“Devekuşu”nun hikâyesini bilirsiniz… Bir “yük” yüklemek istemişler sırtına… Devekuşu, “Ben kuşum” demiş!.. “Madem öyle; uç, o zaman” demişler, bu defa da “Ben deveyim” demiş!..
Bazı olaylar da “devekuşu”nun hikâyesine benziyor!.. “Deve” midir, yoksa “kuş” mudur, bir türlü anlaşılamıyor!..
Daha doğrusu;
İşlerine gelince “deve” oluyorlar, işlerine gelmeyince “kuş!”
Meselâ, Ayasofya!..
Sorsanız “Ankara”ya;
“Ayasofya bir cami midir, kilise midir, yoksa müze mi?”
Verecekleri cevap belli:
“Ayasofya bir müzedir!”
Farzedelim ki, bu doğrudur!..
Peki ama, birkaç gün sonra Türkiye’ye gelecek olan Papa, “hangi Ayasofya’yı” ziyaret edecektir?..
“Müze Ayasofya’yı” mı?..
“Kilise Ayasofya’yı” mı?..
“Cami Ayasofya’yı” mı?..
Diyecekler ki;
“Müze Ayasofya’yı!”
Peki, soralım o zaman;
“Müzede ibadet edildiği görülmüş şey midir?”
Öyle ya;
Papa, Ayasofya’yı sadece “ziyaret” etmekle kalmayacak, orada “ibadet” de edecek!..
Eğer “ibadet” edebiliyorsa, orasını “kilise” olarak görüyor demektir!..
ATATÜRK’ÜN İMZASI TARTIŞMALI!
Oysa, biz biliyoruz ki;
Fatih Sultan Mehmed Han tarafından fethedilen İstanbul’da, “ilk Cuma namazı” kılınan mekândır Ayasofya!..
Yani, 1453 yılından 22 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararına kadar da, “cami”dir!..
Kaldı ki, Bakanlar Kurulu’nun “o kararı” da hâlâ “tartışmalı”dır!..
Evet; “Bakanlar Kurulu”nun kararı ne kadar geçerli ve o kararın altındaki “Atatürk’ün imzası” ne kadar gerçekçi?..
Bu “imza” olayı, yıllardır tartışılıyor.
Ayrıntılara girmeden, sadece bir “soru önergesi”ni yeniden gündeme getirmek istiyorum.
AK Parti Adana Milletvekili Atilla Başoğlu, yanılmıyorsam 22 Şubat 2006′da bir “soru önergesi” vermişti Meclis’e…
Atilla Başoğlu, Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi ile ilgili 22 Kasım 1934 tarihli kararnamede birtakım çelişkiler bulunduğu, “Atatürk’ün imzasının sahte olduğu” ve metinde “ibadete kapatılacak” ibaresinin bulunmadığı iddiaları ile ilgili olarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in cevaplaması talebiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu önergede;
“Atatürk’ün ibadet bölümünün müze yapılması fikrine fevkalâde kızdığının Şükrü Kaya tarafından beyan edildiğini” ifade etmişti.
Kararnamede farklı antetli kâğıtlar kullanıldığını belirten Başoğlu, kararname numarası ile tarihi arasında önemli çelişkiler tespit edildiğini bildirmişti.
Kararnamede, “K.atatürk” şeklinde bulunan imzasının soyadı kanunundan 3 gün öncesinin tarihini taşıdığı ve sözkonusu kanun çıkıncaya kadar kendilerinin “Gazi Mustafa Kemal” imzası kullandığının bildirildiğine dikkat çeken Başoğlu, şu soruyu gündeme getirmişti:
“Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1997 tarihli incelemesinin, bu imzanın Atatürk’ün normal imzasıyla örtüşmediği, 1924 Anayasası’na göre Danıştay’ın görüşünün alınması ve mütalaanın kararnameye eklenmesi gerekliydi. Bakanlığınıza bağlı kuruluşlar, konuyla ilgili incelemede bulunmuşlar mıdır? Ne gibi sonuçlara varılmıştır? Görüşleri nelerdir? Sözkonusu kararnamenin hükmü nedir? İddialar haklı ise kararnamede esasta hatalar mevcutsa, bunların tespiti sonrasında hukukî durum ne olacaktır?”
Buyrun, bir “tartışma konusu” daha!..
Tartışacaksak, asıl bunu tartışalım!..
“Atatürk’ün imzası, sahte midir, değil midir?.. Onun yerine imza mı atılmıştır?” sorusunu açıklığa kavuşturalım da, ondan sonra “müze” olduğu iddialarına inanalım!..
Ve soralım:
Ayasofya, eğer “müze” ise, Papa’nın orada “ibadet” etmesine göz yumulacak mı?..Bir soru daha:
Bir “müze”de ibadet etmek serbest ise, orada “namaz” kılan Alperen Ocakları’na mensup gençler niye gözaltına alındı?..
Ne yani;
“Papa”ya serbest olan ibadet, “Alperen”lere yasak mı?
ASIL İŞGAL EDİLEN, KURTUBA CAMİİ!
Duydum ki, İtalyan gazeteleri şöyle başlık atmışlar:
“Ayasofya işgal edildi!”
Demek ki, Ayasofya’yı onlar da “kilise” olarak görüyorlar!.. Evet, öyle görüyor olmalılar ki, “Ayasofya’da namaz” kılınınca, nasırlarına basılmış gibi havalara zıplamışlar!..
Peki ama, “kendileri” ne yapıyor?..
Bir yandan “kilisede namaz kılındı” diye böğürüyorlar, öte yanda kendileri “camide ayin” yapıyorlar!..
Evet, “cami”de!..
“Kurtuba Camii”nde!..
Daha önce de yazmıştım;
İspanya’da bulunduğumuz 11 Kasım 2005 günü; “Endülüs İslâm Medeniyeti”nin muhteşem eserlerinden biri olan ve fakat, “hançerlenip”, tam böğrüne “katedral” oturtulan “Kurtuba Camii”nde, sadece “2 rekât namaz” kılmamıza izin verilmemişti!..
Ama, bu muhteşem caminin diğer bölümlerinde “ayin” yapılıyordu!..
“Papaz”ların, “kardinal”lerin seslerini duyduğumuz o mekânda, “Kurtuba Camii” olarak kalabilen bölümün, ne yazık ki “mihrabı kapalı”ydı!.. “Minber” de “zincirli ve kilitli”ydi!..
Dahası da var!..
“Namaz” kılarsak, “anlayış” gösterilip gösterilmeyeceğini sorduğumuz İspanyol rehber; “Bırakın anlayış gösterilmesini” deyip, eklemişti: “Burada namaz kılmak, özellikle yasak!”
TAM BİR BATI İKİYÜZLÜLÜĞÜ!
Şimdi sormak gerekmez mi, İtalya’daki bu “Hıristiyan” güruha;
“İşgal edilen Ayasofya mıdır, yoksa Kurtuba Camii mi?”
Öyle ya;
Kurtuba Camii’nde her gün “ayin” yapılıyor!.. Ayasofya ise, “namaz”a kapalı!..
“Camide ayin” yapan İspanyollara kimsenin gıkı çıkmıyor!.. Ama, Ayasofya’da “namaz” kılındı mı, hemen havalara zıplıyorlar!..
Söyleyin Allah aşkına;
“İkiyüzlülük” değilse, nedir bu?..
Ama, asıl “çifte standart” bizde!..
Hâlâ karar veremedik;
Ayasofya bir “cami” midir, “kilise” mi, yoksa “müze” mi?..
Görünen o ki;
“Kesin karar” verilmediği sürece, bu tartışmalar devam edecek!..
Ve biz, hep soracağız;
“Cami” ise, niye “namaz” kıldırılmıyor?.. “Müze” ise, Papa’nın “ibadet”ine niye izin veriliyor?..
Var mı, bu soruların cevabını verecek biri!??
Hasan Karakaya
Vakit Gazetesi
,
Post A Comment:
0 comments: