Mart 2012
turgesler-turgisler haritasi
Türgişler (Türgeşler)

  • Türgeşler veya diğer adıyla Türgişler Göktürk Devleti yıkıldıktan sonra Orta Asya'ya hakim oldular. Müslüman Arap devleti olan Emevilerle Maveraünnehir'de savaştılar. 
  • Türgişler metal parayı kullanan ilk Türk topluluğudur.
  • Bilinen kurucusu Baga Tarkan'dır.
  • Türgeşler Soğd alfabesinden esinlenerek bir alfabe oluşturdular.
  • Yerleşik hayata geçtiler.
kumanlar-kipcaklar haritasi
Kumanlar (Kıpçaklar)



          Kumanlar veya diğer adıyla Kıpçaklar Karadeniz'in kuzeyinde ve Balkanlarda etkili olmuş bir Türk boyudur.Moğol hakimiyetine girerek Moğolların Türkleşmesinde etkili olmuşlardır.
          Ruslarla mücadele ettiler. Rus millli destanına (İgor Destanı) konu olmuşlardır. Bu destanda Kıpçak-Rus mücadelesi anlatılır.
          Kıpçaklar Oğuzlarla da mücadele etmiştir ve bu Dede Korkut Hikayeleri'ne konu olmuştur.

Başlığından da anlaşılacağı gibi, sizlere geçen yüzyılın en önemli, önemli olduğu kadar da esrarengiz bir kitabından söz edeceğim.
“Siyon Önderlerinin Protokolleri” dünya üzerinde Yahudi sermayesinin nasıl bir amaç için kullanıldığını gözler önüne seriyor.
Yahudilerin, Siyon toplantılarında defalarca tekrarladığı “Yahudilerin Dünya Hakimiyeti  Projesi” kapsamında, dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış Yahudilerin, neler yaptığı ve neler yapması gerektiğini, geçen yüzyılın başında yazılan bir kitap, deşifre etmiştir. 

Kitabın adı: “Yahudi Tarihi ve Siyon Önderlerinin Protokolleri”, kitap 1943 yılında Sami Sabit Karaman tarafından çevrilmiş. Çevrilen kitabın orijinali Fransızca, adı; “Les Protocoles des Sages de Sion” kitabı yazan ise Roger Lamberin, Rusça’dan tercüme etmiş.

YAHUDİLER KİTABI HER YERDE TOPLATIYOR

Kitabın oldukça karmaşık ve esrarengiz bir tarihi bulunuyor. Kitapta adı geçen protokollere geçmeden önce, bu esrarengiz geçmişinden bahsedelim biraz:
Kitabın ilk defa 1902-1903 yılları arasında, Rusya’da bir gazetede yayınlandığı söyleniyor. 1905 yılında Rus Profesör Serge Nilus tarafından ilk kez kitap olarak yayınlanıyor. Ancak kısa sürede kitabın tüm kopyaları ortadan kayboluyor. Yahudiler kitabı her yerde toplatıyor. 1906 yılında British Museum’da kayıtlı, La grand Dans le petit, et l’Antichrist comme une possiblité politique adını taşıyan Rusça bir kitabın, bir forması meydana çıkınca; Times muhabirlerinden biri, bununla ilgili bir makale yazıyor yazıda Yahudi tehlikesinden söz ediyor. Ve kitabın varlığı tüm dünyada duyuluyor.
Nilus yazdığı kitabın önsözünde, kitabın bir arkadaşı tarafından kendisine el yazması olarak verildiğini yazmış. O arkadaşı bunları bir kadından almış, kadın da Fransa’daki bir Mason cemiyetinin liderlerinden birinden çalmış.
Kitabın daha sonra İngilizce bir tercümesi Londra’da yayınlanıyor. Ardından da Almanca bir çeviri Almanya’da. Kitap kısa zamanda Avrupa dillerinin neredeyse tamamına çevirilerek, hızla yayılıyor. Amerika’da Boston’da ise, Mr. Small Maynard basımevinde “The Protocols and World Revolution” adıyla yayınlanıyor.
İngiltere’de tükenen kitap, piyasada bulunmadığı için The Morning Post isimli büyük günlük bir gazete, kitapta yer alan protokollerin bulunduğu yazı dizisi yayınlamaya başlar. Yazıda ayrıca, I. Dünya Savaşı’ndan sonra, ortaya çıkan siyasi ve ekonomik güçlüklerin ardında Yahudilerin olduğunu ispat eden belgelerde bulunmaktadır.

YAZARI SÜRGÜNE GÖNDERİLİYOR

Nilus, bu kitabın yeni bir baskısını 1917’ de hazırladığı halde kitabın piyasaya çıkması engellenmiş. Daha sonra da kitabın bütün nüshaları  imha edilmiştir. Daha sonra Nilus tevkif edilip Sibirya’ya sürülmüş.
İki ülkede bu kitabı bulundurmak suç sayılmış. Bunlardan biri Sovyet Rusya. Diğerini siz tahmin edin bakalım... Tahmininiz doğru çıktı mı? Tabii İsrail diyenler olacaktır. Aslında bunda haklılar, ancak o tarihte henüz İsrail Devleti kurulmamıştı. Tamam tamam uzatmayalım. Diğeri de  Güney Afrika. Şaşırmadınız değil mi? Öğrenince bende şaşırmamıştım.

1933 yılında ise İsviçre’de kitapla ilgili başka ilginç bir olay yaşanıyor. 26 Haziran 1933 tarihinde İsviçre Yahudi Cemaatleri Federasyonu ve Bern Yahudi Cemiyeti , İsviçre Milli Cephesi'nin beş üyesine karşı dava açarak, Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte olduğu hususunda karar verilmesini ve neşrinin yasaklanmasını istiyorlar. Mahkemede ki hakimin muhakeme sırasında tatbik ettiği usul kanunlarının çok haricine çıkmış ve onun bu kasti tutumu İsviçre'de büyük hayret ve heyecan uyandırmıştır. Mahkeme de duruşmayı idare eden hakim, davacı tarafından şahit listesinde yazılı 16 şahidin hepsini çağırarak dinlemiş, davalıların 40 şahidinden ise ancak birinin ifade vermesine müsaade etmiştir. Ayrıca mahkemede resmi zabıt katibi tarafından zabıt tutulması gerekli iken hakim davacı tarafa iki hususi katip tayin etme hususunda müsaade ederek şahitlerin dinlenmesi ve muhakeme celselerinde cereyan eden hadiseleri zabıt halinde yazmaları için onlara yetki vermiştir.
İsviçre Muhakeme Usulü Kanunlarında yeri olmayan ve bu diğer birtakım tutumları , hakimin davacı taraf lehine karar verme temayülünde olduğunu ortaya koymuştur. 14 Mayıs 1935 tarihinde mahkemede Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte olduğuna dair bir karar verilmiştir. Bu sırada dikkati çeken bir hadise daha olmuş ve mahkeme kararının açıklanması tarihinden evvel Yahudi basını mahkeme kararını neşretmiştir.
1 Kasım 1937 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi, bu mahkeme kararının tümünü bozmuştur. O tarihten sonra Yahudi Propagandistler, İsviçre Federal Mahkemesi'nin mahalli mahkeme kararını bozarak hükümden kaldırdığı hususuna hiç temas etmeden sadece mahalli mahkeme kararını ileri sürerek Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte olduğunun mahkeme kararı ile ispat edildiğini iddia etmektedirler.
İsviçre'de “Siyon Liderlerinin Protokolleri” adlı kitabın günümüzde basılması, satılması ve okunması kanunen serbesttir.

“YERYÜZÜNDE YAHUDİDEN DAHA ÖLÜMCÜL BİR IRK YOK”

Protokollere göre, Yahudilerin sözde dünya hakimiyetini gerçekleştirebilmeleri için yapılan her şey mübahtır. Bu hakimiyeti elde etmek için sistematik bir çalışma içinde bulunmak gerekmekte. Bunun için, Yahudi olmayanların toplumsal yapısı bozulmalı, devlet yönetimleri el altından Yahudilere geçmelidir. Protokoller, 20. yüzyılda ve sonrasındaki dünya üzerinde Yahudilerin siyasi yapılanmalarına ışık tutuyor.

Yahudi Dr. Oscar Levy protokoller hakkında şu görüşü bildiriyor:  “Bunları yazan ya bir cani, ya da bir çılgın. Ancak, bir  cani ya da çılgın için olağanüstü bir başarı!... Eğer bu  fikirlerin gerçekten tek bir beyinden çıktığını düşünürsek, yazarın ne bir cani, ne bir çılgın, fakat adanmışlık duygusu ve imanın önderlik ettiği bir beyin olduğu ortaya çıkıyor. Hayal olabilmesi için korkunç derecede gerçek, kurgu olması için son derece mükemmel. Dünyada Yahudi ırkından daha gizemli, daha ölümcül ve daha ilginç bir başka ırk daha yoktur."

YAHUDİLER İÇİN KUVVETTEN BAŞKA HAK YOKTUR

Amerikalı filozof  Will DURANT  ise, protokolleri şöyle tanımlıyor: "Yahudiler için kuvvetten başka hak yoktur.  Hürriyet mezhebi, Goymların (Hıristiyanların) dinini de, hükümetini de sarstı. Altın, İsrailoğulları’nın elindedir; onlar bu altın sayesinde, demokratlaşmış devletlerde hükümetlere kumanda eden basına ve bu yoldan da  halka hakim olmuşlardır. Mason locaları, gösteri  ve propagandaları tertip eden Yahudiler   tarafından idare edilmektedir. Hıristiyan  kavimler bir gün gelecek ve öyle sarsılacaklardır ki bizim hakimiyetimizde evrensel bir hükümet isteyeceklerdir. İsrailoğullarının yolunu bulup kışkırtacağı bölgesel savaşlar ve dünya savaşı da bu  hakimiyeti çabuklaştıracaktır. Yahudi  otokrasisi, Hıristiyan devletler liberalizminin   yerini tutacaksa, ortada Musa’nın dininden başka din kalmayacaktır. Yahudi alemi, gücünü göstermek için Avrupa kavimlerinden birini katiller ve terörle korkutacak, böylelikle esirliği altına alacaktır. Sermaye üzerine vergi koymak, devleti borçlandırmak ve eğitimle ahlaksızlaştırmak sonuçta Hıristiyanları yıkacak ve bunca zamanlardan beri beklenen saat gelecektir. İşte protokollerden çıkan sonucun özü  budur."

SAVAŞLAR EKONOMİK ALANDA YAPILSIN

Protokollerden bazı bölümler:

...Hükûmet darbemizi başardığımız zaman çeşitli halklara şöyle diyeceğiz: "Her şey çok kötü bir şekilde idi, herkes ızdırap ile ezildi. Biz size eziyet veren sebepleri, milliyetler, hudutlar, tedâvüldeki paraların farklılıklarını ortadan kaldırıyoruz. Tabiî bize itaat sözü verip vermemekle serbestsiniz, fakat bizim size ne sunduğumuz husûsunda siz herhangi bir deneme yapmadan onun sizce teyid edilmesinin doğru bir hareket olması mümkün müdür?" O zaman avam bizi övecek ve bizi ümid ve intizârin hep birlikte yapılan zafer alayında ellerinin üzerinde taşıyacaklardır.

...Eğer biz devlet makinelerinde bir parçayı bozarsak devlet bir insan vücûdu gibi hastalanacak ve ölecektir. Liberalizm zehrini devlet organizmasına soktuğumuz zaman onun bütün siyâsî görünüşü değişikliğe uğradı. Devletler öldürücü bir hastalığa yakalanmışlardır: Kan zehirlenmesi… Geri kalan iş onların can çekişmelerinin sonunu beklemektir.

...Gayelerimize erişebilmek için harplerin mümkün olduğu kadar arazi kazançları ile neticelenmemesi zorunludur. Böylece harpler ekonomik alana kaydırılacaktır.

...Halkın içinde kabiliyetleri ve kölece itaatlerine göre titiz bir dikkatle seçeceğimiz idareciler, idare etme sanatında eğitim görmemiş kimselerden olacak ve bundan dolayı kendilerinden müşavirleri ve uzmanları olan çocukluklarından beri bütün dünya işlerini idare etmek için yetiştirilen bilgi ve zeka sahibi kimselerin ellerinde oyuncak olacaklardır.

...Bırakın; bizim onları ilmin emirleri diye kandırdığımız oyunların başrolünü oynasınlar. Bu maksatla devamlı olarak basınımızın vasıtası ile bu nazariyelere körü körüne itimat uyandırıyoruz.

...Bugünün devletlerinin elinde büyük bir kuvvet vardır ki; halkın içinde düşünce hareketleri meydana getirir. Bu, basındır. Basının rolü devamlı olarak ihtiyaçları zaruri imiş gibi göstermek ve halkın şikayetlerini ifade etmek ve hoşnutsuzluk meydana getirmektir. İfade hürriyetinin zaferi basında mücessem hale gelir.

...Netice olarak biz hangi maksat için bütün bu tedbirleri icat ettik ve bunların altındaki mânâları yoklamaları için onlara hiçbir fırsat vermeden bunları Yahudi olmayanların kafalarına yerleştirdik? Gerçekten ne için, eğer dağılmış kabilemizin düz yol ile erişemeyeceğini dolambaçlı yol ile elde etmek için değilse? İşte bu bizim gizli masonluk teşkilâtımızın temeli olarak vazife görmüştür ki bunları, arkadaşlarının gözlerine kum serpmek için mason localarının göstermelik ordusuna aldığımız Yahudi olmayan sığırlar bilmezler ve onlar hattâ bu teşkilâtın gâyelerinden bile şüphe duymazlar.

...Şimdiki zamanda bile, sâdece Fransız basınını ele alın, parola ile işleyen masonik dayanışmayı açığa vuran haller vardır: Bütün basın organları meslekî gizlilik içinde birbirlerine bağlıdırlar. Onlardan hiçbirisi kendi mâlûmat kaynaklarının sırrını bunların bildirilmesi kararlaştırılmadıkça dışarıya vermezler. Gazetecilerin hiçbirisi kendinin bütün mâzîsi içinde yüz kızartıcı bâzı yaralar ve buna benzeyen şeyler bulunmadıkça basın mesleğine kabûl edilmeyeceği için onlardan hiçbirisi bu sırrı ifşâ etmek tehlikesine girmeyecektir. Çünkü bu yaralar derhal açıklanır. Bu sırlar birkaç kişi arasında kaldığı müddetçe gazetecinin şöhreti memleket çoğunluğunu çeker, avam onu şevkle tâkip eder.

...Yahudi olmayanlara düşünme ve farkına varma husûsunda vakit bırakmamak için onların aklını sanayi ve ticaretle çevirmelidir. Böylece bütün milletler kâr peşinde ve yarışında bütün bütün yutulacaklar ve müşterek düşmanlarını fark etmeyeceklerdir. Fakat yine de hürriyetin Yahudi olmayanların toplumlarını parçalayıp yıkması için sanayii spekülatif temele oturtmalıyız. Netice olarak sanatı ile topraktan ne çıkarılmış ise onların ellerinden kayarak spekülasyona yani bizim sınıflarımıza geçecektir.

...Bozulmanın her yere girdiği, zenginlerin sadece yarı dolandırıcılık düzenlerinin becerikli sürpriz taktikleri ile kazanç sağladıkları, gevşekliğin hüküm sürdüğü, ahlâkın gönüllü olarak kabûl edilen prensiplerle değil cezâî tedbirler ve sert kânunlarla muhafaza edildiği, îman ve memlekete dâir duyguların kozmopolit inançlarla silindiği toplumlara ne şekilde idâre tarzı verilebilir? Bu toplumlara biraz sonra anlatacağım istibdatdan başka ne şekilde bir idâre verilebilir?

...Bundan başka kurnazca dalavereler ile ortaya konan teori ve sözler vasıtası ile genel hayâtın düzenleriyle ve her çeşit diğer desiseler ile kitleleri ve fertleri yönetmek sanatı gibi bizim idâreci beynimizin uzmanlarına ait olan hususlarda Yahudi olmayanlar bir şey anlamazlar. Analiz ve müşâhedeler, küçük çıkarlar üzerinde hassâsiyetle durma gibi maharetlerde bizim rakibimiz yoktur. Siyâsî faaliyet plânları çizmede ve dayanışmada bizimkinden fazlası mevcut değildir. Bu hususta yalnız Cizvitler bizimle mukayese edilebilir. Fakat biz kendi gizli teşkîlâtımızı dâima gölgede tutarak, onları açık bir teşkîlât olmaları sebebiyle düşüncesiz avâmın gözünden düşürmek yolunu bulduk.

...Yöneticiliğimizin en mühim amacı şu hususları ihtivâ eder: Halkın zihnini tenkîd ile bozmak, onu mukâvemet uyandıran ciddî düşüncelerden uzaklaştırmak, zihnî kuvvetleri boş nutukların sahte savaşı ile meşgûl etmek.

...Kamuoyunu avucumuzun içine almak gâyesiyle her taraftan birbirlerine zıt fikirleri netîce çıkamayacak şekilde karşı karşıya getirerek, bu karışıklık içinde Yahudi olmayanların başlarının dönmesi ve her çeşit siyâsî mevzûlarda hiçbir fikir sâhibi olmamanın en iyi hal olduğu kanaatine varmaları için, yeterli bir zaman boyunca çalışarak onları şaşkın hâle getirmeliyiz. Halkın siyâsî mevzûları anlamaması gerekmektedir. Çünkü o mevzûlar yalnız halkı idâre edenler tarafından anlaşılır. İste bu birinci sırdır.

...Hükümetimizin başarısı için zarûrî olan ikinci sır, aşağıdaki hususları ihtivâ eder: Millî başarısızlıkları, ihtirasları ve medenî hayat şartlarını çoğaltmak. Böylece keşmekeş doğuran bir durum içinde bir kimsenin nerede bulunduğunu bilmesi imkânsız olacak ve neticede halk birbirlerini anlamaz duruma gelecektir.

...Yahudi olmayanların sanayiini tamâmen çökertmek için Yahudi olmayanların arasında geliştirdiğimiz lüksü ve spekülâsyonun yardımına getireceğiz. Çünkü lüks için hırslı talep, her seyi yutup bitirmektedir. Biz işçi ücretlerini yükselteceğiz, fakat bu işçilere hiçbir menfaat sağlamayacaktır. Çünkü biz aynı zamanda hayat için en lüzumlu şeylerin fiyatlarında da yükselme meydana getireceğiz ve bunun ziraat ve hayvancılıktaki gerileme sebebiyle olduğunu iddia edeceğiz. Aynı işçileri anarşiye ve sarhoşluğa alıştırarak ihtisal kaynaklarını kurnazlıkla ve el altından derin bir şekilde mahvetmeğe çalışacağız.

...Şimdiki zamanda eğer herhangi bir devlet bize karşı bir itirazda bulunursa, bu durum bizim önceden verdiğimiz yetki ve bizim emrimiz iledir. Çünkü onların Yahudi düşmanlığı küçük yaştaki kardeşlerimizi terbiye etmemiz husûsunda bize gereklidir.

...Biz kânunların icrâsına, seçim işlerinin yürütülmesine, basına, şahsın hürriyetine ve bilhassa hür olarak mevcut oluşan köşe taşları olan terbiye ve eğitime ellerimizi sokmuş bulunuyoruz.

...Yanlış oldukları bizce bilinen, bununla berâber tarafımızdan telkîn edilen prensip ve teoriler içinde yetiştirmek sûretiyle Yahudi olmayanların gençliğini aldattık, şaşırttık ve bozduk.

...Hükûmet ile halkların, siyâsette dış görünüş ile yetindiklerini aklınızda tutmanızı ricâ edeceğim. Gerçekten temsilcileri, enerjilerinin çoğunu zevkleri için harcarken Yahudi olmayanlar, hâdiselerin altında yatan mânâyı nasil fark edebilir?


pecenekler
Peçenekler
       


          Peçenekler Göktürk Devleti'nin yıkılmasından sonra Doğu Avrupa'ya göç etmiş bir Türk boyudur. Özellikle Balkanlarda etkili oldular.
          Malazgirt Savaşı'nda Bizans ordusundan ayrılarak,Türk tarafına geçtiler ve kazanmamıza büyük katkı sağladılar.
          Bu Türk boyu hep boy şeklinde yaşadı hiç devlet kuramadılar.. 

Hafızası zayıf olan halkımıza zaman zaman geçmişi, özellikle yakın geçmişi hatırlatmakta fayda olduğu inancındayım. Basın özgürlüğüne sonuna kadar inanan bir gazeteci olarak; Özgür Gündemin kapatılmasına mesafeli bir duruş sergilemek gerektiğini savunuyorum. Vatanı, milleti yıkmayı-bölmeyi amaçlayan, halklar ve inançlar arasında nefret tohumları saçan gazete, gazeteci, yazar, kanaat önderi, kısaca kamuoyuna yön verenlere karşı olmak, onlara karşı tavır takınmak; basın özgürlüğünü desteklemediğim anlamına gelmez. Üzerinde yaşadığımız şu topraklara, kim-kimlerin kirli elleri nifak tohumu saçarsa onların kırılması gerektiğine inanıyorum.
 
                                 *****
Özgür Gündem gazetesi’nin PKK propagandası yaptığı gerekçesiyle bir ay süreyle yayınının durdurulmasını duyduğumda aklıma, gazetenin 90’lı yıllarda finansörlüğünü yapan Behçet Cantürk geldi.
Türkiye tarihinin en azılı uyuşturucu kaçakçılarından biri olan Behçet Cantürk’ü devlet durduramamış, tüm gerçekler Cantürk’ün yasadışı işlerle uğraştığını-uyuşturucu, silah kaçakçılığı, ASALA ile irtibatı-göstermesine karşın, yeterli delil bulunamadığı için yargı önünde hak ettiği cezayı almamıştır.
Cantürk’ü hizaya getiremeyen devlet ona gözdağı vermek için finanse ettiği Özgür Gündem gazetesini bombalamıştır. Fakat gözü yılmayan Cantrürk, yeni tesis kurmak için kolları sıvamıştır.

Susurluk Kazasını araştırmakla görevli Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, hazırladığı Susurluk Raporu’nda olaydan şöyle söz etmiştir: “Kim olduğu ve ne yaptığı aşikar olmasına rağmen devlet, Cantürk'le başedememiştir. Yasal yollar yetmemiş neticede "Özgür Gündem gazetesi plastik patlayıcılarla havaya uçurulmuş, Cantürk'ün devlete biat etmesi beklenirken adı geçenin yeni bir tesis kurmak üzere harekete geçmesi üzerine, Türk Emniyet Teşkilatı tarafından öldürülmesi kararlaştırılmış ve karar infaz edilmiştir"

HAYATI TERÖR...

Ancak öldürülerek durdurulan Behçet Cantürk’ün hayatına yine aynı raporun satırları arasından bakalım:
....
“Ermeni asıllı Behçet Cantürk'ün geçmişiyle ilgili kısa istihbarat bilgisi aşağıdadır.
Reşit - Hatun oğlu, 1950 Diyarbakır/Lice doğumlu olan adıgeçenin;
- 20.11.1975 tarihinde Lice bölgesinde meydana gelen deprem sonrasında devletin yöreye yeterli yardım yapmadığını ileri sürerek, halkı ayaklandırmaya çalışan Kürtçü şahıslardan olduğu,
- 1981 yılı itibariyle Suriye'de bulunan Asala mensupları ile sıkı ilişkiler içerisinde bulunduğu,
- 16.06.1983 tarihinde İstanbul/Kapalıçarşı'da gerçekleştirilen Ermeni/ASALA terör eylemini organize eden şahıslardan olduğu,
- Temmuz 1984 tarihi itibariyle sorgulanan şahsın; uyuşturucu madde faaliyetlerini DDKD (Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi'nin yan kuruluşu) örgütü namına yaptığını ve bu örgütün üyesi olduğunu itiraf ettiğini,
- 1984 sonunda uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan tutuklandığı ve 1985 yılında beraat ettiği,
- 1992 yılı itibariyle PKK'ya aktarılmak üzere uyuşturucu kaçakçılarından para toplanmasına aracılık yaptığı,
- Nisan 1992 tarihinde Türkiye'ye Pakistan'dan 6 ton baz morfin, 5 ton esrar getirdiği ve bu uyuşturucuların Savaş Buldan, Hurşit Han, Adnan Yıldırım, Cahit Kocakaya, Eyüp Kocakaya, Ferda Seven isimli şahıslar tarafından satın alındığı, B. Cantürk'ün yine bu şahıslardan muhtelif tarihlerde PKK'ya verilmek üzere para topladığı,
- 1992 tarihi itibariyle Özgür Gündem Gazetesi'nin finansörlerinden olduğu...”

 LİCE UYUŞTURUCU BAŞKENTİ*

 80'li yılların başında askeri yönetime rağmen uyuşturucu ve silah kaçakçılığında hız kesmeyen ve ülkenin, elinde en çok nakit tutan ailesi olarak tanımlanan Cantürkler, Lice'yi de "Eroin başkenti" haline getirdiler.
Alman Quik Dergisi'nin 10 yıl önce, "Eroin kaçakçısı Türkler Lice'den geliyor" başlıklı haberinde yeralan, Düzeldorf Kaçakçılık Savcısı Hans Heliman'ın resmi açıklamalarına kulak verelim: "Türkler bizim için 1977 yılından beri dert oldu. Gün geçtikce sayıları artıyor. Son günlerde yakalananların hepsinin Lice'den geldiği saptandı. Bu yüzden yakalanmaları da kolay olmaya başladı. Bizce, Lice'de mükemmel eroin laboratuarları olmalı. "

Quik Dergisi, Lice denilince ilk akla gelen, daha doğrusu akıllardan hiç çıkmayan Cantürk Ailesi'ni "Eroin Kralı" olarak kapağına çıkartmıştı. Lice'de yaşayan ve Cantürk soyadını taşımayanların yüz yüze gelmekten bile çekindiği aileyi böylesine açık ve tehlikeli bir şekilde teşhir eden dergi, her nedense tekzip edilmemişti.

BEHÇET CANTÜRK’Ü DÜNYA TANIYORDU*

Cantürklerin, kendi adlarını verdikleri sokağından hükmettikleri Lice için, Federal Alman Polisi bir araştırma ekibi oluşturdu. Italyan polisi özel bir arşiv, Amerikan Narkotiği FNI ise daha ileri gidip bir broşür hazırlattı. Kısacası, dünya üzerinde Istanbul ve ankara'nın adını bile duymayan narkotik dedektifleri Lice'den haberdardı.

 CANTÜRK’ÜN ASALA MENSUBU DOSTLARI

Annesi Ermeni olan Behçet Cantürk’ün MİT arşivlerinde bulunan dosyasındaki sorgusunda, Ermeni ve ASALA mensubu olan akraba ve dostlarını şöyle sıralamıştır:
- Garo Palancıyan: Teyzemin kocasıdır, Suriye Gizli Servisi El Muhaberat'a mensuptur.
- Ohannes Palancıyan: Şato teyzemin oğludur. Kamışlı ASALA sorumlusudur. Muhaberata kayıtlıdır.
- Samuel Nalbantçı: Süslü teyzemin kocasıdır. Muhaberat'a kayıtlıdır.
- Setro Sarhıslıyan: Halep'te kuyumculuk yapar. Diyarbakır Ermenileri'nin büyüğüdür.
- Misag Sarhıslıyan: Asala'nın üst düzeyinde bir şahıstır. Teyzemin kızıyla evlidir. Halep'te kuyumculuk yapar.
- Aram Basmacıyan: Şam'da oturur. ASALA'ya maddi destek sağlar. Eroin işiyle de uğraşır.
- Hayo Basmacıyan: Şam'da oturur. ASALA'nın üst düzey görevlisidir.
- Agop: Soyadını bilmiyorum. Teyzemin damadı olur.
- Dikran Basmacıyan: Eroin kaçakçısıdır.
- Torko Kilerciyan: Doktordur. Amerika'da oturur. ASALA mensubudur ve örgüt adına eroin kaçakçılığı yapar.
- Nubar Kilerciyan: Hollanda'da oturur. ASALA mensubudur. Örgüt adına eroin kaçakçılığı yapar.
- Erkan Köroğlu: İsveç'te oturur. Mensubu olduğu ASALA adına eroin kaçakçılığı yapar.
- Bedros Demirciyan: Annemin amcasının oğludur. ASALA mensubudur.

*Behçet Cantürk'ün Anıları: Beco - Soner Yalçın
 
Hazarlar
Hazar Devleti

          Sabirler veya diğer ismiyle Sibirler'in devamı niteliğinde olan Hazarlar Karadeniz'in kuzeyinde ve Kafkasya'da etkili oldular.
       Kafkaslarda Müslüman Araplarla savaştılar.
       Yöneticilerinin çoğu Museviliği benimsedi. Buna rağmen ülkede çok geniş bir dini hoşgörü vardı. Başkentleri İtil'de çeşitli dini mekanlar yan yana bulunmaktaydı. 
       Halk arasındaki davalara Musevi,Müslüman,Hıristiyan ve Şamanistlerden oluşan bir yargıçlar heyeti bakardı.
       8. ve 9. yüzyıllar için "Hazar Barışı" denmiştir.
       Hazar Denizi'ne adını verdiler.
  • Musevi olan tek Türk topluluğu Hazarlardır.
                                                                              Murat Hoca..
       
Sabirler - Sibirler devleti haritasi
Sabirler (Sibirler)




          Sabirler veya diğer ismiyle Sibirler Sibirya ve Kafkaslarda etkili olmuş bir Türk boyudur. Hazar Türklerinin ataları sayılırlar. 
  • Sibirya'ya ismini verdiler.
  • Üstün savaş aletleri kullandılar.
  • Orta Anadolu'ya kadar yağma akınlarda bulundular.
  • Sasanilerle birleşerek Bizans' seferler yaparak Anadolu'ya girdiler.
          Murat Hoca..                                     
Macarlar Devleti
Macaristan

          Macarlar önceleri Don-Volga nehri kıyılarında yaşarken daha sonra bugünkü Macaristan'a göç etmişler ve Macar devleti kurmuşlardır.
       Zamanla Hıristiyanlığı kabul etmişler ve Türklük özelliklerini kaybetmişlerdir.(Asimile olmuşlardır.) Asimile olmalarına rağmen Türkçe kökenli birçok sözcüğü dillerinde barındırdılar. 
       Bugün dünyanın en önemli Türkoloji Enstitüleri Macaristan'da bulunmaktadır.
                                                                                          Murat Hoca..
Bulgarlar a ait harita
Bulgarlar


             Bulgarlar'ın bir kolu Volga (İtil) nehri çevresinde büyük bir devlet kurdular. Bunlar İslamiyeti benimseyip Müslüman oldular.
        Bir kolları bugünkü Bulgaristan'a yerleşerek Hıristiyan oldular ve milli benliklerini kaybettiler. (Asimile oldular). Hükümdarları Hıristiyan olduktan sonra "Çar" ünvanını aldı.
  •         İstanbul'u kuşattılar.
                                                                               Murat Hoca..
            

Avarlar haritası
Avarlara ait topraklar haritası

          Avarlar önceleri Orta Asya, sonra Doğu ve Orta Avrupa'da etkinlik göstermiş bir Türk topluluğudur. (IV.yy'da Orta Asya VI-VII yy'da Avrupa)
  • Avarlar 619-626 yıllarında Sasanilerle birlikte İstanbul'u kuşatan ilk Türk boyudur.
  • Juan Juan olarakta bilinirler.
  • Slavları birleştirdiler.
  • Devlet teşkilatında ve askerlikte Slavları ve Rusları etkilediler.
  • Macar,Hırvat,Romen ve Bulgar kültürleri üzerinde izler bıraktılar.
  • Hristiyanlık dinini benimseyip yerli halk arasında benliklerini yitirdiler. (Asimile oldular).
                                                                              Murat Hoca..
       
Uygurlar
Uygurlar
       
          2.Göktürk Devleti'ne (Kutluk Devleti) son veren Uygurlar 744 yılında Kutluk Bilge Kül Kağan tarafından Ötüken merkez olmak üzere kuruldular. Ordu-Balık şehrini kurarak başkent yaptılar. Balık nedir Hocam ? Eski Türkler şehir kelimesi yerine Balık derlerdi.) 


          Uygurlar Bögü Kağan zamanında Mani dinini kabul ettiler. Bu din Uygurların savaşçılık özelliklerinin kaybolmasına yol açtı. Sebep? Mani dininde et yemek ve savaş yapmak yasaktı. Bu sebeple Uygur Devleti döneminde eskiden olduğu gibi Çin ile sürekli savaşlar yapılmamış, daha çok ticari ilişkilerde bulunulmuştur.


          Uygurlar Maniheizm dininin etkisiyle yerleşik hayata geçtiler. Yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluğu Uygurlardır. Köylerde ve şehirlerde yaşıyor, tarım ve ticaretle uğraşıyorlardı.


          Kendilerine ait alfabeleri vardı. Uygur alfabesi denmektedir. İlk defa kağıt ve matbaayı kullanan Türk boyu Uygurlardır.


          Gelişmiş kültürleri sayesinde Moğol Devleti'nin Türkleşmesinde etkili olmuşlardır. Kabul ettikleri Mani dinine ait terimleri Türkçeleştirerek ulusal kimliklerini korumaya çalışmışlardır. 


          Uygur Devleti 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılmıştır. Günümüzde Çin'in Kansu ve Doğu Türkistan eyaletlerinde Uygur Türkleri halen yaşamaktadırlar.


          Bu dersinde sonuna geldik arkadaşlar. Türk Tarihini iyi bilmek ve bildirmek dileğiyle hoşçakalın. Görüşmek üzere.. Murat Hoca..
Resimleri büyütmek için üzerine tıklayın.

Kurtkulağı Kervansarayı
Adana Tarihi Eserleri 

Büyük Saat
Adana Tarihi Eserleri 

Anavarza Kalesi
Adana Tarihi Eserleri

Adana Saat Kulesi
Adana Tarihi Eserleri

Şar Ören Yeri
Adana Tarihi Eserleri

Seyhan Ulu Camii
Adana Tarihi Eserleri

Hoşkadem Camii (Kozan)
Adana Tarihi Eserleri

Misis Köprüsü (Yüreğir)
Adana Tarihi Eserleri

Taş Köprü ( Seyhan)
Adana Tarihi Eserleri

Alman (Varda) Köprüsü
Adana Tarihi Eserleri

Yağ Camisi (Eski Cami) Seyhan
Adana Tarihi Eserleri

Yılanlı Kale (Ceyhan)
Adana Tarihi Eserleri

2.Göktürk Devleti

  • 2.Göktürk Devleti (Kutluk Devleti) 682 yılında kurulmuş ve 744 yılında yıkılmıştır.
  • Devletin kurucusu Kutluk Kağan'dır. (Ünvanı İlteriş)
  • En ünlü devlet adamları: Bilge Kağan, Tonyukuk ve Kül Tiğin'dir. Bunlar adına Orhun Kitabeleri (Orhun yazıtları) dikilmiştir.
  • Kapgan Kağan zamanında Çin'e karşı zafer elde edilerek Çin vergiye bağlanmıştır. Yine bu zamanda Moğol ve Kırgızlarda mağlup edilmiştir.
  • Maveraünnehir'e kadar ilerleyen Türkler burada ilk defa Araplarla karşılaşmıştır.
  • Bilge Kağan Budist tapınağı yaptırmak istemiş fakat vezir Tonyukuk karşı çıkmıştır. Sebebi ise Türklerin mücadeleci ruhunun kaybolacağı endişesidir.
  • Basmil, Karluk, Türgiş ve Kırgız toplulukları isyan etmiş fakat bastırılmıştır.
  • Bilge Kağan isyan eden Türk topluluklarını itaat altına aldı.
  • Devlet en parlak dönemini Bilge Kağan zamanında yaşadı.
  • Ama en nihayetinde Basmil, Karluk ve Uygurlar birleşerek bu devlete son verdiler. (744)