Ben evimde sağ-sâlim, rahat ve huzur içinde keyifle oturacağım da buna karşılık Allah Resulü’nün ölmesini isteyeceğim, öyle mi? Böyle bir şeyi asla istemem. Bırakın Hz. Muhammed’in ölmesini, O’nun ayağına bir dikenin batıp da rahatsızlık duymasına bile gönlüm razı olmaz!
Hz. Hubeyb, idam sehpasından Efendimiz’e nasıl seslendi?
Hz. Hubeyb: Esselamu aleyke ya Resulallah!
kişiyi görevlendirdi. İrşad heyetini sevk ve idare eden sorumlu ise Hz. Âsım b. Sabit (radıyallâhü anh) idi.
İrşad heyeti, kendilerini davet edenlerle birlikte yola koyuldu. Hicaz bölgesinde Huzeylîlere ait bir su olan Reci’ye vardıklarında kendilerini davet edenlerin ihanetine uğradılar. Çünkü bunların asıl gayesi, Kureyş müşriklerinin Bedir’de öldürülen yakınlarına karşı ölü veya diri kendilerine teslim edilecek her müslüman başı için konulan ödüle erişmekti.
Nitekim irşad heyeti, su başında bir süre dinlenip civardaki bir dağda gizlendiklerinde kendilerini davet edenlerden biri bir bahane ile oradan ayrılarak bekledikleri kişilerin gelmiş olduğunu Lihyanoğuları’na haber verdi. Lihyanoğulları’ndan silahlı bir grup, aniden geldiler ve İslâm davetçilerine/öğretmenlere hücûm ettiler. Başta Âsım b. Sabit Hazretleri olmak üzere yedi öğretmen şehit edildi. Üçünü esir aldılar. Biri de yolda düşmanın elinden kurtulmak için vuruşmaya girişince o da şehit düştü. Hz. Hubeyb b. Adiy ile Hz. Zeyd b. Desinne Hazretleri ise Bedir’de öldürülen müşriklere bedel olarak yüzlerce deve karşılığında Mekke’li müşriklere satıldılar.
İKİ REKAT NAMAZ KILIYOR
Hz. Hubeyb (radıyallâhü anh) sorguya çekilerek idam edileceği saatin geldiğini hissedince abdest alıp iki rekât namaz kıldı. Ölüm korkusuyla uzattığına dair bir izlenim vermekten endişe etmese namazı uzatmaktan haz alacağını da belirtti. İdamdan önce iki rekât namaz kılmayı ilk uygulayan bu zat idi. Mekkeli müşrikler Hazreti Hubeyb’i darağacına bağladılar; ona, İslâmiyet’ten dönmesi hâlinde hayatının bağışlanacağını hatırlattılar.
Buna karşılık Hz. Hubeyb, değil hayatının bağışlanması, dünyayı verseler yine de İslâm’dan dönmeyeceğini kesin bir dil ile belirtip Allah’ın rızası yolunda canını feda etmeye hazır olduğunu ifade etti. Bunun üzerine müşrikler, “Pekâlâ, şimdi burada Muhammed öldürülüyor, sen de evinde istirahat ediyor olmayı istemez misin?” dediler. Müşrikler, Hazreti Hubeyb’in vereceği cevabı algılayabilecek durumda değillerdi, fakat o, yine de onlara şu sözleriyle cevap verdi:
- Ben evimde sağ-sâlim, rahat ve huzur içinde keyifle oturacağım da buna karşılık Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi vesellem)’in ölmesini isteyeceğim öyle mi? Böyle bir şeyi asla istemem. Bırakın Hz. Muhammed (sallallâhü aleyhi vesellem)’in ölmesini, ayağına bir dikenin batıp da rahatsızlık duymasına bile gönlüm razı olmaz!
VE ALEYKESSELAM YA HUBEYB!
Hz. Hubeyb, idam sehpasına doğru ilerledi. Bu arada gözlerini ufka doğru dikip, “Esselamu aleyke ya Resulallah!” diyerek Efendimiz’e selam gönderdi. Dünyadaki son isteği, selâmının Resûl-i Ekrem Efendimize iletilmesiydi. Nakledildiğine göre Cebrâil aleyhisselâm, Hz. Hubeyb’in selâmını Peygamber Efendimiz’e iletince Efendimiz Hazretleri, “ve aleykesselam ya Hubeyb” cevabını verdi. (Buhârî, Cihad, 169) Buna şahit olanlar arasında Ebû Süfyan da bulunuyordu: Ebu Süfyan’ın o anda ağzından dökülen şu ifadeler bize çok şeyler anlatmalı: “Hayatta Hazreti Muhammed kadar, arkadaşları, yakınları ve dostları tarafından bu denli sevilip sayılan başka biri yoktur.”
Post A Comment:
0 comments: