Osmanlı tarihinin en büyük hukukçu, tarihçi, bilim adamlarından biri olan Ahmed Cevdet Paşa, İslam dinini merak eden iki Alman'a günümüzden 133 yıl önce 1876'da yazdığı mektuplarda, İslam dininde evliliği anlatırken, kadına karşı şiddetin büyük günah olduğundan bahsetmiş, çiftlerin mutluluğu için yapılması gerekenleri sıralamıştı.
Ahmed Cevdet Paşa, 1822'de Lofça'da doğmuştu. 17 yaşındayken yani 1839'da İstanbul'a gelen Ahmed Cevdet, ilk derslerine Fatih Camii'nde başladı. Hem dini yönden hem de bilim adamı olarak kendisini yetiştirdi. 1848'de kürsüden ders verebilecek güce erişmişti. O sıralarda, Mustafa Reşid Paşa sadrazam olmuştu. Tanzimat Fermanı'nın gerektirdiği yeni kanunları hazırlayıp, yürürlüğe koymak için aydın düşünceli, çağın gereklerini fark edebilen değerli bilim adamlarıyla çalışmak istiyordu. Şeyhülislâm Dairesi'nden Cevdet Efendi, Mustafa Reşid Paşa'nın bu yolda en önemli yardımcılarından biri oldu. Tanzimat döneminin bu büyük devlet adamı, daha sonraki yıllarda en önemli görevlerde bulundu; bayındırlık, adliye, eğitim bakanlıklarını kudretle yönetti. Sadrazam olacağı düşünülürken, 1895'te 73 yaşında
hayata gözlerini yumdu.
Ruhban sınıf yoktur
Hukuk alanında Mecelle, tarih alanında 12 ciltlik Tarih-i Cevdet gibi dev eserler bırakılan Cevdet Paşa, Tanzimat devri tarihimizin belki en önemli kaynağı olan Tezakir yani Tezkereler adlı büyük eserinin 40. ve sonuncu bölümünde, İslam dininin esaslarını açıklayan, iki önemli mektuba yer vermişti. Bu mektuplardan ilki Almanya İmparatorluğu'nun Bavyera krallığının Augsburg şehrinde gazeteci olan Dr. Vanmarhayden'e, ikincisi de Müslüman olmak isteyen "Schumann" adındaki diğer bir Alman'a yazılmıştı. Cevdet Paşa, mektuplarında Müslümanlığın önemli hususlarına değiniyor, örneğin ruhban sınıfı olmadığından, günahların affedilmesi için bir rahibe ihtiyaç duyulmadığından bahsediyordu. Ahmet Cevdet Paşa, mektubunun bir bölümünde din ulemasının borcunun ancak nasihat etmek ve dini meseleleri bildirmek olduğunu anlatıyordu.
İslam'ın belkemiği ve dört direği
Ahmed Cevdet Paşa, İslam'ın belkemiğinin kelime-i şehadet, dört direğinin de namaz, oruç, zekât ve hac olduğunu anlattıktan sonra temizliğin İslâm'da ne kadar önemli olduğunu aktarmıştı. İslâm dininin hikmet ve maslahat üzerine kurulmuş bir düzen getirdiğini söyleyen Ahmed Cevdet Paşa, buna karşın bazı kimselerin, bazı İslâm kaidelerine itiraz ettiklerini ya da yanlış bilgi yüzünden en doğal şeyleri, doğaya aykırı göstermek istediklerinden bahsetmiş ve konuyu özellikle evlilik konusuna getirmişti.
Kadına karşı şiddet büyük günahtır
Nikâhın erkek ile kadın arasında bir anlaşma olduğunu söyleyen Ahmed Cevdet Paşa, bunun iki şahit huzurunda yapılması gerektiğini anlattıktan sonra, "Nikâh, basit bir muamelâttan sayılırsa da, diğer yönüyle bir ibadettir. Nefsini haramdan uzak tutmak ve çocuk büyütüp, terbiye etmek niyetiyle nikâh, nafile ibadetlerden hayırlıdır ve sünnettir. Bedeni ve mâli kudreti olan kimseye bekar durmak caiz değildir. Hele şehvet galebesi (önüne geçilemeyen azgınlık) ile zinâ gibi büyük bir günaha girmek korkusu olursa, nikâh vacip olur" diyordu. Evlilik hukukuna uymanın, evlenilen kadını dövmekten sakınmanın şart olduğunu, bu noktada kendinden emin olmayan kişilere nikâhın asla caiz olmadığını söyleyen Ahmed Cevdet Paşa, "Zira zulüm kula ait bir günahtır. Allah affetmez, cezalandırır. Zinâ ise Allah'a karşı işlenmiş bir suçtur. Allah affedebilir. Bu iki hak taâruz ederse, kulun hakkı, Allah'a karşı işlenmiş günahtan üstündür. Her halde kadınlara iyi muamele etmek lâzımdır" diyordu.
Nikâh akdi ile erkeğin eşinin üzerinde hakkı olduğundan bahseden Ahmed Cevdet Paşa, ancak bu durumun kadının hürriyetine engel olamayacağını savunur ve şunları aktarır: "Zevce kendi malını dilediği gibi tasarruf eder, alır, satar. Zevci ona müdahale edemez. Zevc ise zevcesi için lâzım olan mesken, yiyecek ve elbiseyi tedarike mecburdur. Hattâ uzak bir diyara gidecek olsa, birlikte gitmek için karısını zorlayamaz. Uzak diyara gittiği ve zevcesini, rızası dışında bile yerinde bıraktığı halde, nafakasını kesemez. (…) Allah indinde boşanma, beğenilmeyecek bir haldir. Lâkin bazı tabii sebepler vardır ki boşanmayı icab ettirir ve dinen onay verilir. Meselâ nikâhtan iki maksat, nefsini haramdan korumak ve çocuk sahibi olmaktır. Bu iki maksattan biri yerine gelemezse, boşanmak caizdir. (…) Koca kudretsiz olduğu takdirde, kadı tarafından ona bir sene süre verilir. Bu müddet zarfında gene karısıyla cinsel ilişkiye giremezse, kadı tarafından nikâh fesh olunur. Zevceye, hayatının sonuna kadar kocası yanında, kocasız durmak için mecburiyet yüklenemez. Hattâ dünyadan el etek çeken dervişler bile, zevcesiyle cinsel ilişkiye girmeye mecburdur. Böyle târik-i dünyâlar bile, hiç olmazsa dört gecede bir gece zevcesiyle musahaset (sohbet etme, görüşme) etmelidir. Bu kadının hakkıdır. Bilakis erkek, fazla ilişki düşkünü olup da karısı bundan rahatsız olursa, kadının dayanacağından ziyade cimâ etmemek için kocasına kadı tarafından emir ve ilişkiye bir sınır tayin edilir."
Post A Comment:
0 comments: