Articles by "hürriyet"
hürriyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


İdealleri, hayalleri vardı. Sıkıntılı bir eğitim süreci geçirmişti. Mezun olmuş, artık dünyaya daha umutlu bakıyordu. Tüm bunları bırakarak, kimlerin kurbanı oldu? Hangi amaç ve dava(!) uğruna öldü/öldürüldü?
Ardından kimse sahip çıkmadı. Davalarına baktığı gazetede bile bir iki küçük haber yapıldı. Sonra onlar da unuttu...

Çünkü çalkantılı yıllardı. Herkes paçasını kurtarma peşine düşmüştü.
Tayyip Erdoğan yeni bir parti kurmak için start vermişti. Dönemin hükümet ortağı başbakan yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, sağda kurulacak yeni bir partinin kendisine zarar vereceğini iyi biliyordu.

Yılmaz elindeki tüm yetkilerle, Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemini mercek altına almış, yolsuzluk usulsüzlük ne varsa Erdoğan aleyhine kullanacaktı. İstanbul Mali ve Organize Suçlar Şubesi, Erdoğan için görevlendirilmişti. Erdoğan’a destek veren Yeni Şafak da, savaşta nasibine düşeni almıştı.

Bir taraftan Yılmaz’ı destekleyen Doğan Grubu gazetelerinde, diğer taraftan Erdoğan’ı destekleyen Yeni Şafak’ta her gün birbirlerini suçlayan manşetler yer alıyordu.

Yılmaz, Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak üzereydi. Bir şeyler yapılması gerekiyordu. Albayraklar’ın hukuki işlerine bakan Aksan hukuk bürosunda görev yapan avukat Vildan Ersin, hırsı ve cesurluğuyla dikkat çekiyordu.

Ersin, Eşinden boşanmış ve bir çocuğu vardı. Hayat onun için zordu. Zorlukları hızla aşması gerekiyordu.
Öğrenciyken, başörtülüydü. Dışarıdan yaptığı röportajlar bazı gazetelerde yayınlanıyordu. Okulun son döneminde başörtüsü yasağı ile karşılaşmış sonuna kadar direnmiş başını açmamıştı. Mezun olduktan sonra, avukatlık yapabilmesi, duruşmalara girebilmesi için başını açması gerekiyordu.

Sorduğumda, “Mecburum. Yoksa o kadar eğitim boşa gidecek. Daha okuldayken açan arkadaşlarım oldu. Açmadan bir şey yapamayız, mecburuz” şeklindeki savunması çaresizliğinin kanıtıydı.

Tek başınaydı, mücadele etmek zorundaydı. Aldığı ücretin çok komik olduğunu, buna karşın elinde son derece ciddi siyasi davalar olduğunu söylüyordu. “Bunca yıl boşuna mı hukuk fakültesinde mücadele ettim. Başörtüsü yüzünden okuldan atılma korkusu yaşadım. Diğer yandan kötü bir evlilik geçirdim onunla mücadele ettim. Şimdi yeni bir hayatın başlaması gerekmiyor mu? Her şey boşa mı gidecek” diyor, zaman zaman karamsarlığa kapılıyordu. Sabretmesi gerektiğini söylüyordum.

“Her şey zamanla değişecek. Zamanla... Sabretmen gerek”

Görev yaptığım derginin ofisi Çemberlitaş’ta olduğu için Sultanahmet adliyesine geldiğinde vakit bulursa bana uğrardı. Albayraklar için önemli işlerin içinde olduğunu söylediğinde onun için endişelenmiş, uyarma gereği duymuştum: “Mesleğin basamaklarından henüz yeni çıkmaya başladın. Kendine dikkat etmen gerek. Kariyerini zora sokacak ilişkilerin içinde bulunma. Birilerinin yaptığı yolsuzluklar yüzünden, kahramanlık yapma. Siyasi ilişkiler kirlidir. Bir gün hepsinin üzerine sünger çekilir, arada harcanan sen olma. Dikkatli ol.”

Hayatını kaybettiği o hafta beni ziyarete geldi. Yanlış hatırlamıyorsam, hafta sonu iki günlüğüne tatil için bir arkadaşıyla İtalya’ya gideceğini söyledi. Ekonomik durumunun ve maaşının böyle bir tatil için yeterli olmadığını biliyordum. Hangi arkadaşınla gidecekti? Bay mı, bayan mı? Tatil için parayı nereden bulmuştu?.. Hiçbir soru sormadım.

28 Temmuz 2001 cumartesi günü şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Pazartesi günü işe geldiğimde, gazeteci bir arkadaşımın telefonla araması sonucu olaydan haberdar oldum.

Beş, altı yıllık bir arkadaşlığımız vardı. Erkek kızdı doğrusu...

Haksızlığa asla tahammülü yoktu. Cevval ve cesurdu. Yaşama dair büyük planları, idealleri vardı. Yaşasaydı (Başarsaydı), AKP içinde önemli görevler verilecekti. Yazık oldu! Çok yazık...

Olay üzücü olmakla beraber, dehşet vericiydi. “Filler dövüşür, çimenler ezilir”…

Vildan fillerin savaşında, arada kalmıştı. İki siyasi gücün arasında ezilen, idealleri ve hırsı olan genç bir avukattı.

Ölümünden bir gün sonra avukatlığını yaptığı Yeni Şafak Gazetesi, şüpheli ölümü hakkında yaptığı haberle, Ersin’e sahip çıkmadığını ortaya koyuyordu:

“Vildan Ersin, dün öğle saatlerinde hava almak amacıyla Sarıyer ilçesine bağlı Kilyos sahiline gitti. Deniz kıyısında bulunan kayalıklarda yürümeye başlayan Ersin, bir süre yürüdükten sonra dengesini kaybederek denize düştü. Yüzme bilmeyen Ersin çevredeki vatandaşların tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamadı”

Oysa gerçek çok daha farklı ve acıydı:

Vildan Ersin öldüğünde yanında Albayrak soruşturmasını yürüten İstanbul Emniyeti Mali Şube Dolandırıcılık Büro Amirliği’nde görevli polis memuru Kadir Koçyiğit bulunuyordu.
Polis memuru verdiği ifadede, Kilyos’ta akrabaları olduğunu önce akrabalarına uğradıklarını, sonra deniz kıyısına gezintiye gittiklerini, Ersin’in burada ayağının kaydığını denizde boğulduğunu söylemişti.
Koçyiğit’in akrabaları ise deniz kıyısına birlikte gittiklerini, Ersin’in orada kustuğunu daha sonra onları yalnız bıraktıkları şeklinde ifade verdiler.
Koçyiğit tek görgü şahidi ve tek zanlı olmakla beraber gözlem altına alınmadan serbest bırakıldı. Ertesi gün de, izne ayrıldı.

Ersin’in ağabeyi, kardeşinin çok iyi yüzme bildiğini söylemesine ve öldürülme ihtimali olduğu yönünde açıklamalar yapmasına rağmen savcı tarafından ciddiye alınmadı.

Vildan Ersin’in elinde Aydın Doğan, Mesut Yılmaz ve Cumhur Ersümer’e ait dosyalar olduğu ortaya atıldı...

Genç bir avukata böyle önemli dosyaların verilmesi imkânsız görünüyor. Vildan olsa olsa, emniyete sızması için birileri tarafından görevlendirilmiş olmalıydı.

Vildan’ın ölümüyle de, birilerine mesaj veriliyor olabilirdi.

Vildan Ersin öldüğünde, yanında bulunan polis memuru Kadir Koçyiğit’in amiri İstanbul Emniyeti Mali Şube Müdürü Ayhan Mimaroğlu’ydu. Mimaroğlu, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ile birlikte Tayyip Erdoğan hakkında araştırma yapıyordu. 

Bildiğiniz gibi Saçan, 2001 yılında Tuncay Güney’i sorgulayan polis müdürü olarak tarih sahnesinde yerini almasına rağmen, Ergenekon zanlısı olarak tutuklanmayı engelleyememişti. Birileri geçmişin rövanşını mı alıyordu?..

Dosya savaşları çoktaan bitti. Siyasiler ve holdingler barıştı. Parsayı bölüşmede anlaştı. 
Devlerin savaşında, insanlar ezildi. Vildan Ersin, ardında gözü yaşlı bir aile ve öksüz bir evlat bıraktı.