Articles by "Halepçe"
Halepçe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Irak'la başlayan Ortadoğu ateşi, Suriye'yi tamamen sarmak üzere. Mısır askeri darbeyle, BOP'tan şimdilik paçayı sıyırmış görünüyor.

Arap Baharı olarak lanse edilen, ABD'nin Ortadoğu dizaynı, tüm dünyanın gözü önünde kanla yoğruluyor. Bölgede dengeler ne zaman bozuldu? Ortadoğu'ya demokrasi getirme fikri ne zaman çıktı?

Petrolün kontrolü amacıyla yeni bir dizayna gidildiği tezleri ağırlık kazanmasına rağmen, dünya kotrolünün elinde olmasını seven ABD, Ortadoğu'da en büyük müttefiki olan İran'ı kaybetmesiyle büyük travma yaşamıştı.
İran için büyük emek veren ABD bir gecede Ortadoğu'nun en güçlü devletini kaybedecekti. Mollaların isyanı, Ortadoğu'daki dengeleri alt üst edecek, ABD'nin B Planı devreye kanlı bir şekilde girecekti.

Osmanlı’nın çöküşünden sonra masa üzerinde çizilen sınırlar, kimseyi tatmin etmemiş olsa da, herkes bu oyunu gayet güzel oynuyordu. Ortadoğu, Arap-İsrail savaşından yeni çıkmış, ortalık durulmaya başlarken, dengeleri altüst edecek bir gelişme yaşandı: İran İslâm Devrimi.

ABD ve İsrail siyaseti Ortadoğu’da aynı paralelde giderken, İran Şahı da her zaman ABD müttefikiydi. ABD için İran, çölün ortasında bir kaleydi adeta. Şah zamanında ABD’den alınan uçaklarla zamanın 5. hava gücü olan İran, dönemin ikinci süper gücü SSCB için de bir tehdit oluşturuyordu.

İran içinde yaşanan ekonomik ve siyasi krizler, mollaların solcularla birleşerek, şahı devirmeleri ve ardından İslâm Devrimi’ni gerçekleştirmelerinden sonra; ABD büyükelçiliğinin işgali ve rehine kriziyle birlikte, İran’ın ABD’yi ‘büyük şeytan’ ilan etmesi, ABD’nin Ortadoğu’daki kalesinin düştüğünü gösteren emareler olmasına rağmen, ABD’nin B planı devreye girdi: Saddam Hüseyin.

SADDAM FAKTÖRÜ

Her dönem tümden hegemonya politikası güden ABD, devrimle eşzamanlı olarak aynı yıl Irak’ta Saddam Hüseyin’i iktidara taşımayı başardı. Soğuk savaş yıllarıydı. İran ABD müttefiki iken birden rotayı komşusu Sovyetler'e çevirmişti. Ruslar aynı zamanda Afganistan’ı da işgal ederek, ABD’nin Asya’daki çıkar alanlarına büyük darbe vurdu. Afgan haşhaşının kontrolü Sovyet Rusya'nın eline geçmişti.

İsrail’in Filistin’i işgal etmesiyle başlayan Ortadoğu ateşi, bu defa hiç sönmeyecek bir sürece giriyordu.

CIA’nin yetiştirdiği Saddam Hüseyin, 1957 yılında Baas Partisi’ne girmiş iki yıl sonra da, başbakana suikast düzenleyen ekibin içinde yer almıştı. Suikast başarısız olmuş, Saddam yaralanmış ve önce Suriye’ye ardından Mısır’a kaçmıştı.

1963 yılında Baas Partisi’nin iktidara gelişiyle yeniden Irak’a geldi. Kısa sürede parti içinde yükseldi. Partisini ikinci kez iktidara getiren 1968'deki darbede önemli bir rol oynamıştı. Kasım 1969'da Devrim Komuta Konseyi başkan yardımcılığına getirildi.

1979 yılında ise tüm gücü kendisinde topladı. İktidara gelişinin birinci yılında İran’ın havaalanlarını bombalayarak, İran petrol sahalarını işgal etti. 8 yıl süren savaşta bir galip çıkmadı. Milyonlarca dolar silah tüccarlarının cebine girdi. İki ülkenin silah alımıyla uluslar arası güçler büyük kârlar elde etti.

1988 yılındaki ateşkesten sonra her iki ülke de, ekonomik sıkıntılar içindeydi.
Bu arada ateşkesten birkaç ay önce Kuzey Irak’ta hiç beklenmeyen bir katliam yaşandı: Halepçe.

HALEPÇE VE ARDINDAKİLER

İran savaşını fırsat bilen Kürtler de, Saddam’a karşı ayaklanmıştı ve İran’a destek veriyorlardı. İran’ın büyük taarruz başlatmasıyla, peşmergeler de Halepçe’ye girdi. Saddam verdiği bir emirle 16 Mart 1988'de Halepçe’de kimyasal silah kullanarak 5 binden fazla kişinin ölümüne sebep oldu.

Saddam bu suçlamayı hiçbir zaman kabul etmedi.

2004'te CIA’nin eski Ortadoğu'dan sorumlu yüksek araştırmacısı ve 1988–2000 arasında Amerika Kara Harp Okulu öğretim üyesi görevinde bulunmuş olan Prof. Stephen Pelletier tarafından hazırlanan ve söz konusu zehirli silahların İran'a ait olduğunu gösteren rapor açıklandı.

Fakat bundan daha önce Halepçe’yle ilgili çok ilginç bir iddia da Türk yetkililerden geldi. JİTEM Komutanı Binbaşı A. Cem Ersever, Halepçe’de hardal gazı kullanılmadığı ve bunu da Saddam’ın yapmadığını açıkladı. Söz konusu bölgeye gittiklerini ve ellerinde laboratuvar sonuçları olduğunu söyleyen Ersever, 1993 yılında faili meçhul bir cinayete kurban gitti.

Halepçe’nin önemi daha sonra anlaşılacaktı. 1991 yılında…

1988 yılındaki İran-Irak ateşkesiyle, tarafların üstünlüğü söz konusu olmayınca, ABD bölgede bir türlü varlık gösterme şansını da bulamıyordu.

KUVEYT SAVAŞI DÖNÜM NOKTASI

Saddam, Kuveyt'in kendisine ait petrolü çaldığını ve üretimi yüksek tutarak petrol fiyatlarının düşmesine neden olarak Irak'ı zarara uğrattığını ileri sürmüş ve bu ülkeye 50-80 milyar ABD Doları civarında tahmin edilen borcunun silinmesini istemişti. Yapılan görüşmelerden sonuç alınamayınca Irak, 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal etti.

ABD nihayet fırsatı yakalamıştı. Arap ülkeleri de Saddam’ı artık bir tehdit olarak görmeye başlamışlardı. Arap petrolleri tehlike altındaydı(!). ABD imdada yetişecekti. İngiltere ve Fransa koalisyonuyla aynı zamanda Suudi Arabistan ve Mısır’ın da asker göndermesiyle bir güç oluşturdu. 16 Ocak 1991 gecesi koalisyon uçakları Irak’ı bombalamaya başladı. Aynı zamanda tarihin ilk canlı savaşına tanık oluyordu insanoğlu. ABD TV kanalı CNN, tüm dünyaya savaşı canlı olarak yayınlıyordu.

SAVAŞ KANDIRMACASI

TV karşısına ne zaman geçseniz illa ki bir canlı yayın görüntüsüyle Irak’ın nasıl yok edildiğine şahit oluyordunuz. 28 Şubat günü ateşkes ilan edildi. Görüntüye göre koalisyon güçleri Irak’ı yerle bir etmişti. Bir ay süren bombardımandan sonra Irak’ın haritadan silinmesi gerekiyordu. Ama beklediğimiz gibi olmadı. Yıllar sonra anlayacaktık ki, bunların hepsi bir oyundu. Koalisyon güçleri Saddam’ın şişme uçak ve tanklarını bombalamıştı. Ve Saddam rejimi devam ediyordu. Saddam’a karşı bir operasyon yapılmaması ilk dönemlerde anlaşılamamıştı. Ancak misyonunun bitmediği daha sonra ortaya çıkacaktı.

ABD’nin askeri gücü artık bölgede konuşlanma fırsatı bulmuştu. Irak’ın kuzeyine bir hat çekilmiş adına 36. Paralel denmiş, buranın kuzeyinde kalan bölge uçuşa yasak bölge ilan edilmişti. ABD için at oynatabileceği bir alan oluşmuştu. Türkiye de iştahlanmış "bir koyup on alma" sevdasına düşmesine rağmen çabuk uyandırılmıştı. Çekiç Güç adı altında ABD yıllarca, K. Irak’ta istediği gibi hareket etti. Hatta PKK’ya mühimmat sağladığı bile belirlendi.
Saddam karşıtı olan Kürtler, Halepçe’den sonra büsbütün düşman oldular. ABD bu kartı, her zaman cebinde tuttu. Gerektiğinde oynayacaktı.

Yıllar böyle geçip giderken ABD, BOP’u hızlandırma kararı alınca, 11 Eylül olayı patlatıldı. Ardından, ‘terörist ülke’ tanımı yapıldı. Listeye Irak birinci sıradan giriş yaptı. ABD Irak’ın nükleer silah bulundurduğunu ve teröre destek verdiğini açıkladı.

IRAK HALKINA ÖZGÜRLÜK(!)

36. paralel’in kuzeyiyle yetinmeyeceği gün gibi aşikâr olan ABD, Irak halkına özgürlük(!) getirmek için 20 Mart 2003’de düğmeye bastı. 8 yıl İran ile savaşan Irak ordusu birden ortadan kayboldu. Düzenli bir ordu direnişiyle karşılaşmayan, ABD ve koalisyon güçleri Bağdat’a kolayca girdiler. Binlerce sivil öldü.
Irak işgal edildi. Irak yerle bir edildi. Kitle imha silahları bulunamadı. El-Kaide lideri Bin Ladin’in Irak’ta saklandığı söyleniyordu. O da bulunamadı. İkinci bir oyun daha başarıyla sahneleniyordu.

13 Aralık 2003'te Irak’ın Tikrit şehrinde bir çiftlikte Saddam Hüseyin olduğu söylenen bir kişi bulundu. Yargılandı. Ve asıldı. ABD kukla hükümet kurdu. Yıllardır Kürtleri oyaladığı için cumhurbaşkanlığını ona verdi. Başbakanı da Şiilerden seçti.

YANGIN YERİ

Irak'ta her gün iç savaş nedeniyle insanlar ölürken, sıra Mısır'a geldi. Hüsnü Mübarek devrildi. Seçimler oldu. Müslüman Kardeşler iktidarı 1 yıl sürdü. ABD zorlaması demokrasi 1 yıl sonra pes ederken, ordu darbe yaptı. Darbe karşıtları ve yanlıları sokaklara döküldü. İnsanlar ölmeye başladı. Mısır iç savaşın eşiğinde.

Irak işgali ABD'ya pahalıya mal olunca (ABD'nin 9 yıllık işgal faturası 800 milyar dolar. Ölü sayısı 8 bin. Yaralı 32 bin) bu defa Mısır gibi Suriye'yi de dışarıdan müdahaleyle karıştırmaya başladı. Rusya, İran ve hatta Çin desteği ABD'nin dış müdahaleyle Esad'ı devirmesini engelledi. İç savaş sınırlarımıza dayanmış olsa da, Esad gitmeyeceğini defalarca tekrarlıyor.

Ortadoğu yangın yeri... Bize sıçramasına çeyrek var...

Her şey "Şan gidince" başladı.