Articles by "Abdülhamid Han"
Abdülhamid Han etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
"İmamü'l- Müslimin olan Zeyd, bazı mesail-i mühime-i şer'iyyeyi, kütüb-i şer'iyyeden tayy ü ihrac ve kütüb-i mazkureyi men' ü hark ü ihrak ve beytü'l-mal'de tebrir ü israfla müsevvek-i şer'i hilafında tasarruf ve bila-sebeb-i şer'i katl ü habs tağrib-i raiyye ve sair guna mezalimi itiyad eyledikten sonra salaha rücu' etmek üzere ahd ü kasem etmişken yemininde hanis olarak ahval ü umur-u müslimini bi'l-külliye buhtel kılacak fitne-i azime ihdasında ısrar ve mukatele ika etmekle men'a-i Müslimin Zeyd-i mezburun tagallübünü izale ettiklerinde bilad-ı İslamiye'nin cevanib-i kesiresinden mezburu mahlu' tanıdıklarına dair ahbar-ı mütevaliye vürud edüb mezburun bekasında zarar-ı muhakkak ve zevalinde salah melhuz olmağın Zeyd-i mezbure imamet ve saltanattan feragat teklif etmek veya hal' etmek suretlerinden hangisi erbab-ı hall ü akd ve evliya-yı umur tarafından ercah görülür ise icrası vacip olur mu? El-Cevap: Olur. Ketebehu el-fakir es-Seyyid Muhammed Ziyaeddin ufiye anhu"

Günümüz Türçesiyle:

(Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer-i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa, yırtsa devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer'i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra, doğru yola yemin etmişken sözünden dönse, Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne çıkarmakta direnip onları birbirine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun zora dayanan tutumunu ortadan kaldırıp, İslam memleketlerinin pek çok yelerinden metbuu tanınmadığına dair haberler gelip yerinde kalmasında zarar ve ayrılışında iyilik olduğu düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hal etmek şekillerinden hangisi erbab-ı hall ve akd tarafından uygun görülmüşse, bu kararın uygulanması yerinde ve gerekli olur mu?)

Gerekçeler iftira:

Bu fetvada öne sürülen "Şer-i kitapların yasaklanması ve yakılması, tebaanın öldürülmesi, hazinenin israf edilmesi" gibi konular bütünüyle iftiradan ibaretti. Çünkü Sultan II. Abdülhamid, kendisine bu iftiraları atanlardan daha dindar olmakla meşhurdu. Kan dökmekten kaçınmasıyla tanınmış, hatta Hareket Ordusu'na da bu sebeple karşı koydurmamıştı. Ayrıca Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinden beri artan borçların ödenmesi kendi döneminde olduğu halde israfla itham edilmişti.

Hacı Nuri Efendi, fetvanın gerçekleri yansıtmadığını öne sürerek imzalamayı reddetmiş, padişaha kendiliğinden feragat teklif edilmesi tavsiyesinde bulunmuştu.
Fransız dergisi L'lllustration, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilişini karardan sonra sarayda çekilmiş bir fotoğrafıyla ve"Saltanatın Sonu" başlığıyla duyurmuştu. (8 Mayıs 1909) Şehbal ise değişimi bu kapak resmiyle okuyucularına sunmuştu. (15 Mayıs 1909)
İstanbul, Beşiktaş'ta Serencebey yokuşunu çıktıktan sonra en sonda sol kolda eski üç katlı, fakat gayet mütevazi bir evde büyük Osmanlı hânedânının son temsilcilerinden olan Sultan İkinci Abdülhamîd Han'ın değerli eşi Müşfika Hanım, kızı Ayşe Sultan ile birlikte oturuyorlardı. Bir hünkârın eşi ve kızı olarak senelerce yaşadıkları bir ömürden sonra, ânî olarak sıkıntılı ve zaruret dolu bir hayatın en acı hakikatleri arasına düşmüşlerdi.

Müşfika Hanım, pek değerli eşi Sultan Abdülhamîd Han'a âit çok manalı bir hâtırasını şöyle anlatıyor:

“Bir gün Sultan Abdülhamîd Han rahatsızlanmıştı. Sabahleyin yataktan kalkmak istediğinde kendisinde kuvvetli bir halsizlik ve kırıklık hissetmişti. Çoraplarını giyip odadan dışarıya çıkması gerekmişti. Fakat biraz öne eğilip ayağına çoraplarını dahi geçirecek hali yoktu. Ben hemen çorapları alıp karyolanın önünde yere çökerek pâdişâhın ayaklarına çorapları giydirdim. Benim bu içten hareketim ve alâkamdan pek mütehassıs olan Sultan:

“Kadınım çok zahmet ettin, eksik olma, hakkını helâl et!... dedi. Ben de bu mukabele karşısında cevaben:

“Aman efendimiz! Size karşı hakkımı helâl ettirecek ne yaptım ki? Bu benim vazifemdir, siz müsterih olunuz!... dedim.” Pâdişâh:

“Hayır bir kadının kocasına karşı olan hakları büyüktür. Kadınım, bu hizmetine mukabil hakkını helâl et!” diyerek sözünü tekrarladı.

Ben ne söyledimse, kocama rahatsızlığı sırasında yaptığım hizmetin normal hareket olduğunu bir türlü kabul ettiremedim. Sultan tam beş defa bana:

“Kadınım hakkını helâl et!..” dedi ve ben de bu ısrar karşısında âciz kaldım ve utanarak hakkımı helâl ettiğimi söyledim”. 

Kaynak:
Fazilet Takvimi 11.02.2013 

Arap Harfleri ile Tedrisat Yapmak İçin Gizli veya Alenî Dershane Açanlar ve bu dershanelerde tedrisatta bulunanlar için 1 mart 1926 tarih ve 765 numaralı Türk Ceza Kanununu çıkar.

Bukanun(526):Her kim, salahiyettar merciden kanun ve usul dairesinde verilmiş bir emre itaatsizlik eder veyahut ammenin istirahat ve selameti veya madelat mulahazası namına merciinden kanun dairesinde ittihaz edilmiş bir tedbire riayet etmezse bir aya kadar hafif hapse ve elli liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur.(1)

Daha sonra 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 numaralı kanun çıkar. Kanun"un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi sürecine genel olarak geçilir. Bu yasayla o güne kadar kullanılan Osmanlı Alfabesi'nin yerine, Latin Alfabesi'nin Türkçeye uyarlanmış bir biçimi kabul edilir.

Bu kanunun dokuzuncu maddesi:Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.(2)

23/12/1931'de Arap Harflerile Tedrisat Yapmak İçin Gizli veya Alenî Dershane Açanlar için kararname çıkar.

Çıkan bu kararnamede dersane açanlar için 1926 tarih ve 765 numaralı Türk Ceza Kanununun 526. maddesi uygulanacağı (Her kim, salahiyettar merciden kanun ve usul dairesinde verilmiş bir emre itaatsizlik eder veyahut ammenin istirahat ve selameti veya madelat mulahazası namına merciinden kanun dairesinde ittihaz edilmiş bir tedbire riayet etmezse bir aya kadar hafif hapse ve elli liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur) 1932 tarihli resmi gazete ile bildirilir.(3)

4.11.2004 tarihinde 5252 kanun nolu Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun çıkar.

madde 12/b ile 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu bütün ek ve değişiklikleri ile birlikte yürürlükten kaldırılır.(4)

Harf devriminin asıl amacı okuma yazma oranını yükseltmekmiydi?Yoksa tarihimizden bizi koparmak geçmişe dair biz iz bırakmamakmı? 

1935 yılında bir kanun çıkar ve evrak imhası kararlaştırılır.Bir komisyon teşkil edilir.Heyet  926 senesine kadar biriktirilmiş Devlet'e ait evrak listesini hazırlar.İmhasına karar verilen evrak ya burada yakılır ve yahut hamur haline konulması için İzmit kağıt fabrikasına gönderilir.(5)

İstanbul Defterdarlığı’nın zemin katlarında depolanan Maliye Nezareti’ne ait evraklar “evrak-ı perişan” yani kullanılamaz kabul edilerek ihale ile kağıt hamuru yapılmak üzere satışa çıkartılır.(6)

Türk tarih encümeni bazı arapça tarihi ıstılahların tebdiline karar verir.Müzelerdeki etiketler değiştirilir.(7)

Artık ne Devlet daireleri,ne postaneler,nede hususi yerler eski harflerle yazılmış hiç birşeyi kabul etmez.(8)

 National Geographic’in Ocak 1929 tarihli sayısında kapaktan bir başlıkla duyurulan haberin başlığı:
 “Türkiye okula gidiyor” (Turkey Goes to School) şeklindeydi.(9)

Bir Konyalı’nın 4 Haziran 1931 tarihli “Son Posta” gazetesine yazdıklarında.
“Koridor harman halinde dökülmüş kâğıtlarla dolu idi. Arkada yüzlerce torba kâğıt yığılmıştı. Torbaların üzerine çıktım. Çok kıymetli vesikalar, defterler göze çarpıyordu…”
Muallim Cevdet’in taşınırken yere düşen ve sokaktaki çocuklar tarafından toplanan belgelerden her birine 5 kuruş ödeyerek satın aldığı belgelerden bazıları:
1. Viyana seferine dair parçalanmış yol masrafı defteri.
2. Uygurca metinlerin çözülmesi için hayati değerde bir anahtar.
3. Orhaniye zırhlısının mühimmat defteri.
4. Sırbistan’da ilk fethettiğimiz Niş Kalesi’ne ait kayıtlar.
5. Gazi Mihal evladının Plevne’deki vakfına ait bir kayıt.
6. 1700’lü yılların başına ait Hatice Sultan’ın mührünü taşıyan bir mutfak defteri ki, o dönemdeki yemeklerin nasıl yapıldığını vs. öğrenmek için birinci el kaynak.
7. Maliye memurlarının mühürleriyle vergi nişanlarını içeren bir defter.
8. Divan edebiyatının yıldızlarından Şeyh Galib’in evlatlarına verilen bir ferman ve daha neler neler…(10)

İsmet İnönü'nün ise kendi ağzından, harf devriminin asıl amacı:

"Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir.Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik.Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak,dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı."(11)

Kütüphaneleri yakmaya gerek kalmadı

Meşhur İngiliz Tarihçisi Arnold Tonybee  “A Study of Hıstory” (Tarihi bir çalışma) isimli kitabında Harf İnkılâbını değerlendirerek “Türkler harf inkılâbıyla kendi kaynaklarına el atmak husûsunda yabancılardan farksız oldular” demekte ve şöyle devam etmektedir:
Günümüzde Hitler, kendi düşüncesine karşı olan bütün ilmî hazîneleri kökten yok edip kaldırmanın yolunu tutmuştur. Ne var ki, matbaanın îcadı bu faaliyetleri bir nevi imkansız hâle getirmiştir.
Hitler’in çağdaşı olan Mustafa Kemal ise, hedefini gerçekleştirmek için en başarılı ve en akıllı yolu seçmiştir. Türkiye’nin başkanı, vatandaşlarının eskiden mîras aldıkları kültür ve medeniyetin havasından kafalarını kurtarıp çok kuvvetli bir şekilde batı medeniyetinin potası içinde şekil almalarını istemiştir. Böylece alfabenin değişimi, kütüphânelerin yakılması yerine geçmiştir.
Bundan sonra Türk kütüphânelerini yakmaya lüzum kalmamıştır. Çünkü harf inkılâbıyla bu hazineler örümceklerin yuva yaptığı raflarda kapanıp kalmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Ancak çok yaşlı hocalar ve ihtiyarlar, onları okumak lüzûmunu hissedecektir.(12)

Peki Osmanlılar okur-yazar değilmiydi?

1908-1914 arası sadece İstanbul gazetelerinin günlük tirajı 100 binin epeyce üzerindedir. Taşra gazeteleri de canlıdır..



1928’de İstanbul ve Ankara gazetelerinin (zaten yeni rejim, yüzlerce gazeteden sadece üçüne izin vermiştir) tirajı 19.700’dür. Bu, Osmanlı devrinden daha düşük bir seviye demektir. Cihan Harbi’nde okumuş kitlenin cephelerde eritilmesi bir yana; harf inkılâbı sayesinde “okur-yazar” kesim, bir günde “okumaz-yazamazkesim Haline gelmistir..
(13)


Osmanlı zamanında okul  yokmuydu?Sadece Sultan Abdülhamit Han döneminde yapılanlar:

*İşitme Engelliler Okulu, II.Abdülhamid tarafından kurulan (1902) Yıldız Sağırlar Okulu(14)
*II. Abdülhamid'in Pekin'de yaptırdığı Hamidiye Üniversitesi
*II. Abdülhamid Han tarafından kız çocuklarının eğitimi için açılan Fuzuyat-ı Hamidiye mektebi
*1869 yılında devlet tarafından yaptırılan ve Rüştiye Mektebi adıyla açılan *1898 de İnas (kızlar) Mektebi adını alan okul, işgalde kadrosu ve ismiyle birlikte  Cumhuriyet Okuluna taşınmış 1936 da adı İSTİKLAL İLKOKULU olmuştu.(15)
*Mülkiye(Siyasal Bilgiler), Fakülte düzeyine getirilerek açıldı
*Hukuk Fakültesi açıldı
*Muhasebat Divanı(Sayıştay) kuruldu
*Güzel Sanatlar Fakültesi açıldı
*Ticaret Fakültesi açıldı
*Yüksek Mühendislik Fakültesi açıldı
*Dârülmuallimât(Kız Öğretmen Okulu) açıldı
*Bütün yurtta İdadiler(Lise) açılmaya başlandı
*Halkalı Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri açıldı
*Aşiret Okulu açıldı
*Bütün yurtta Rüşdiyeler(Ortaokul) açılmaya başlandı
*Maden Fakültesi açıldı
*Şam Tıp Fakültesi açıldı
*Haydarpaşa Askeri Tıp Fakültesi açıldı(16)

1869 yılında ilan edilen Maarif-i Umumiye Nizamnamesi:

*Her mahalle ve köyde en az bir sıbyan mektebi kurulacak.
*Hıristiyan ve Müslümanlardan oluşan karışık topluluklarda ise her toplum için ayrı bir okul açılacak.
*İki sıbyan mektebi bulunan bölgelerde mekteplerden biri erkekler için diğeri ise kızlar için tahsis edilecek. 
*Tek mektep varsa erkek ve çocuklar bir arada eğitim görecekler ancak karışık oturmayacaklardır.
*Nizamnameye göre ilköğretim zorunlu hale getirilmiştir ve bu kurala uymayan aileler de para cezasına çarptırılacaklardır.
*Ayrıca 500 evi geçen yerlerde bir rüştiye mektebi açılacaktır.
*İstanbul’da bir Darü’l-fünûn kurulacaktır.(17)

Bir taraftan evraklar imha ediliyor,diğer taraftan üç kuruşa evraklar yabancılara satılıyor.Bir taraftan da harf inkilabı yapılıyor.


Sonuç:

Eline aldığı geçmiş bir gazeteyi,haberi,fermanı,Milli Marşı olan İstiklal marşını bile okuyamayan bir toplum.Diğer taraftan Tarihi üç kuruşa satılıp yerine yalan bir tarih uydurup onunla büyütülen bir nesil.

Osmanlı bu alfabeyi kullanarak asırlar boyunca Dünya'nın dört bir yanına Fermanlar göndererek Dünya'ya hükmetmemişmiydi?

Tamam 1928 tarih ve 1353 numaralı kanun uygulandı.N
eden 1 mart 1926 tarih 765 numaralı ve 23.12.1931 tarihli kanun uygulamaya geçildi uymayanlara  ceza verildi?

Her iki harfleride kullanıp b
ir dil bilip bir insan yerine geçeceğimize iki dil bilip iki insan yerine geçse idik...

Eski harfleride bilip tarihimizi daha iyi öğrenip,bugünki yaşadığımız sorunları yaşamasaydık.

Şu soruyu haklı olarak kendimize sormadan edemiyoruz.Evraklar neden satıldı?Neden imha edildi?Neden eski harf kullanımı kanun ile yasaklanıp
bir günde cahil durumuna düştük?Bütün bunlar yapılırken tarihimizin öğrenilmiyeceği bilinmiyormuydu?Bütün bunlar tarihimiz yok olsun diye kasıtlı olarakmı yapıldı?Amaç neydi?Tarihini bilmeyen bir nesil yetiştirmekmi?

Neden Türkiye gelişmeye başlarken CHP  karşımıza çıkıp Ülke kalkınmasının önüne set oluyor?Ve Türkiye'nin gelişmesini istemiyorlar?Neden İnsanların örf adetlerine saygı göstermeyip baskı ile halkı yönetmeye çalışıyorlar?


****************************

4 Kânunusani 1932 tarihli resmi gazetede madde1 de bahsi geçen 1 mart 1926 tarih ve 765 numaralı Türk Ceza Kanununun 526 ncı maddesi:Yayımlandığı Resmi Gazete Tarih: 13/03/1926  Yayımladığı Resmi Gazete Sayısı: 320


526 ncı madde:(Arap Harflerile Tedrisat Yapmak İçin Gizli veya Alenî Dershane Açanlar ve bu dershanelerde tedrisatta bulunanlar içinHer kim, salahiyettar merciden kanun ve usul dairesinde verilmiş bir emre itaatsizlik eder veyahut ammenin istirahat ve selameti veya madelat mulahazası namına merciinden kanun dairesinde ittihaz edilmiş bir tedbire riayet etmezse bir aya kadar hafif hapse ve elli liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur.                                      

(1)

****************************

Yayımlandığı R.Gazete Tarih : 3/11/1928   Sayı : 1030 kanunno:1353
3/11/1928 tarihli resmi gazetenin 1. ve 7. maddeler 
3/11/1928 tarihli resmi gazetenin 8. ve 11.maddeleri

4 Kânunusani 1932 tarihli resmi gazetede madde1 de bahsi geçen 1 Teşrinisani 1928 tarih ve 1353 numaralı kanunun 9.maddesi:Yayımlandığı R.Gazete Tarih : 3/11/1928   Sayı : 1030

9.madde:Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.

maddenin tamamı:
Madde 1 – Şimdiye kadar Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap  harfleri yerine Latin esasından alınan ve merbut cetvelde şekilleri gösterilen harfler (Türk harfleri) unvan ve hukuku ile kabul edilmiştir.

Madde 2 – Bu Kanunun neşri tarihinden itibaren Devletin bütün daire ve müesseselerinde ve bilcümle şirket, cemiyet ve hususi müesseselerde Türk harfleriyle yazılmış olan yazıların kabulü ve muameleye konulması mecburidir.

Madde 3 – Devlet dairelerinin her birinde Türk harflerinin Devlet muamelatına tatbiki tarihi 1929 Kanunusanisinin birinci gününü   geçemez. Şu kadar ki evrakı tahkikiye ve fezlekelerinin ve ilamların ve matbu muamelat cetvel ve defterlerinin 1929 Haziran iptidasına kadar eski usulde yazılması caizdir. Verilecek tapu kayıtları ve senetleri ve nüfus ve evlenme cüzdanları ve kayıtları ve askeri hüviyet ve terhis cüzdanları 1929 Haziranı iptidasından itibaren Türk harfleriyle yazılacaktır.

Madde 4 – Halk tarafından vakı müracaatlardan eski Arap harfleriyle yazılı olanlarının kabulü 1929 Haziranının birinci gününe kadar caizdir. 1928 senesi Kanunuevvelinin iptidasından itibaren Türkçe hususi veya resmi levha, tabela, ilan, reklam ve sinema yazıları ile kezalik Türkçe hususi, resmi bilcümle mevkut, gayrı mevkut gazete, risale ve mecmuaların Türk harfleriyle basılması ve yazılması mecburidir.

Madde 5 – 1929 Kanunusanisi iptidasından itibaren Türkçe basılacak kitapların Türk harfleriyle basılması mecburidir.

Madde 6 – Resmi ve hususi bütün zabıtlarda 1930 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harflerinin stenografi makamında istimali caizdir. Devletin bütün daire müesseselerinde kullanılan kitap, kanun, talimatname, defter, cetvel kayıt ve sicil gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.

Madde 7 – Para ve hisse senetleri ve bonolar ve esham ve tahvilat ve pul ve sair kıymetli evrak ile hukuki mahiyeti haiz bilcümle eski vesikalar değiştirilmedikleri müddetçe muteberdirler.

Madde 8 – Bilümum bankalar, imtiyazlı ve imtiyazsız şirketler, cemiyetler ve müesseselerin bütün Türkçe muamelatına Türk harflerinin tatbikı 1929 Kanunusanisinin birinci gününü geçemez. Şukadar ki halk tarafından mezkür müesseselere 1929 Haziranı iptidasına kadar eski Arap harfleriyle müracaat vakı olduğu takdirde kabul olunur. Bu müesseselerin ellerinde mevcut eski Arap harfleriyle basılmış defter, cetvel, kataloğ, nizamname ve talimatname gibi matbuaların 1930 Haziranı iptidasına kadar kullanılması caizdir.

Madde 9 – Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harfleri kullanılır. Eski harflerle matbu kitaplarla tedrisat icrası memnudur.

Madde 10 – Bu Kanun neşri tarihinden muteberdir.

Madde 11 – Bu Kanunun ahkamını icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

(2)

****************************

Resmi Gazete:4 Kânunusani 1932 
Resmi Gazete:4 Kânunusani 1932 
konu:Arap Harflerile Tedrisat Yapmak İçin Gizli veya Alenî Dershane Açanlara Dair Tanzim Olunan Merbut Talimatnamenin Mer'iyete Vaz'ına Dair Kararname
sayı:1993 
Kanun/Karar no:12073

(3)

****************************

Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Kanun No. 5252
Kabul Tarihi : 4.11.2004 
Resmi gazete:13.11.2004
Sayı:25642

MADDE 2. - (1) Bu Kanun, diğer kanunlarda, yürürlükten kaldırılan 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununa yapılan yollamaları, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılan hükümleri ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanması için diğer kanunlarda yapılan değişiklikleri, yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar hakkında ne suretle hüküm kurulacağına ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümleri kapsar.

MADDE 12. - (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla,
a) ...
b) 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu bütün ek ve değişiklikleri ile birlikte,Yürürlükten kaldırılmıştır.

(4)

****************************

Kaynaklar:
(11)İnönü, Hatıralar C.II sayfa223
(12)Zafer Dergisi Ekim 1996 Sayı 138