Articles by "CHP"
CHP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kemal  Atatürk imzalı Bediüzzaman'ın Kastamonuya sürgün edilmesi ile alakalı 25.01.1935 tarihli Bakanlar kurulu kararı
Hilafet,Saltanat ve Ülke'yi düşmandan kurtarmak ve saldırıları önlemek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de kurulur. Altı gün sonra 29 Nisan 1920'de 2 numaralı Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edilir.[1](Saltanat kaldırılmadan önce.) 

Bu kanuna göre;"Yüce hilafet makamı ve saltanatı ve Ülkeyi yedi yabancı devlet güçlerinden kurtarmak ve saldırıları önlemek amacına yönelik olarak kurulan Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyana yönelik sözlü, yazılı veya eylemli muhalefet ve fesatlıkta bulunanlar vatan haini sayılır." (Madde 1) "Fiilen vatan hainliğinde bulunanlar asılarak idam edilir." (Madde 2) "Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ve çeşitli zeminlerde söz ve hareketleriyle vatan hainliği cürmüne tahrik ve teşvik edenlerle işbu tahrik ve teşviki yazı ve resimlerle yayanlar geçici küreğe konulurlar." (Madde 3) "Vatana ihanet sanıklarının yargılanması en çok 24 gün içinde karara bağlanır (Madde 7) ve temyiz edilemez." (Madde 8)

Bu kanunu daha iyi uygulamak için 29 Ekim 1920'de kurulan İstiklal Mahkemeleri, 1923'e kadar olan dönemde 1000 ila 1500 arası idam kararı vermiştir.[2]

Resmi gazete:Hıyanet-i Vataniye Kanunu,07.02.(1337)1921

Hıyanet-i Vataniye Kanunu,07.02.(1337)1921

Hıyanet-i Vataniye Kanunu,07.02.(1337)1921

HIYANET-İ VATANİYE KANUNU

Kanun Numarası : 2
Kabul Tarihi : 29 Nisan 1336 (1920)

Madde 1.
Makamı Muallayı Hilafet ve Saltanatı ve Memaliki Mahruseyi Şahaneyi yedi ecanipten tahlis ve taarruzatı defi maksadına matuf olarak teşekkül eden Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine isyanı mutazammım kavlen veya fiilen veya tahriren muhalefet ve ifsadatta bulunan, haini vatan addolunur.

(Yüce hilafet makamı ve saltanatı ve Ülkeyi yedi yabancı devlet güçlerinden kurtarmak ve saldırıları önlemek amacına yönelik olarak kurulan Büyük millet meclisine karşı düşünce veya uygulamalarıyla veya yazdıkları yazılarla muhalefet ve bozgunculuk edenler vatan haini olarak addedilir.)

Madde 2.
Bilfiil hıyaneti vataniyede bulunanlar selben idam olunur. Ferden zimethal olanlar ile müteşebbisleri kanunu cezanın kırk beşinci ve kırk altıncı maddesi mucibince tecziye edilirler.

(Bilfiil vatan hainliği yapanlar asılarak idam edilir. Şahsen olaylara karışanlar ve teşebbüs edenler ceza kanununun kırk beşinci ve kırk altıncı maddesine göre cezalandırılırlar.)

Madde 3.
Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ve ezminei muhtelifede eşhası muhtelifeyi sirren ve kavlen hıyaneti vataniye cürmüne tahrik ve teşvik edenlerle işbu tahrik ve teşviki suver ve vesaiti muhtelife ile tahriren ve tersimen irtikap eyleyenler muvakkat küreğe konulurlar.Tahrikat ve teşvikat sebebile maddei fesat meydana çıkarsa muharrik ve müşevvikler idam olunurlar.

(konuşmalarıyla halkı alenen vatan hainliği suçunu işlemeye tahrik ve teşvik edenler veya bu teşvik ve tahriki yazılarıyla ve çok değişik araçlarla yayanlar geçici kürek cezasına çarptırılırlar.Yapılan bu tahrik ve teşvik sonucunda bozgunculuk olayları çıkarsa teşvik ve tahrik edenler idam olunurlar.)

Madde 4.
Hıyaneti Vataniye maznunlarının mercii muhakemesi ikar cürüm edilen mahaldeki bidayet ceza mahkemesidir. Ahvali müstacele ve fevkalade maznunun derdest edildiği mahal mahkemesi de icrayı muhakeme ve itayı karara salahiyettardır.

(Vatana ihanet zanlılarının yetkili mahkemesi suçun işlendiği yerdeki Ceza mahkemesidir. Olağanüstü ve aceleyi gerektiren durumlarda zanlının yakalandığı yerdeki ceza mahkemesi de yargılama yapmaya ve karar vermeye yetkilidir.)

Madde 5.
Hıyaneti Vataniye maznunlarının muhakemesi bidayet ceza mahkemelerinden verilecek gayrı muvakkat tevkif müzekkeresi üzerine her halde mevkufen icra edilir.

(Vatana ihanet zanlılarının muhakemesi, ceza mahkemelerinden verilecek kesin tutuklama belgesi üzerine her yerde tutuklu olarak yapılır.)

Madde 6.
Zabıtayı adliye memurlarının tanzim edecekleri tahkikatı iptidaiye evrakı dairei istinkade tevdi olunmaksızın mahallin en büyük mülkiye memuruna ita olunur ve onun tarafından dahi müddei umumiler vasıtasıyla yirmi dört saat zarfında mahkemeye verilir.

(Adli zabıta memurlarının düzenleyeceği ilk tahkikat belgeleri o bölgenin en yüksek rütbeli mülki memuruna verilir ve onun tarafından savcılar aracılığıyla mahkemeye iletilir.)

Madde 7.
Hıyaneti vataniye maznunlarına ait muhakemat, bir sebebi mücbir olmadıkça azami yirmi dört günde bir hükme raptolunacaktır.Bu müddeti bila sebebi mücbir tecavüz ettiren mahalli zabıtası ile mahkeme heyeti kanunu cezanın yüz ikinci maddesi zeyli mucibince cürmünün derecesine göre tecziye edilmek üzere mafevki mahkemesince muhakemesi bilicra azami yirmi gün zarfında hükme raptedilecektir.

(Vatana ihanet zanlılarının muhakemesi zorunlu bir sebep olmadıkça yirmi dört günde sonuçlanacaktır. Zorunlu bir sebep olmaksızın bu süreyi aşan görevliler ve mahkeme heyeti Ceza kanununun yüz ikinci maddesi eki gereğince suçunun derecesine göre cezalandırılmak üzere ilgili mahkeme tarafından yirmi gün içinde yargılanarak bir karara varılacaktır.)

Madde 8.
İşbu kanuna tevfikan mahakimden sadır olacak muhakamet kat’i olup Büyük Millet Meclisinden badettastik mahallerinde infaz olunur.Tastik edilmediği taktirde Meclisçe ittihaz edilecek karara tevfiki muamele olunur.

(Bu kanuna uygun olarak mahkemece verilecek olan karar kesin olup Büyük Millet Meclisinin onayını müteakip bölgesinde infaz olunur. Onaylanmadığı durumlarda, meclisin vereceği karara uygun olarak hareket edilir.)

Madde 9.
İşbu ceraimin emri muhakemesi için mahkemelerce istenecek şahsa, celp ve davete hacet kalmaksızın bila hüküm ihzar müzekkeresi tasfir kılınır.

(Bu suçların yargılanabilmesi için mahkemelerce istenen kişi mahkemenin davet yazısına gerek kalmaksızın mahkeme karşısına çıkarılır.)

Madde 10.
İsyana iştirak etmeyen eşhas hakkında ligarazin isnadatta bulunanlar isnad ettikleri cürmün cezası ile mücazaat olunurlar.

(İsyanlara katılmayanlar hakkında kasten suçlamalarda bulunanlar, iddia ettikleri suçun cezası ile cezalandırılırlar.)

Madde 11.
Haklarında gıyaben hüküm sadır olan eşhas, derdestlerinde işbu kanuna tevfikan ve vicahen muhakemeleri icra olunur.

(Haklarında gıyaben hüküm verilenler, yakalandıkları anda yeniden yargılanırlar.)

Madde 12.
İşbu kanun her mahallin idare amiri tarafından nahiye ve kaza , liva ve vilayet merkezlerine ve köy heyeti ihtiyariyeleri müctemian celpedilerek işham ve sureti tebliği mutazammım hey’eti mezkure azalarının imzalarını havi zabıt varakaları tutularak idare meclislerince hıfzedilmekle beraber kavaninin neşir ve ilanı hakkındaki kanuna tevfikan ayrıca neşredilecektir.

(Bu kanun her mahallin idare amiri tarafından nahiye ve kaza ve vilayet merkezlerine ve köy ihtiyar heyetleri çağrılarak ve toplanarak yüzlerine karşı okunarak tebliğ edilir ve tebliğ edildiğine dair imzalı zabıt tutularak saklanır.)

Madde 13.
İşbu kanunun icrayı ahkamına Büyük Millet Meclisi memurdur.

Madde 14.
İşbu kanun her mahalde tarihi tebliğ ve ilanından kırk sekiz saat sonra meri olacaktır.

Kaynaklar:
[1] Resmi gazete:Hıyanet-i Vataniye Kanunu,07.02.(1337)1921
[2]Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s. 155

Himi Kemal
''...Türk milleti en büyük acıları halife ordusundan çekmiştir. Bir daha çekmeyecektir. Bir hilâfet fetvasının bizi I.Dünya Savaşı felâketine sürüklediğini hiçbir vakit unutmayacağız. Bir hilâfet fetvasının, millet ayağa kalkmak istediği zaman, ona düşmanlardan daha alçakçasına hücum ettiğini unutmayacağız. Tarihin herhangi bir devrinde, bir halife, eğer zihninden bu memleket mukadderatına karışmak arzusu geçirirse, o kafayı behemehal koparacağız!''

İsmet Paşa,bravo sesleri ve alkışlarla karşılanan bu sözlerine şunları ilave etti:

''Herhangi bir halife ananeten,fikren ve şeklen,usulen ve sarahaten,Türkiye mukadderatında alakadarmış gibi vaziyet almak isterse Türkiye ricalini tahlif edermiş, iltifat edermiş gibi bir zihniyet ile düşünürse,bunları memleketin hayatiyle ve mevcudiyetiyle zıddı tam addedeceğiz hareketlerini hıyaneti vataniyye addedeceğiz...''

Kaynak:
Nutuk,Kemal Atatürk,Türk Devrim Tarihi Enstitüsü,1920-1927,Cilt-2,Milli Eğitim Basımevi-İstanbul,Başlık:İsmet paşa'nın mecliste Rauf Bey'e cevapları,Sayfa:843
1929 yılında yapılan güzellik müsabakasında Yarışmaya giriş şartları:

''...Irk din ve mezhep  fark aranmaz, yalnız müsabakaya iştirak edeceklerin asgari 15 yaşında olmaları şattır...''

''...Müsabakaya iştirak için asgari sin (15) dir.15 yaşından itibaren her hanım kız müsabakamıza iştirak hakkına haizdir...''

Kaynaklar:
[1]Cumhuriyetin güzellik müsabakası esaslar ve şartlar İstanbul Cumhuriyet matbaası 1929
[2]Cumhuriyet gazetesi 13.02.1929 sayfa:1 
Ayrıca;Cumhuriyet gazetesi 24.02.1929 sayfa:1 
Kemal Atatürk ve Arkadaşlarının 3 Mart 1924 Halifeliğin Kaldırılmasından sonra İslam Dini hakkında olumsuz bakışları düşünceleri.

Ataürkün el yazıları ve diğer yayınlar doğaüstü bir varlık bulunmadığını açıklar.ALLAH'ın insan düşüncesindeki oluşumu, tarihin, sosyolojinin ve siyaset bilimin verilerine göre incelenir.Atatürk kendi el yazısıyla tek Allah'ın siyasal süreçler sonucunda doğduğunu belirtir.[1] 

12 Eylül yönetiminin ısmarladığı Türk-İslam sentezcisi bir Atatürk imal etmeye girişti.[2]

Kemalizme göre din[3]

Atatürke göre İnsan doğanın yarattığıdır.[4]

Mustafa Kemal ve Arkadaşları Osmanlı Devletini yıkmak gibi tarihsel bir eyleme önderlik etmişlerdi.
Atatürke göre doğanın çocuğu olan insan.[5]

Mustafa Kemal Paşa'nın İslam dini aleyhinde söyledikleri 1930-1931 yılları.[6]

Kemal Atatürk 1931 yılın sonlarında: ''İslamlık, devrini yapmış, fayda ve zararlarını ortaya koyarak eskimiş, ömrünü bitirmiş bir şeydir. O müessseseyi ne korumağa, ne de yeniden bir aşı yaparak gençleştirmeğe niyetimiz yoktur. Zaten Böyle bir teşebbüs, kurumuş eski ağaca hayat vermeğe çalışmak gibi beyhudedir.''[7]

Atatürk 3 Mart 1924 Halifeliğin kaldırılmasından yani iktidarı tam eline alması ile: Vahiy yoktur, Kur'an Muhammed'in düşüncelerinin ürünüdür.''
Atatürk: Bütün dinlerin denizin dibine batsın istiyorum 1926 yılı.[8]

Kaynaklar:
[1]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,sayfa 21
[2]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,sayfa 29
[3]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,sayfa 41
[4]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,sayfa 45
[5]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,sayfa 47
[6]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,sayfa 48-49-50-51
[7]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,sayfa 59 (Ayrıca:Ahmet Hamdi Başar, Atatürk'le Üç Ay, Tan Matbaası, İstanbul 1945 Baskı, Sayfa 49)
[8]Kemalist devrim-2 Din ve Allah, Doğu PERİNÇEK,Kaynak yayınları,5. basım,Aralık 1996,Sayfa 60-61
[1]
[2]
[3]
[4]
[5]
[6]
[6]
[7]
[7]
[8]

Kemalist İktidarın önde gelen birkaç liderinden İçişleri Bakanı Şükrü Kaya 3 Aralık 1934 T.B.M.M konuşmasında Din hakkında görüşü.

DAHİLİYE VEKİLİ ŞÜKRÜ KAYA (Muğ­la) — Her dinin kavaidi esasiyesi herkesin ma­lumudur.Dinler işlerini bitirmiş vazifeleri tü­kenmiş yeniden uzviyet ve hayatiyet bulamayan müesseselerdir (Okay sesleri, alkışlar). [1]

Kaynak: 
[1]T.B.M.M ZABIT CERİDESİ, Devre:4, Cilt:25, İçtima:4, On birinci inikat, 03.12.1934
15 Mart 1923′te Adana’ya giden M. Kemal, Adana’daki Ulucâmii ziyâret eder. Ardından Esnaf Cemiyetinin verdiği çaya iştirâk eder.

Ertesi günü Cumâdır.

Esnaf, hafta tatilini kabul ettirmek hususunda müşkilât çektiklerini söyler. Bir milletvekilinin Ulucâmide bir konuşma yaparak hafta tatilinin gâvur âdeti olduğunu söylediğini, M. Kemal’e anlatırlar.

M. Kemal, esnafa şöyle der:

“Sizler ki çok çalışıyorsunuz. Çok çalışanlar o nisbette havaya, sessizliğe, dinlenmeye muhtaçtır. Cumâ gününü hava alma ve tatil günü yapmakla çok akıllıca bir iş yapmış oldunuz. Bu haftada bir günlük bir tatil hem sıhhatiniz için hem de din gereği olarak lüzumludur. Biliyorsunuz ki, şeriatta Cumâ namazından maksat herkesin dükkânlarını kapayarak, işlerini bırakarak, bir araya toplanmaları ve İslâmların genel meseleleri hakkında dertleşmeleri içindir.

Cuma günü tatil yapmak, şeriatın da emri gereğidir. Bu kadar açık bir hakikati size herhangi bir kişinin, milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun, bu yapılan şey dine aykırıdır, demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz.”[1] 

2 Ocak 1924 tarihinde (Hilâfetin kaldırılmasından önce) çıkarılmış olan 394 sayılı kanuna göre Cumâ günü hafta tatili olarak kabul edilmiştir.[2] 

Kemal Atatürk ''Cuma günü tatil yapmak, şeriatın da emri gereğidir. Bu kadar açık bir hakikati size herhangi bir kişinin, milletvekili olsun, ben olayım, hacı olsun, hoca olsun, bu yapılan şey dine aykırıdır, demesi kadar küstahlık, dinsizlik, imansızlık olamaz.'' derken. 27 Mayıs 1935 tarihinde 394 sayılı kanun kaldırılır ve yerine 2739 sayılı ''Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'' kabul edilir.[3] Bu kanuna göre Cumâ’yı hafta tatili olarak kabul eden 394 sayılı kânun yürürlükten kaldırılmış, yerine Pazar günü hafta tatili ilân edilmiştir.

Hakkı KILIÇ(CHP Muş milletvekili) Meclis konuşması:

“...Arkadaşlar, günlerin adları gökten inmiş ve bir kısmı mukaddes tanınmış değildir. Herşeyin adını veren insanlar günlerin de adlarını kendileri vermişlerdir. Lâyihada teklif edildiği gibi bunun esası doğrudan doğruya ekono­miktir. Hakikaten biz Cumhuriyetin ilanı ile tamamen Garp medeniyetine doğru yürümekte olduğumuz bir sırada artık Şarka bağlı kalamayız. Bilakis köhne kanunların hiçbir hükümleri bizim üzerimizde müessir olamaz…”[4]

Berç TÜRKER(CHP Afyon Karahisar milletvekili) Meclis konuşması:

...Din işlerini kendi menfaati şahsiyelerine göre kurmak içinçalışan ruhaniler zümresi be­şeriyeti birbirinden ayırmak için kimi cumayı, kimi cumartesini ve kimi de pazarı mukaddes bir gün diyerek milletler nezdinde teşebbüsler­de bulunmuşlar ve muvaffak olmuşlar. Sonra aklı selim ashabı ve iş adamları dünyanın he­men hemen her tarafında müttefikan pazarı is­tirahat ve tatil günü olarak tesbit ve kabul et­mişlerdir...[5]

Peki Kur-an'ı Kerim ne diyor:

Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.[6]

******************************************
21.04.1924 tarihli 394 sayılı Resmi gazete
[2] 

[2] 

 Hafta tatili hakkında kanun
Kabul Tarihi : 02/01/1340(1924)
Kanun no:394
Resmi gazete yayın tarih:21.04.1924
[2] 

******************************************

Ulusal Bayram ve  genel tatiller hakkında kanun
Kanun no:2739
Kabul tarihi:27.05.1935
Resmi gazete yayın tarihi:01.06.1935
[3]

Hakkı KILIÇ(CHP Muş milletvekili) Meclis konuşması
[4]

Berç TÜRKER(CHP Afyon Karahisar milletvekili)Meclis konuşması
[5]

TBMM 130 no'lu Komisyon Raporu

Kaynaklar:
[1]Taha Toros, Atatürk’ün Adana Siyâhatnâmesi, sayfa 32.
[2]Resmi gazete 21.04.1924
[3]Resmi gazete 01.06.1935
[4]TBMM 5. Dönem 3. Cilt 31. Birleşim - Sayfa 302
[5]TBMM 5. Dönem 3. Cilt 31. Birleşim - Sayfa 302-303
[6]Cum'a Suresi Ayet 9
Belgelerle Gerçek Tarih'ten alıntıdır
Yabancı Gözüyle M.Kemal Atatürk İnkılapları:

“Ayın Tarihi” resmi bir yayındır. Üstelik 1930′larda, çok “koyu devletçi” devletin resmi yayını.Fotoğrafta da görebileceğiniz gibi, kapağında şu bilgiler yer almaktadır:

“Dahiliye Vekaleti Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından her ay neşredilir.”

Yani,“Iç Işleri Bakanlığı Basın-Yayın Genel Direktörlüğü tarafından her ay yayımlanır.”

“Ayın Tarihi”nin “Ikinci Teşrin 1934″ tarihli nüshasında bir yazı yayınlanıyor.

Yazıda, New York Times’da yayınlanmış bir makaleye yer veriliyor.Makalenin konusu Ayasofya’dır. Ayasofya’nın tarihi uzun uzadıya anlatıldıktan sonra makalenin bir yerinde şöyle yazıyor:

“Kemal (Atatürk) Kur’an’ı istihfafla (küçümseyerek) yere atmış, kendi heykelini diktirmiş, fesi ortadan kaldırmış ve kadınların yüzlerindeki peçeyi yırtmıştır. Sultanların sarayı olan Yıldız köşkü bugün müzedir. O halde sultanın camii de (Ayasofya) niçin bir müze olmasın?”[1]

Işte, yabancı gözüyle M. Kemal Atatürk Inkılabı:

“Kemal (Atatürk) Kur’an’ı istihfafla (küçümseyerek) yere attı.”

Yani, kemalistlerin iddia ettikleri gibi sadece “yobazların” görüşü değildir bu.

Üstelik söz konusu makale, M. Kemal’in en güçlü olduğu dönemde ve devletin resmi yayın organı tarafından yayınlanmıştır. Iftira olarak algılansa, gerçeği yansıtmadığı düşünülse; bunu yayınlamak bir yana, New York Times’ın haberi yalanlanmaz mıydı? Hele böyle mühim bir mevzuda.

Kemalistler, “yabancılar ATA’mızı övüyor” diye böbürleniyorlar… Islam düşmanları böyle birisini övmesin de ne yapsın?

KAYNAKLAR:
[1]Ayın Tarihi, Ankara İkinci teşrin 1934 No: 11, sayfa 495-496

Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde Bilumum Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun
Kanun Numarası:1057
Kabul Tarihi: 28/5/1927
Yayımlandığı R. Gazete Tarih:15/6/1927   

Madde 1 – İçinde Devlete mütehattim bir vazife icra, yahut Hükümetin veya belediyelerin efrat ile zaruri ve kanuni olan münasebetlerini temine tahsis edilen binalarla alelümum mektep binalarında vaktiyle Osmanlı saltanatını temsil için konulmuş olan, yahut vaziyetlerine göre halen temsile delalet eden tuğra veya armalar ve bunlarla beraber olarak sultanların mediherini ihtiva eden kitabeler hakkında ikinci madde hükmü tatbik olunur. Bu kabil tuğra ve arma ve kitabe bulunan hususi binalar, bunlar kaldırılmadıkça veya örtülmedikçe yukarda zikrolunan faaliyetler ve münasebetlere tahsis olunamaz.

Madde 2 – Birinci maddedeki kayiterin şumulü dahilinde olan tuğra ve arma ve kitabeler Devlet veya belediye malı olan binalarda bulunduğu halde kaldırılarak müzelere konulur.

Yerlerinden kaldırılmalariyle gerek kendilerinin, gerek bulundukları binaların, bedii veya tarihi kıymetlerine halel gelecek olanlar, eserin ve bulunduğu mahalin bedii kıymetini nakisedar etmemek üzere münasip vesait ile örtülür.

Madde 3 – Alakadar Vekaletlerin müracaatı üzerine Devlet binalarından hangi eserlerin kaldırılması veya örtülmesi lazımgeldiğini tayin ve örtülmesi lazım ise şekil ve suretlerini tesbit ile karar vermek Maarif Vekaletine aittir.

Madde 4 – Bu kanun neşri tarihinden muteberdir.

Madde 5 – Bu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.[1]

R. Gazete:15/6/1927   

R. Gazete:15/6/1927   

Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde Bilumum Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun
Kanun Numarası:1057
Kabul Tarihi: 28/5/1927
Yayımlandığı R. Gazete Tarih:15/6/1927   

***********************
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ 
2. Dönem 31. Cilt 52. Birleşim - Sayfa 133[2]


Kaynaklar:
[1]Resmi Gazete:15.06.1927
[2]T.B.M.M Zabıt Dericesi 2. Dönem 31. Cilt 52. Birleşim - Sayfa 133