Konuya girmeden önce, bu konuyla ilgili olarak, Mesudi’nin, Prairies d’or, (Altın Çayırlar, Mürûcü’z-zeheb) adlı eserinden, halk dilinde el İstahirî (Persepolisli) olarak adlandırılan Ebu İs- hak-ül-Farsi’nin Doğu Coğrafyası'ndan (Oriental Geography) ile Kamus (Okyanus) ve Burhan-ı-kat’i (kesin kanıt) adlı Arapça ve Farsça iki lügatten yapılmış dört alıntıdan söz edeceğim. Bu yazarlardan ilki bize Kürt ulusu üzerine çok önemli gördüğümüz bazı ayrıntılar vermektedir. Çünkü bu Arap yazar, ilk Kürt hanedanlıkları Mervanidler, Hüsneveyhidler, Büyük ve Küçük Lorlar’dan bile önce yaşamıştı. Şemseddin Ebu-Abd-allah Mou’hammed İbn-Ebu-Talip el Ensari (ölümü Hacı Kalfa’dan sonra, Hicrî 794, M. 1392) kara ve deniz harikalarını işleyen Dünya Eleği adlı eserinde bu ulusla ilgili bazı bilgiler aktarmıştır. Başka şeylerin yanı sıra bize, Mesudi’nin üç yüz Kürt aşiretinden söz ettiğini öğretiyor. İmparatorluk Dışişleri Bakanlığı Doğu Enstitüsü’nde merhum Halinsky tarafından verilen Altın Çayırlar’ın üç nüshasında bunların anlatıldığını görmediğim için onların adlarının yalnızca bu anlatının ikinci baskısında ya da aynı yazarın Eski Zaman Yıllıkları başlıklı daha önceki büyük eserinde geçtiğini varsaymak gerekiyor. Bundan yalnızca İngiltere’de bir nüsha var ve o da eksik görünüyor. Ne yazık ki Kürtlerle ilgili bölüm yalnızca iki nüshada var ve ondan da yanlışlarından arınmış bir metin çıkarmak zor, çünkü birçok değişiklik içeriyor. Bu el yazmasının İkincisindeki değişiklikleri B ile, üçüncüsünde-kileri C ile göstereceğim. Bu bölüm Elyazması B’nin XLVI bölümünü ve 240-241 sayfaları ile ve Elyazması C’nin 258, 259 sayfalarını oluşturur. Şöyle denmektedir<4>:
(El yazması.....)
4) Mesudi’nin Prairieş d’oı,(Altın Çayırlar) adlı eserinin, Sn. C. Barbier tarafından So- ciete Asiatique de Paris derneği hesabına yayınlanan baskısının XLV1. bölümünün başlığı şöyledir. “Bab 46, Zikri!’l-bevâdî min el-Arabı ve gayrihâ min el-ümemi ve illetti sekenâhe’l-bâdiye ve Ekrâdı’l-cibâli ve ensâbihim ve cümeli min ahbârihim ve gayri zâlike mimmâ ittesale bihâze’l-ma’nâ (Araplarda ve diğer halklarda göçebe aşiretler; neden Kürtler dağlarda yaşarken onların çölde yaşamayı tercih etmesinin nedeni; Kürtlerin kökeni, tarihlerinin özeti ve benzeri diğer bilgiler)”.
Kürtlerin değişik soylarına ve çeşitli boylarına gelince, onların kökeni (başlangıcı) tartışmaya açıktır. Kimileri onların Vail oğlu Bekir’in oğlu Moad (Mo’ad)’ın oğlu Nezar’ın oğlu Rebia’dan geldiği inancındadır<5). Eski zamanlarda kapalı bir toplum oluşturmuşlar ve dağlara çekilmişlerdir. Kentlerde ve işlenmiş topraklarda yaşayan ve Acemler ile (Arapça bilmeyen barbarlar) Persler’den oluşan yerli halklara komşu olarak yaşadılar. Orada kendi (ana) dillerini terk etmişler ve dilleri barbarca (Acemce) olmuştur. Böylece her tür Kürt için kendilerine özgü bir dil oluşmuş,
5) Vail oğlu, Bekr oğlu, Nezar oğlu, Rebia. Pocock’un Specimeıı historiae ar Ebum adlı eserine (s. 46) göre Adnan, Bekr bin Vail soyundan değil, 8. Kuşakta bizzat İsmail’e ulaşan Odd soyundan gelmektedir. Bkz. Histoire üniverselle, C. XV, İsmail soyundan gelen Araplaşmış Arap kabilelerinin soyağacı tablosu, s. 2.
buna Kürtçe denmiştir. Diğerleri ise Kürtler’in, Nezar’ın oğlu Modar’dan'6 ’ geldiğine, Hevazin’in'”7 oğlu Sza’sza’a’nın oğlu Mard’ın oğlu yazar Kürt’ten dolayı bu adı aldıklarına ve onlarla Gassanidler arasında olan kanlı kavgalar ve çarpışmalar nedeniyle eski zamanlarda kendilerini dışarıya kapadıklarına inanmaktadırlar. Kimilerine göreyse Kürtler Rebia ve Modar’dan geliyorlar ve Su ile yiyecek bulmak için dağlara sığınıyorlardı. Orada Arap dilinden vazgeçiyorlar ve komşu halkların dilini benimsiyorlardı. Kimileri onların kökenini Davud’un oğlu Süleyman’ın'8’ nikâhsız eşlerine (cariyelerine) bağlıyorlardı. Bu zaman, bu hükümdarın tahttan düştüğü zamana karşılık geliyordu ve Cin olarak bilinen Şeytan, dinsiz eşlerin içine girmişti, oysa Tanrı kendine sadık olan kullarını koruyordu. İçine Şeytan girenler hamile kaldı ve Tanrı Süleyman’a Krallığını geri verdiği zaman ve Şeytanın hamile bıraktığı köleler doğum yaptığında, Kral onların dağlara ve yaylalara sürülmesini emretti; orada anneler çocuklarını yetiştirdiler; çocukları evlendi, çoğaldı ve Kürtlerin ırkını ortaya çıkardılar.
Başka bir düşünceye göre Dehak’m omuzlarında iki yılan oluştu (ur ya da şarbon). Dzou’l-efvah (ağızları olan, muhtemelen Dzoul-efras, atlan olan) olarak adlandırılan Dehak’tan bu eserde söz edilmektedir. Dehak’m Arap mı Pers mi olduğu, bu iki halk arasında çok tartışılan bir konu olmuştur. Bu iki yılan, insan beyni ile beslenmezse doymuyorlardı: Dehak bu şekilde birçok Persli’yi ortadan kaldırdı. Bir grup onunla savaşmak için silahlandı ve onların başı olan Feridun ona karşı yürüdü: Persliler’in Direfçi- Kafan 9 dedikleri, deriden büyük bir bayrak taşıyorlardı. Feridun
6) Specimen historiae arEbum (s. 46)
7) Hevazin (Herazin değil), bir Arap kabilesinin adıdır (Kamus, İstanbul baskısı, C.
II, s. 618 ve C. III, s. 719)
8) Kur’an, Maracci baskısı, s. 597, 2. sütun.
9 Burada, o zaman toplanma alameti olarak kullanılan ve daha sonra eski hanlıların kutsal sancağı haline gelen Direfş-i Kavâni (demirci Kave’ye ait deri önlük)den söz edilmektedir.
Dehak’ı tutsak aldı, daha önce söylediğimiz gibi Doumavend dağında onu zincire vurdu. Ancak tiranın veziri her gün bir koç ve bir insanı kurban ediyordu. Efendisinin omuzlarında bulunan iki yılanı beslemek için onların beyinlerini karıştırıp veriyordu. Ölümden kurtulan kurbanları her defasında dağlara gönderiyordu, bu adamlar orada yabanıl bir yaşam sürüyor ve çoğalıyorlardı. Bu sürgünlerden sonra oluşan ve küçük aşiretlere bölünen Kürt ulusunun kökeni böyleydi işte. Dehak’ın İblis’le gizli ilişkisi konusunda anlattıklarımız ne Persliler ne de eski ve yeni tarihçiler tarafından reddedilmiştir. Bu ilişki konusunda Persliler kendi eserlerinde bulunan çarpıcı gerçekleri bize aktarmışlardır. Daha önce ilk Pers kralları arasında söz ettikleri Şahmurat’ın (Thahmouratz) Nuh Peygamberle (ona selam olsun!) aynı kişi olduğunu iddia etmektedirler. Direfs sözüne gelince, onun bir mızrak ve bayraktan oluşan, Farsça’da Pehlevi denilen ilk bayrak anlamına geldiği söylenerek açıklaması yapılıyor. Kürtler ile ilgili söylediklerimize yeniden dönersek, onların kökeni konusunda en çok değer verilen ve genel kabul gören düşünce, onların Nizar’ın oğlu Rebi’a’dan geliyor olduğudur'10*. Onların Şahican 11 olarak bilinen ve Kufa ve Basra’nın bulunduğu topraklarda (yani Deynever ve Hamadan [Ectaban] bölgeleri) yaşayan soyu, Moad’ın oğlu Nizar’ın oğlu Rebiah’tan geldiklerini yadsımamaktadır. Azerbaycan Eyaleti’nde Kikiler’i'12* oluşturan Macerdanlar. Cibal Eyaleti (Acem Irak’ı dağları) içinde bulunan Holbâniler"13, Serat ya da Suratlar "14),
10) Bkz. Histoire üniverselle, C. XV, İsmail soyundan gelen araplaşmış Arap kabilelerinin soyağacı tablosu
11) Es-Sûhican. Şerafeddin Bidlisî, suret çıkaran kişiler tarafından isimleri tahrif edilen ya da değiştirilen Kürt kabilelerinin çoğunu belirtmemiştir.
12) El-Kinkisan(?). Burada söz konusu olan, belki de Niebuhr tarafından belirtilen (Vo- yage en Arabie, C. II, s. 215) el-Kikiyan aşiretidir ve Bağdat Eyaleti paragrafında biz ondan söz ettik.
13) El-Holbâne: Holbâniye ismi, yukarıda adı geçen eyaletin bir kenti olan Holvan (eski
Albana)’dan türemiş ilgi sıfatı Holvaniye’nin değişik bir biçimi olabilir..
14) Es-Serât (Surât) belki de, ünlü bir Kürt kabilesinin adı olan Sohran yerini tutmaktadır.
adinan 15’ olarak adlandırılan aşiretler, Mokri (Mekeri)<l6>, Madin- can, Merdenkan, Barsukan, Haledi! l7), Carbağı, Havani, Mistikan ya da Mustekan aşiretleri ve Suriye sınırında yaşayan Dunbeli- ler<l8) ve diğerleri, çok açık olarak bilinen bir gerçeği, Nizar’ın oğlu Modar’dan geldiklerini kabul etmektedirler. Yakubiler’e ve Caüzakanlar’a gelince, onlar Hıristiyandır ve ülkeleri Musul Eya- leti’ne ve Cudi Dağı’na yakındır. Ne Ali’yi ne de Osman’ı tanıyan ve Harici 19’ öğretisine inanan Kürtler vardır (Tanrı Ali’nin de, Osman’ın da yardımcısı olsun).
15) El-Beâditan: Bu isim, bir Kürt hanedanının adı olan Behadînân’dan bozulma olabilir.16) El-Mekriyye, çok güçlü bir başka Kürt aşiretinin adıdır.
17) El-Hâlid, ünlü Hâledi (Hâlidi) aşireti olduğunu sanıyorum.
18) En meşhur Kürt aşiretlerinden biri olan Dunbeli’nin kuraldışı çoğulu Denabile’nin
bozulmuş formu olabilir.
19) Havaric için bkz: Histoire üniverselle, C. XV, s. 439-440; M*** d’Ohsson, Table- au general de l’empire Othoman, C.l, Dinler maddesi, s. 98-99; Baron C. d’Ohsson, Histoire des Mongols, C. III, s. 141 ve 142.
İbn Dureyd<20), Kürtler konusunda söylenenleri şöyle açıklamaktadır:
“Kürt el-Ekrad olarak adlandırılan bu halkın babasıdır -Ebu Yakazan Kürt’ün Mau-sema’nın oğlu, Amir’in oğlu Amr’ın oğlu olduğunu iddia etmiştir. Bu insanlar bugün oturdukları topraklara, Arime’in sel basma ve her tarafa yayılan Yemenliler’in dağılması sırasında gelmişlerdir. Mesûdî’nin dediğine göre, Araplar’m Dehhak dediği Biverasif’in<2l) omzunda her biri bir yılanbaşı bü- yüklüğünde iki m çıktığım iduia eden nisanlar vardır. Bü urlar onun giysileri altında hareket ediyorlardı ve o iyice öfkelendiği
20) Bu isim, Rusya’nın İmparatorluk İlimler Akademisindeki Elyazmasında Derîd değil İbni Dureyd şeklinde yazılıdır. Asıl adıyla Ebûbekir Muhammed bin Haşan bin Du- reyd Hicri 321 (M. 933) öldü; dolayısıyla Mesûdî’nin çağdaşıdır (bkz. Hamaker, Specimen Catalogi vb. s. 33-46)
21) Biver-asp sözcüğü Farsça’da iki bin at anlamına gelir, bkz; Cihanniima İstanbul baskısı s. 471; Meninski, Peyverasb (Biverasb okuyun) maddesi; Malcolm, Histoire de Ferse C. 1, s. 26, 27, 28, 29, 30; Mesudi, Prairies d’or, C. II, S. 113-114 ve C. III, S. 230, 246, 249-252, 253, 254.
ya da acıktığı zaman ona son derece acı çektiriyorlardı. Bu acı onu iki insan kanıyla sıvamadan geçmiyordu, bu günlük vergiyi imparatorluğunda yaşayan insanların sırtına yükledi. Veziri bu bahtsızlardan birini kurban ediyor, öbürünün canını bağışlıyor ve Dumavend dağına gönderiyordu. Afridun Biverasif’i yendiği zaman, bu haberi aldılar ve bu dağdan çarçabuk kaçtılar, kendilerine yeni bir yaşam kurmak için yardım edilmesini istediler. Denildiğine göre Kürd ismi hızlı yürümek ve koşmak anlamına gelir<22); bu isim zamanla geçişsiz fiile dönüştü ve belki de bir özel isim oldu.
Kürtler birçok kavme bölünmüştür, Mesûdî bunların sayısını yaklaşık üç yüz olarak vermektedir. Dağlardan başka yerde yerleşmemişler ve Fars (daha doğrusu Pers) topraklarında yaşamışlardır, Persliler’in Irak’ında, Musul ve Erbil’de, yani Cebel (dağ) ülkesinde. Mesûdî’ye göre Hıristiyanlığa inananlar ve Yahudi olanlar da vardır (En iyisini Tanrı bilir).
Sir Villiam Ouseley tarafından yayımlanan Oriental Geog- raphy adlı eser bize Kürt ulusuyla ilgili, buraya almamızın yararlı olacağı ama özel adların yazımının doğruluğunu Arapça metne başvuramadığımız için garanti edemediğimiz bazı ayrıntılar vermektedir; kitabın yazarı yayımcının sandığı gibi ünlü gezgin Arap îbn Haykal olmayıp tam adı Ebu Ishak el Farsfi 23’ olan coğrafyacı el-Isthahrî’dir, 24) . Bkz: Doğu Coğrafyası (Oriental Geography) s. 83,92,285, 97, 155, 158 ve 171’.
22) Kamus’ta (İstanbul baskısı C. I, s. 682) şöyle denilmektedir: Ferdü vezninde el-ker- dü masdar olur, tavar sürmek ma’nâsına ve düşmanı arkasından koğub gitmek ma'nâsınadır; yukâlü kerede’l-aduvve izâ taredehü; ve kesmek ma’nâsına (Ferd vezninde kerd, davar gütmek anlamına bir mastardır; düşmanı izlemek anlamına da gelir: düşmanı izledi, yani onu kovdu denir; kesmek anlamına dahi kullanılır)".23) Akademisyen Dom’un Geographica Caucasia (Kafkasya Coğrafyası) adlı eserinde bize öğrettiği gibi, El-lsthahrî İklimler ve Bölgeler (Kitabü’l-Ekalim) kitabını Hicri 303-309 (M. 914-921) yıllarında yazmıştır.
24) Iszthakhry’nin versiyonundan bu parçayı çevirdiğimden bu yana, Iszthakhry’nin
Arapça metnini ya da orjinalini, Farsça versiyonu gibi sadakat ve beceriyle Almanya’da
yayımladılar. Birincisi şu başlık altında göründü: “Şeyh Ebu İshak el Farsi el Istak- li’nin topraklarının kitabı, Arapçadan çeviren A. D. Mordtmann 1845; İkincisi I.iber Climatun adıyla basıldı, yazan Şeyh Ebu fshak el Faresi, kabaca El-istakri; yayımlayan 1. H. Müller, Gothae, 1899
ŞEREFNAMe Şerafeddin Han Kürt Ulusunun Tarihi
Farsça’dan Çeviren ve Yorumlayan François Bernard Charmoy
(Fransızcadan çeviren Celal Kabadayı)
Post A Comment:
0 comments: