En eski yerleşim yerlerinin başında gelen Arap Yarımadası’nın güney ve kuzeyinde İslâm öncesi dönemde çeşitli devletler kurulmuştur. Orta Arabistan’daki Hicaz bölgesinde ise İslâm dönemine kadar herhangi bir devletin kurulmadığı, bölgede insanların çeşitli kabileler hâlinde yerleşik veya göçebe olarak yaşadığı bilinmektedir.



1.Güney Arabistan’da Kurulan Devletler Güney Arabistan’da Maînliler, Sebeliler ve Himyerîler hüküm sürmüş, ardından bölgeye Habeşliler ve Sâsânîler hâkim olmuştur.

Maînliler

M. Ö. 1400-650 yılları arasında Yemen’de hüküm süren Maîn krallığının merkezi San‘a’nın doğusunda harabeleri bulunan Maîn şehri idi. Daha ziyade ticarete önem veren Maînliler Arabistan ürünleriyle Hindistan ve Çin’den gelen ticaret mallarını Suriye, Filistin ve Mısır’a satarak büyük gelir elde ederlerdi.

Sebeliler

Güney Arabistan’da kurulan devletlerin ikincisi Maîn Devleti’nin yıkılmasından sonra tarih sahnesine çıktığı tahmin edilen Sebe Devleti’dir. Merkezi Me’rib şehri olan Sebeliler ticaretin yanında tarıma önem vermiş ve bu amaçla bazı su bendleri inşa etmişlerdir. Bunların en meşhuru Me’rib Seddi’dir (Sebe Seddi, Arim Seddi olarak da bilinir). M. Ö. 750-115 yılları arasında hüküm süren Sebeliler Himyerîler tarafından yıkılmıştır.

Himyerîler

Sebeliler’den sonra Güney Arabistan’da hüküm süren Himyerîler, Araplar’ın Kahtânîler koluna mensuptur. Maînliler ve Sebeliler’in aksine savaşçı bir politika izleyen Himyerîler sınırlarını m. s. III. Yüzyılın sonlarına doğru Hadramut ve Orta Arabistan’a kadar genişlettiler. Askeri bakımdan Arabistan’ın en güçlü devleti hâline gelen Himyerîler Habeşliler ve İranlılarla da mücadele ettiler. Arabistan’da Hıristiyanlıkla Yahudiliğin rekabet ettiği IV. yüzyılda Himyerîler Yahudileri desteklerken Habeşliler ve Bizanslılar Hıristiyanları desteklemekteydi. Yahudiliği kabul eden son Himyerî hükümdarı Zû Nüvâs, Hıristiyanları da Yahudiliği kabul etmeye zorladı ve kabul etmeyen birçok Necran’lı Hıristiyanı “uhdûd” adı verilen ateş çukurlarında diri diri yaktı. Kur’ân-ı Kerim’de bu acı olaya işaret edilmekte ve bunu yapanlar şiddetle kınanmaktadır (Burûc Sûresi 85/4-9). Himyerîler’in zülmüne uğrayan Hıristiyanların yardım çağrısı üzerine Habeş Aksum krallığına bağlı büyük bir ordu Eryat kumandasında Yemen’e girdi ve Himyerî hâkimiyetine son verdi. Zû Nüvâs öldürüldü (m. 525). Bundan sonra Yemen’de yarım yüzyıl süren Habeş hâkimiyeti başladı. Habeşistan’ın Yemen valisi Ebrehe ileride anlatılacağı gibi San‘a’da büyük bir kilise yaptırarak Araplar’ın hac için Kâbe yerine buraya gelmelerini sağlamak istedi, ancak başarılı olamadı. Bunun üzerine büyük bir orduyla Mekke’ye gelip Kâbe’yi yıkmak istedi. Fakat Fîl sûresinde de anlatıldığı gibi amacına ulaşamadı; ordusu ve kendisi helâk oldu. Habeşliler’in kötü idaresi Yemen’de memnuniyetsizliği artırdı. Himyerî hükümdar ailesinden Seyf b. Zû Yezen Sâsânî hükümdarı Enûşirvân’ın yardımını temin ederek Habeş hâkimiyetine son verdiyse de bir suikast sonucu öldürüldü ve Sâsânîler ülkeyi ele geçirdiler. Yemen’de Sâsânî idaresi İslâm dönemine kadar sürdü. Hz. Peygamber zamanında Sâsânîler’in son Yemen valisi Bâzân İslâm’ı kabul etti (7/629) ve İslâm devletinin ilk valisi olarak görevi sürdürdü.

2. Kuzey Arabistan’da Kurulan Devletler Kuzey Arabistan’da İslâm’dan önce Nabatîler, Tedmürlüler, Gassânîler, Hireliler (Lahmîler) ve Kindeliler devlet kurmuşlardır.

Nabatîler

Nabatî krallığı muhtemelen m. ö. IV. yüzyılın sonlarında kurulmuş, Filistin’in güneyinde Akabe körfezi ile Lût gölü arasında hüküm sürmüştür. Devletin merkezi Akabe körfezinin biraz kuzeyindeki Petra şehriydi. Bir ara Fırat nehri ile Kızıldeniz arasında geniş bir alana yayılan Nabatîler Kuzey Hicaz’a da hâkim olmuştur. Roma İmparatorluğu ile çöl arasında tampon devlet görevi üstlenen Nabatîler kuzey ve güney Arabistan arasındaki kervan ticaretini de elinde bulundurmakta idiler. Nabatîler bir süre Roma İmparatorluğu ile iyi ilişkiler içerisinde olmuşlarsa da zamanla siyasî ve ekonomik sebepler yüzünden ilişkiler gerildi. M.s. 106 yılında İmparator Traianus Nabatî devletini ortadan kaldırdı.

Tedmürlüler

Kuzey Arabistan devletlerinin ikincisi Tedmür Krallığı’dır (Palmirliler). Tedmür şehri Suriye çölünün ortasındaki bir vahada, Humus’un 145 km. doğusunda, Şam’ın 260 km. kuzeydoğusunda yer alır. Palmyra adıyla da anılır. II. ve III. Yüzyıllarda en parlak dönemini yaşayan Tedmürlüler günümüze kitâbeleriyle birlikte harabeleri ulaşan birçok görkemli yapı inşa etmişlerdir. Başkent Tedmür uluslararası ticaretin önemli duraklarından biriydi. III. yüzyılda Sâsânî ve Roma imparatorlukları arasındaki mücadeleyi fırsat bilerek Tedmür’de bağımsız bir Arap devleti kuran ve Sâsânîler’e karşı başarılı mücadele veren Uzeyne (Grek ve Latin kaynaklarında Odenathus) ile onun ardından yönetimi ele alan eşi Zeyneb (Grek ve Lâtin kaynaklarında Zenobia; Arap edebiyatında Zebbâ) en meşhur hükümdarlarıdır. Tedmür krallığı 272 yılında Roma İmparatoru Aurelien’in Tedmür’ü ele geçirip kraliçe Zeyneb’i esir almasıyla sona erdi. Bizans İmparatorluğu döneminde Tedmür’de Hıristiyanlık yayılmış, şehri imar eden I. Iustinanos (527-565) burada bir kilise inşa ettirmiştir. İslâm döneminde Tedmür, Hâlid b. Velîd tarafından sulh yoluyla fethedilmiştir (13/634).

Gassânîler

Gassânîler, Arapların Kahtânîler koluna mensup olup III. Yüzyılda Yemen’den Suriye bölgesine göç ettiler ve burada Cefne b. Amr liderliğinde devlet kurdular. Bizans İmparatorluğu’nun etkisiyle Hıristiyanlığı kabul ettiler ve Bizans’ın vassalı oldular. Hem kendi hem de Bizans İmparatorluğu lehine Sâsânîler’le ve Hire’de devlet kurmuş olan Lahmîler’le mücadele ettiler. Gassânîler’in en ihtişamlı dönemi II. Hâris b. Cebele (529-569) zamanıdır. Bizans’la ilişkiler bu dönemde zirveye ulaşmıştır. Daha sonra zaman zaman Bizans’la ciddi gerginlikler yaşanmakla birlikte Gassânîler genel itibariyle Bizans müttefiki olarak kaldılar. VII. Yüzyıl başında Bizans-Sâsânî mücadelesi sürecinde ciddi güç kaybına uğrayan Gassânîler, İslâm dönemindeki Suriye fetihleri sırasında Bizans saflarında savaştılar. Hz. Ömer zamanında Bizans’la yapılan Yermük Savaşı’nda (15/636) Gassânî emirlerinden Cebele b. Eyhem 12. 000 kişilik bir ordunun kumandanı olarak Bizans’a destek verdi. Ardından bölgenin fethiyle Gassânîler’in hâkimiyeti de sona erdi.

Hireliler (Lahmîler)

Kuzey Arabistan’da kurulan diğer bir devlet Hireliler veya Lahmîler adıyla bilinmektedir. Kahtânîler’in bir kolu olup Me’rib seddinin yıkılmasından sonra güneyden kuzeye göç eden ve Irak’a yerleşen Lahmîler tarafından III. Yüzyıl ortalarında Hire’de kurulmuştur. Hire hükümdarlarından üçü Münzir adını taşıdığı için Arap kaynaklarında bu hanedana Menâzire de denilmiştir. Sâsânîler’in vassalı olan Hireliler Bizans ve göçebe Araplar’dan gelecek saldırılara karşı tampon görevi üstlendiler ve bu sayede kendilerini de güven altına aldılar. En önemli hükümdarları arasında İmruülkays (288-328), III. Münzir (506-554) ve III. Nu‘man b. Münzir (580-602) yer almaktadır. Putperestlik, Yahudilik, Mecûsîlik, Maniheizm ve Mazdeizm’in yaygın olduğu Hire’ye Hıristiyanlık erken dönemden itibaren nüfuz etmeye başlamış ve yöneticilerin çoğu bu dine mensup olmuştur. VI. Yüzyıl sonlarında Hire Nestûrî Hıristiyanlığın merkezi hâline gelmiştir. Lahmîler tarım ve hayvancılığın yanında uluslararası ticaretle de uğraşırlardı. Lahmîler döneminde Hire ve Enbâr şehirlerinde Arap dili, edebiyatı ve yazısı büyük gelişme göstermiştir. Hire Hz. Ebû Bekir döneminde Hâlid b. Velîd tarafından fethedilmiştir (12/633).

Kindeliler

Kuzey ve Orta Arabistan’da hüküm süren Kindeliler’in genellikle Kahtânîler’den oldukları kabul edilmektedir. Kindeliler III. Yüzyıldan itibaren güneyden kuzeye doğru ilerleyerek Orta Arabistan’a Necid bölgesine geçmişler, ardından Mezopotamya, Filistin ve Suriye’yi içine alan geniş bir alana dağılmışlardır. Kinde devleti 480 yılı civarında Âkilü’lmürâr lakaplı Hucr b. Amr tarafından Himyerîler’e tabi olarak kuruldu. VI. Yüzyılın başında Himyerîler’den muhtariyet kazanarak gelişti ve hanedanın başında bulunan Hâris b. Amr Bizans İmparatoru Anastasios ile 502’de bir antlaşma imzaladı. 525’te Hire’yi hakimiyet altına alan Hâris b. Amr 528’de Hire kralı III. Münzir’e yenilince tahttan çekildi ve Kinde topraklarını dört oğlu arasında paylaştırdı. Kindeli Câhiliye şairi İmruü’l-Kays’ın (İbn Hucr), İstanbul’a giderek İmparator I. Iustinianos’la görüştüğü ve dönüşte Ankara’da öldüğü 18 nakledilir. Kindeliler VI. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren belirgin ölçüde güç kaybına uğramakla birlikte İslâm fetihlerine kadar Bizans müttefiki olmaya devam ettiler
DOÇ. DR. CASİM AVCI İslam Tarihi
Axact

Axact

Vestibulum bibendum felis sit amet dolor auctor molestie. In dignissim eget nibh id dapibus. Fusce et suscipit orci. Aliquam sit amet urna lorem. Duis eu imperdiet nunc, non imperdiet libero.

Post A Comment:

0 comments: