01-12-2016,22:43 http://tarihresmi.blogspot.com.tr/

.......Her halükârda, Bizans tarihçilerine göre Mehmed imparatorluk sarayının yakınında büyük bir şölen verdi. Şarap içip sarhoş olunca, kızlarağasına, arşidükün evine gidip en genç, on dördündeki yakışıklı oğlunu getirmesini emretti. Bu emri duyan çocuğun babası, uymayı reddetti. Oğlunun şerefine leke sürmektense kellesini yitirmeyi yeğlediğini söyledi. Haremağası bu cevabı sultana iletti. Bunun üzerine sultan celladına, dük ile oğullarını getirmesini emretti. Notaras karısına veda ettikten sonra, en büyük oğlu ve damadı Kantakuzenos ile celladı takip etti. Sultan üçünün de kafasının uçurulmasını emretti. Üç kelle sultana getirildi. Gövdeler gömülmedi. "Rhomaeoi Sütunu" olarak tanınan Notaras, bir zamanlar "Bu şehre Roma başlıkları gireceğine, Türk sarıkları girsin daha iyi" demişti. Sonunda istediği olmuştu. Üç Bizans tarihçisi; Dukas, Khalkokondilas ve Frantzes, bu olayı kederle ve uzun uzadıya öğütlerle anlatır.


Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı - Franz Babinger s,99

.........

Padişah, o zaman şehrin en büyük kısmını gezdi ve saraya yakın bir yerde ziyafet sofrası hazırlatarak eğleniyordu. Bu ziyafette padişah fazla şarap içerek, sarhoş olduğundan, harem ağasını davet
etti ve kendisine şu emri verdi: «Büyük dukanın evine git ve en genç çocuklarının bu ziyafete gönderilmesini padişahın emrettiğini kendisine söyle». Genç çocuk güzeldi ve on dört yaşındaydı. Çocuğun babası, bu emri duyunca, ölü gibi oldu ve yüzü başka bir şekil alarak, harem ağasına dedi ki, «Kendi evlâdımı lekelemek maksadiyle elimle teslim etmekliğim, bizim terbiyemizle kabil-i telif değildir. Padişahın, cellât göndererek, kafamı almasını tercih ediyorum».!

Harem ağası, padişahın gazabını davet etmemek için, çocuğun teslim olunması hakkında büyük dukaya nasihatte bulunmuş ise de, harem ağasının nasihatleri büyük dukayı ikna etmedi. Ağaya hitaben dedi ki, «Eğer çocuğu alıp götürmek istersen, al götür, yoksa rızam ile ben çocuğumu hiç bir zaman vermeyeceğim». Harem ağası bunun üzerine geri giderek, büyük dukanın çocuğu vermek istemediğini padişaha anlattı. Büyük dukanın bu suretle hareket etmesinden padi­şah hiddetlenerek, harem ağasına dedi ki, «Cellâdı yanma al da çocuğu bana getir. Dukayı ve çocuklarını da al ve gel!» Padişahın bu emrini haber alan duka çocuklarını ve karışım öptü; kendisi, oğlu ve damadı Kantakuzinos cellâdı takip etti. Harem ağası, çocuğu beraber alarak, padişahın yanma girdi ve çocuğu gösterdi. Diğerleri de sarayın kapısında ayakta duruyorlardı. Padişah sarayın kapısında duranların kılıçla idam olunmalarını emretti. Cellât bunları saray kapısından alarak, sarayın alt tarafındaki yere götürdü ve padişahın idam hakkındaki emrini kendilerine tebliğ etti. Dukanın evlâtlarından birisi idam kararını duyunca ağladı. Babası ise, cesaretli bir tavır takınarak, genç çocuklarının mâneviyatını takviye etti ve bunlara şöylece hitap etti: 

«Evlâtlarım, dün az bir müddet zarfında şehrimizde cereyan etmiş olan mahvedici vak’alar gördünüz. Bitmez tükenmez servetimiz, bu muazzam şehirde ve Hristiyanlarla meskûn olan dünyanın her yerinde Istanbul’lu olduğumuzdan dolayı haiz olduğumuz hayret verici şan ve şerefimiz malûmumuzdur. Şimdi ise, bizde bir şey kalmadı, ancak gördüğünüz bu hayat kalmıştır. Bu hayatın sonu bizim için bir gün gelecektir. Herhangi bir gün öleceğiz ve ölünceye kadar günlerimizi nasıl geçireceğimizi bilmiyoruz. Esasen servetimiz kaybolmuştur. Binaenaleyh bundan böyle servetten, şan ve şöhretten, namus ve efendilikten mahrum olarak yaşayacağız. Herkesin sitem ve hakaretine maruz kalacağız, mihnet ve sefalet içinde vakit geçireceğiz ve ölüm, nihayet vakti geldiği zaman, bizi buradan namussuz olarak alıp götürecektir. Bizim imparatorumuz nerededir? Dün boğazlanmadı mı? Benim kayınbabam ve sizin büyük babanız büyük Domestikos* ve Protostrator ** Paleoloğos, iki evlâdı ile, nerededirler? Bunlar da dünkü muharebede ölmediler mi? Keşke biz de bunlarla beraber ölseydik. Mamafih bu saat da bizim için elverişli bir saattir. Hiç ihmal etmeyelim. Şeytanın türlü silâhlan vardır. Bu silâhları kim bilir? Eğer geç kalırsak bu şeytanın zehirli okları ile yaralanmamız muhtemeldir. Şimdi meydan önümüzdedir. Bizim için ölen ve dirilen Hazret-i İsa namına, biz de ölelim ki, onun bu yüzden kazandığı iyiliklere biz de mazhar olalım» ....

*Büyük Domestikos, kara kuvvetlerinin baş kumandanıdır. İmparatordan sonra gelir. Denizde büyük dukanın mevkii ne İse, Domestikosun da karada mevkii aynıdır.
**Protostrator, imparatorun hassa süvari ordusu kumandanıdır, Son zamanlarda hafif süvari alayı kumandam İdi.


BİZANS TARİHİ,  DUKAS ,İSTANBUL MATBAASI 1956 s,210

Axact

Axact

Vestibulum bibendum felis sit amet dolor auctor molestie. In dignissim eget nibh id dapibus. Fusce et suscipit orci. Aliquam sit amet urna lorem. Duis eu imperdiet nunc, non imperdiet libero.

Post A Comment:

0 comments: