Articles by "Özel Harp Dairesi"
Özel Harp Dairesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6-7 Eylül 1955 yılında Beyoğlu'nda yaşananlar hakkında çok şey söylendi. Yazıldı-çizildi. Biz bugüne kadar söylenmeyenlere değineceğiz. Arka planda oyunun HEM GÖRÜNEN HEM DE GÖRÜNMEYEN KADROSUNA BAKACAĞIZ.
Bu yazıya "Bir Başka açıdan 6-7 Eylül" de diyebiliriz.
6-7 Eylül olaylarının başlamasına sebep olarak İSTANBUL EKSPRES Gazetesi'nin haberi gösterilir. Haber asparagas olmakla beraber büyük yankı uyandırdı. Yıllar sonra gazete sahibi MİTHAT PERİN ile yapılan röportajda kandırıldığını söylüyordu. Perin'e göre onu kandıran GÖKŞİN SİPAHİOĞLUydu. Sipahioğlu Fransa'da dünyanın en ünlü haber ajanslarından biri olan SIPA'nın kurucusudur.
Herkesin malumu gazete haberinde Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığını söylüyordu. Ne olduysa bundan sonra oldu. Beyoğlu'ndaki gayrimüslümlerin dükkânları yağmalandı. Yıllar sonra bunun 'sermayenin el değiştirmesi' olarak yapılan bir komplo olduğu söylendi.
Fakat 6-7 EYLÜL OLAYLARINDA BAŞROL OYNAYAN VE HALKI GALEYANA GETİREN ÖRGÜT HİÇBİR ZAMAN DEŞİFRE EDİLMEDİ.
İLK KEZ BURADA OKUYACAKSINIZ:
Araştırmacı Nuri Kaymaz uzun çalışmaları sonucu 6-7 Eylül olaylarının arkasındaki örgüte ulaştı. Kaymaz'ın HAMALLAR ile ilgili araştırma yaparken, ulaştığı bilgiler dudak uçuklatan türdendi.
Özel Harp Dairesi tarafından organize edilen olayların pratikteki uygulayıcısı HAMALLARDI. Hamallar son derece örgütlü bir meslek teşkilatı olduğundan yönetilmesi, sevk ve idaresi son derece kolaydı.
Yağmayı ilk başlatan onlardı. Halkı galeyana getiren ve ön sırada hep onlar bulunuyordu. Olaylar sonrasında Atatürkçü Düşünce Derneği başkanlığına getirilen HAMALLAR olduğu gibi, sınıf atlayan, HOLDİNG SAHİBİ olan HAMALLAR da vardı.

BOMBACI-ÖHO VE BASIN ÜÇGENİ

Başa dönelim ve olayların fitilini ateşleyen "bombalamaya" değinelim. Benzer bilgileri web üzerinde bulabileceğinizden size, hülasa vereceğim. Bağlantıları değerlendirmeniz daha sağlıklı olacak. Sonra NURİ KAYMAZ'ın araştırmalarına dönüş yapacağız.
6-7 Eylül olayları birkaç ayakta vukû buluyor. Önce bombalama meselesi var. Olayların başlamasına sebep olan FİGÜRLER çok enteresan biçimde hepsi mesleki kariyer ve ekonomik olarak 6-7 Eylül'den sonra yükselmişler.

a- Atatürk'ün Selanik'teki evine bir ses bombası atılıyor. Yunan polisi fail olarak iki kişiyi yakalıyor. İkisi de Türk; Hasan Uçar ve  Oktay Engin. Failler için Türk konsolosluğu iki avukat tutuyor. Yunan avukatlar zanlıların suçlu olduğunu görüyorlar ve savunmayı bırakıyorlar. Bu defa konsolosluktaki hukuk müşaviri bombacıları savunmaya başlıyor. 9 ay tutukluluktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan faillerden Oktay Engin Türkiye'ye kaçar. Hasan Uçar ise 2 yıl cezaevinde kalır. fitilin ateşlenme olayı budur.

b- Bir ses bombası İstanbul'da atom bombası gibi patlayacaktır. İstanbul Eskpres Gazetesi olayı manşetten verir. Fakat evin bombalandığını yazar. Gazete sahibi Mithat Perim, gazetenin Yazı İşleri Müdürü olan Gökşin Sipahioğlu tarafından kandırıldığını iddia etmektedir. O gazetenin baskısını durdurmuş, fakat Perim'den habersiz gazete yeniden basılmıştır. Hem de matbaa da o esnada kağıt yok iken. Perim yıllar sonra, Sipahioğlu'nu MİT'in kullandığını iddia etmiştir.

c- Özel Harb Dairesi eski başkanı Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, Fatih Güllapoğlu'nun 'Tanksız, Topsuz Harekat' isimli kitabında,  şunları söylemiştir: "6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve iyi bir örgütlenmeydi. Amacına ulaştı. Sorarım size bu muhteşem örgütlenme değil miydi?"

ÜÇ İSME NE OLDU?

Oktay Engin, Mithat Perim, Gökşin Sipahioğlu.
Üç isme ayrı ayrı bir bakalım.


OKTAY ENGİN: Tutuksuz yargılanırken Türkiye'ye kaçtı. 3,5 yıl ceza almasına rağmen Türk hükümeti Engin'i iade etmedi. Engin o tarihte 21 yaşında bir hukuk öğrencisiydi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde kaldığı yerden  devam etti. Mezun olduktan sonra kaymakamık sınavlına girdi. Çankaya Kaymakamı oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü Siyasi İşler Müdürlüğü görevine getirildi. Onu bu göreve getiren kişi Emniyet Genel Müdürü Hayrettin Nakipoğlu, 6-7 Eylül'de Beyoğlu Kaymakamıydı. Nakipoğlu başarılı bulunmuş ki, 6-7 Eylül 'den hemen sonra İstanbul Emniyet Müdürü olarak atanmıştı. Oktay Engin en son Nevşehir valisi olarak görev yaptı.

MİTHAT PERİN: İstanbul Ekpres Gazetesi'nin sahibi idi. Olaylardan iki yıl sonra yani 1957'de  DP'den İstanbul milletvekili oldu.  1958 yılındaki 'Dokuz Subay Olayı'nın hükümete bildirilmesinde rol oynadı. 60 darbesinde Yassıadaya gönderildikten sonra hüküm giyerek, 33 ay Kayseri cezaevinde yattı. 1962 yılında tekrar gazeteciliğe döndü. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanlığı, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Üyeliği, İstanbul ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanlıkları görevlerinde bulundu.

GÖKŞİN SİPAHİOĞLU: Gazeteciliğe devam etti. 1960'larda dünyanın siyasi ve askeri kriz yaşanan kimsenin girmeyi başaramadığı ülkelerine girmeyi başararak, dünya basınına fotoğraflar geçti. 1969'da Fransa'da kurduğu SIPA Press dünyanın en büyük fotoğraf ajansı oldu. Sipahioğlu çalıştırdığı gazetecileri olay çıkacak bölgelere olaylar daha çıkmadan göndermekle ünlendi.  MİT'in Avrupa'daki önemli kaynaklarından birinin Sipahioğlu olduğunu da eklemek gerek.

6-7 Eylül'den sonra hepsinin önü açılmış vesselam...

NURİ KAYMAZ'IN BULGULARI - HAMALLAR VE DÜNYANIN MODA MERKEZİ

Araştırmacı Nuri Kaymaz henüz yayınlanmamış çalışmasında HAMALLARIN 6-7 Eylül olaylarında nasıl kullanıldığını gözler önüne seriyor.



İşte KAYMAZ'ın bulguları:

- Olayların alt yapısının hazırlandığını şöyle anlıyoruz: İki ay kadar önce, Süleymaniye Camii'nde cuma vaazında "Din elden gidiyor" mesajları veriliyor. Bölgede çalışan yüzlerce hamal cumaları bu camiye gidiyor.  Aynı tarihlerde çeşitli gazete ve dergilerde de "Atatürkçülük elden gidiyor" diye haberler yapılıyor. Halk katmanları olaylara hazırlanıyor.

- Beyoğlu'ndaki Ermeni ve Rum terziler ortak bir girişimle, Beyoğlu'nun dünya moda merkezi olması için çalışmalara başlıyor. 6-7 Eylül'den sonra bu terziler Paris ve New York'a kaçıyor. Yıllar içinde bu iki şehir çok önemli moda merkezi oluyor.

- Talan sadece Beyoğlu'nda değil. Sirkeci ve Sultanhamam'da da gerçekleşiyor. Tabii Rum ve Ermeni dükkânlarına.

- Beyoğlu'ndan yağma edilen kumaşlar, hamallar sayesinde örgütlü olarak Bursa'ya gönderiliyor. Burada depolarda bir süre bekletildikten sonra, Beyoğlu'nun yeni sahiplerine satılıyor.

- Beyoğlu'nda sermaye el değiştiriyor. Yahudi dükkânları yağmalanmıyor. Olaylardan sonra bugün çok iyi bildiğimiz bazı ünlü markalar ortaya çıkıyor. Ama çok ünlü... (Nuri Kaymaz isimlerin şimdilik açıklanmasını istemiyor.)

-   6-7 Eylül'den sonra Atatürkçü Düşünce Derneği başkanlığına getirilen hamal da var. Holding kuran hamal da...

- Hamallar özellikle tekstil sektörü için finansördüler. Hamal başlarında toplanan paralar, tekstilcilere faiz karşılığında borç verilirdi. Hamallar bu sistemi bazı bankerleri finanse etmek için de kullandılar.

Nuri Kaymaz'ın elde ettiği verilerde o dönem yağmada rol oynayan hamalların çocuklarının itirafları bulunuyor. İsimler açıklandığı takdirde ÇOK AMA ÇOK BÜYÜK GÜMBÜRTÜ ÇIKACAĞI KESİN.


 DİKKAT: Yazının izinsiz olarak her türlü ortamda kullanılması, 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu gereğince yasaktır. Sadece link verilerek paylaşılabilir. 




Devlet görevlisi olarak ilk defa Bülent Ecevit Özel Harp Dairesi'nin adını açıklamıştı. Sonra ÖHD, Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak değişti. 90'larda JİTEM çokça tartışıldı. 2000 lerde Ergenekon veya Derin Devlet. adı ne olursa olsun. Devlet içinde illegal bir/birkaç yapılanma biliniyor.

2007 yılında bu yapılanmalara başlatılan operasyonlarda sivil, emekli-muvazzaf subaylar, öğretim üyeleri, gazeteciler vs. yüzlerce insan tutuklandı. Başta darbe ve faili meçhul cinayetler olmak üzere, çıkar amaçlı suç örgütü, vs. bir dolu suçla ithaf olundular.

AKP HÜKÜMETİnin büyük lideri TAYYİP ERDOĞAN, meydanlarda çıkıp "ASKERİ VESAYETİ BİTİRDİK, DERİN DEVLET ÇÖKTÜ" diye davul zurna çaldı. BAŞTA MEDYA HERKES ZİL TAKIP OYNADI.

90'lardan itibaren JİTEM, TİT, ÖHO, Ergenekon, Encümen-i Daniş ve bunların sivil örgüt uzantılarını araştırdım, gördüm, yaşadım, içine daldım çıktım.

Kimsenin inkâr edemeyeceği; PKK-MİT ilişkilerini, silah ve uyuşturucu ticaretine bulaşmış sivil ve askeri görevlileri, bunların içinde olduğu faili meçhulleri YİNE DEVLETİN RAPORLARINDAN BİLİYORUZ.
MİT raporlarından, Emniyet dosyalarından ve TBMM komisyon raporlarını da  (Faili Meçhul Cinayetler, Uğur Mumcu, 28 Şubat vs.) inceleme fırsatı bulduk.

ORTADA KİRLİ İŞLER TEZGAHLAYAN DEVLETİN SİVİL VE ASKERİ görevlileri olduğu bunların, bazı işadamları ve mafya ile bağlantılarının bulunduğu artık GÜN GİBİ ÂŞİKÂR.

Bir ara hangi TV kanalını açsan ERGENEKON'Un "1 numarası" tartışılıyordu. Balyoz'da "CAMİ BOMBALAMA" konuşuluyordu.

"HUKUK ADALET KİM VE NE İÇİN?" sorusunu şimdilik askıya alalım.

Yüzlercesini-eski genelkurmay başkanı dahil-örgüt ve darbeyle suçladıktan sonra, senelerce cezaevinde yatırdınız. Arkasından 10-15 yıl hatta, müebbet ceza alan bu insanları TAHLİYE ETTİNİZ.

DEMOKRATİKLEŞİYORUZ derken şimdi daha da karanlığa gömülüyoruz.

Özellikle 90'larda patlama noktasına gelen ORGANİZE SUÇ olaylarında, faili meçhullerde, siyasi suikastlerde devlet görevlilerinin DAHLİ biliniyorken;

YILLARCA CEZAEVİNDE YATAN İNSANLARIN SUÇSUZ VE GÜNAHSIZ OLDUĞU ANLAŞILDI İSE,

Faili meçhullerde, siyasi suikastlerde zaman aşımı bir bir dosyaları kapatıyorken, TÜRKİYE CUMHURİYETİ bunların altında kalmak yerine,

NEDEN GERÇEK SUÇLULAR ORTAYA ÇIKARILMIYOR.

Sisi TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu "Bugüne kadar bizde Şubat 31 çekti" yazılı bir  pardesü ile geldi.


Kamuoyunun 'Sisi' olarak bildiği, Seyhan Soylu adıyla ün yapan fakat asıl adı Kezban Kapgit olan ve kendi tabiriyle “28 Şubat’ın kahramanı benim” diyen, kimlerle ne iş yaptığı tam olarak çözülemeyen travesti Sisi 15 Ekim 2012’de TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda dinlendi. Ne var ki, komisyon başkanı Nimet (Çubukçu) konuşmayı kısa kestirerek komisyonu kapattı. Çünkü Sisi konuştukça, bazılarının pek hoşuna gitmeyecek açıklamalarda bulunabilirdi. Çünkü Sisi paniklemişti. Ergenekon savcısınına ifadeye çağırdığından itibaren diken üstünde yaşıyordu. Zira geçmişte ettiği, çapından büyük lafları başına iş açabilirdi.

Henüz ortada Ergenekon fırtınası başlamadan Sisi’nin Zaman Gazetesi’nde Nuriye Akman tarafından yapılmış röportajı yayınlandı. Röportajdan söz etmeden önce Sisi’nin komisyona yaptığı açıklamalardan bir iki örnek verelim: “Aczimendi lideri Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı ve Fadime Şahin’i tanımadığım gibi hiç görmedim” … “O tarihte sahte şıhlar şeyhler vardı, hacılar hocalar insanların göbeklerine bir şeyler yazıyordu, ben de ‘tesettüre girer istediğim tarikatı girerim’ dedim. Yatıra falan gittim ama tarikata girmedim.” …

Oysa Sisi geçmişte, 'Müslüm Gündüz-Fadime Şahin'kumpasını kendi kurduğunu ve Şahin’i TV’lere kendinin çıkardığını söylemişti. Çark etmiş. Anlaşılan çok korkmuş.

KÖSTEBEK adlı kitabımdan konuyla ilgili bir bölüm sunmak istiyorum: (Biliyorsunuz Ergenekon operasyonunun başlamasına sebep olan Tuncay Güney homoseksüeldi. 28 Şubat kahramanı(!) Sisi de travesti olunca, insanın aklı karışıyor.)

Memleket kıçı kırık travesti ve homoseksüele kaldıysa yanarım da buna yanarım...

Derin Devlet, Kontgerilla, Özel Harp Dairesi, JİTEM, ERGENEKON adı ne olursa olsun, Sisi olarak tanınan Seyhan Soylu olarak bilinen gerçek adı Kezban Kapgit olan travestinin söylediklerine susuyorsa yazıklar olsun...

28 Şubat 2002 tarihinde Zaman Gazetesi’nde Nuriye Akman, Kezban Kapgit ile röportaj yaptı. İtiraf gibi röportajda Kezban Kapgit nam-ı diğer Sisi, 28 şubatın görünmez kahramanı olduğunu ve paşaların kendisini alnından öptüğünü ilan etti.

Kimseden ses çıkmadı. Genelkurmay veya Milli Savunma Bakanlığı konuyla ilgilenmedi.
Darbeden kıl payı dönülen bir dönemin “fitilini ben ateşledim” diyen Sisi’ye hiçbir yargı mercii, özellikle de Ergenekon soruşturmasını sürdüren savcılar ehemmiyet vermedi.
Yoldan geçeni 'Ergenekon terör örgütüne mensup' diye tutuklayanlar, Sisi’nin açıklamalarını neden göz ardı ediyor, düşünmek gerek.

Birkaç emekli generalin özel toplantılarda yaptığı açıklamaları, “vatana ihanet, hükümete darbe teşebbüsü” olarak değerlendiren sayın savcılar, “Darbeye sebep olacak olaylar benim kumpasımdı” diyen birine teveccüh etmiyor.

Zaman Gazetesi’nde yayınlanan röportajın bazı bölümlerini aşağıda aynen veriyorum.

Nuriye Akman ve Sisi karşılıklı konuşuyorlar. Sisi yıllar önce polis akademisine gidiyormuş, cinsel durumu ortaya çıkınca kovulmuş. Akman da, şayet kovulmasaydın belki de emniyet müdürü olurdun diyor. Akman’ın söylediklerine Sisi’nin cevabı ve diyalog devam ediyor:

– Yok, onun yerine daha güzel şeyler yaptım. Mesela Jandarma İstihbarat Teşkilatı’nın yayınlarında genel koordinatörlük yaptım. Bundan altı yıl önce, sekiz ay kadar bir dönemdi.

Neden böyle bir görevi sana verdiler?

– Çünkü ben çok çalışkandım, çok milliyetçiydim. Yani polisimizin algılayamadığını askerlerimiz algılıyor.

Tam anlayamadım. Şimdi, tam olarak ne yaptın jandarma için?

– Ali Kalkancı tarikatı için tesettüre girdim. Adı Strateji, JİTEM kaynaklı bir dergi bu. O yüzden de istihbaratçılarla, emniyetçiler vardı içinde. Askeriyeden emekli olan insanlar vardı. Böyle bir çalışma içine girdik ki o tarihte Refah Partisi’nin oyu yüzde 38’di. Ali Kalkancı ve Emire Kalkancı olayını yakaladık. Aczimendi liderinin yakalanmasını, Fadime Şahin ile Emire Kalkancı’nın ekrana çıkarılmasını sağladık. Tarikat içerisinde yaşanan çarpık ilişkileri deşifre etmek, dini insanları sömürme aracı olarak kullananların maskelerini düşürmek için böyle bir şey hazırladık.

– JİTEM’le işbirliği yapmanın getirisi ne oldu?

– Bir şey söyleyeyim mi, ben o çalışma günlerimde hayatımın ekonomik olarak en kötü günlerini yaşadım. Çok da memnunum; ama bu kadar artık yeter dedim ve kendime yön çizmek zorunda kaldım. Bana ekonomik olarak getirileri hesapladım ve halkla ilişkiler alanına geçtim.

– Ne zaman evlendin?

– 1997.

– Bu Strateji Dergisi işi bittikten sonra mı yani?

– Tabii tabii. Yani ben derin devletin bir insanı olup da formaliteden evlendirilen biri değilim. Herkesin yapması gereken şeyler bunlar, milliyetçiler olarak. Birçok insandan şerefliyim ben. Bu ülkede Leyla Zana’ları Meclis’e aldılar. Ben 28 Şubat’ın gizli kahramanıyım. 28 Şubat süreci benim yaptığım olaylarla başladı.. Bir travestinin de bu ülke için savaştığını gösterdim ben insanlara. Uyanışa geçirdim ben herkesi, MGK’yı uyandırdım. Devletin üst kademesindeki bürokratları, milliyetçileri uyandırdım. Bu görevi üstlendiğim için de çok mutluyum. Bir sürü üst düzey bürokrattan, emniyet teşkilatından, askeriyeden, hiçbirinden bana toplum içinde bravo almadım; ama hepsi alnımı öptüler. Onun için de alnıma bir tane yıldız yaptırdım. Alnımdaki yıldızın sebebi de bu.


********** 

Memleket tragedyası...

Zaman Gazetesi’nde Sisi’nin röportajının yayınlanması bana manidar gelmişti. 2002 yılında yayınlanan röporajı arşivime almayı ihmal etmedim. Kitabı yazmaya başladıktan sonra, haberi yeniden okuyup bilgi tazeleyerek alıntı yapma gereği duydum.

Aynı zamanda Nuriye Akman’a, “Röportaj’dan dolayı Genelkurmay dahil, askeri veya sivil herhangi bir kurumdan tepki aldınız mı?” diye elektronik posta gönderdim.
Aradan aylar geçti. Şu satırları yazdığım esnada herhangi bir cevap alamadım.
Medyayı iyi takip etmeye çalışan biri olarak, röportajla ilgili herhangi bir tepki gelmiş olsaydı sanırım haberdar olurdum.

Tepki gelmiş olmaması çok vahim bir durum tabii. Sisi Strateji Dergisi’ni işaret ederek, “Jandarma İstihbarat Teşkilatı’nın yayınlarında genel koordinatörlük yaptım” diyor.

İddia çok büyük. Kimseden ses sadâ çıkmıyor.

O zaman biz soralım: Jandarma Genel Komutanılığı’na bağlı İstihbarat biriminin geçmişte “Strateji” isminde bir dergisi oldu mu?
Veya soruyu şu şekilde de sorabiliriz: Jandarma Genel Komutanlığı yayınlamış olduğu neşriyatlarda; Seyhan Soylu, Sisi veya Kezban Kapgit isimlerinden herhangi birini istihdam etti mi?

“Postmodern Darbe” olarak adlandırılan 28 Şubat için, alışılmışın dışında postmodern(!)  birinden mi yardım istendi... Yoksa Sisi gerçekleri mi söylüyor?

Yoksa Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mangal yürekli, çelik bilekli komutanları, travesti Sisi’yle işbirliği mi yaptı?


**********

SİSİ'NİN TUNCAY GÜNEY İLE MACERALARI, DEVAM YAZISINDA:

- Özal'ın karşısıda soyunarak ünlenen SİSİ fidye için kimi kaçırmayı planladı?
- Playboy'a kapak olan SİSİ ile Tuncay Güney'in yolları nasıl kesişti?
- 900'lü hatlarda Seks sohbeti yapan SİSİ'nin Ali Kalkancı ile ne ilişkisi vardı?

Tekmili Birden:  

KAOSTA KAPIŞMA: KEZBAN KAPGİT NAM-I DİĞER SİSİ – II