National Geographic'de Harf İnkılabı

2 Aralık 1928: Bir ay evvel yapılan “harf inkılâbı” hızla yaygınlaştırıldı; bugün itibariyle de, bütün gazete yazıları ve sokak isimlerinin Latin harfleriyle yazılması mecburiyeti getirildi.

Harf inkılâbının birden yapılması ve uygulamasının da çok sert biçimde sürdürülmesi, tamiri ve telâfisi imkânsız zararlara yol açtı. Milletin yüzde 99′u bir günde cahil bir duruma düşürüldü. Bütün ömrünü okumayla, ilim tahsili ile geçirenler, bir gün içinde “hiçbir işe yaramaz” hale getirildi. 

Zira, öyle bir inkılâp yapıldı ki, bununla sadece yeni harflerin okunması mecburiyeti getirilmedi; aynı zamanda, eski harflerin (yani İslâm harflerine dayalı Osmanlıcanın) de kesinkes yasaklanması cihetine gidildi. Kısacası, eskiye ait ne varsa tarih mezarlığına gömülmeye çalışıldı. Böylece 80 yaşındaki bir âlim, 8 yaşındaki çoğun bile gerisine düşürülmüş oldu.

Harf devrimi günlerinde “orta yolu” bulma arayışları çerçevesinde yapılan “Yeniyi mecbur edelim; ama, hiç olmazsa eskiyi yasaklamayalım” teklifleri dahi en sert şekilde yüzgeri edildi. İslâm yazısına “Arap yazısı” damgası vurulurken, Latin yazısı da hiçbir alâkası olmadığı halde “Türk harfleri” diye söylenmeye çalışıldı.

Oysa, Türk harfleri olsa olsa Göktürkler’in de kullanmış olduğu “Uygur harfleri” olabilirdi. Ki, Türkler İslâmiyeti kabul ettikten sonra bile, bu Uygur yazısını uzun süre kullanmışlar ve hiçbir şekilde “yasak” engeliyle karşılaşmamışlardır. Uygurcanın terki, zamanla ve fıtrî bir seyir içinde olmuştur. 

Türklerin İslâm harflerine dayalı geliştirmiş oldukları Osmanlıca’yı ise, kelimenin tam anlamıyla bir “medeniyet lisanı” haline getirmişlerdir. Zaman içinde gelişen bu Osmanlıca lisanında kullanılan harf sayısı 36′ya varmıştı. Bu, Türkçe’nin gerek telaffuz (fonetik) ve gerekse şekil itibariyle zirveye ulaştığı, mükemmeli yakaladığı anlamına geliyordu. 


Şimdi kullanılan ve 28 harfle sınırlandırılan Latin alfabesi ise, Türkçe’nin söz ve yazı dilindeki incelik gerektiren ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır.



Halk nasıl bir gecede cahilleşti?

1 Kasım 1928 tarihinden bu yana her yıl 1-7 Kasım tarihleri arası Türk Harf Devrimi Haftası olarak biliniyor. 1 Kasım 1928′de Latin esasından alınan harfler, Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere de yer vererek “Türk harfleri” adıyla 1353 Sayılı Kanunla kabul edildi. 

Yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine Türk harflerinin alınmasını ifade eden Harf Devrimi yapıldı. Devrimin arkasındaki zihniyet Arap harflerinin Türk diline hiç bir zaman uymadığı görüşündeydi. Yine bu zihniyettekilerin görüşlerine göre Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu.


Devrimin sahipleri Harf İnkîlabının hedefini, “okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern öğretim ve eğitimin gerçekleşmesini sağlamak” olarak belirlemişti. 


Gelin görün ki, koca bir milleti bir gecede cahilleştirmek, tarihini ve kökenini unutturmak ve millet şuurunu onlarca yıl geriye götürmek gibi onulması güç zararlara sebep olduklarını göremeyeceklerdi.

Harf İnkılabının ilk adımı, 20 Mayıs 1928′de 1288 sayılı kanunla, Arap rakamlarının kullanılmasına son verilerek, uluslararası rakamların kabulü ile başlamıştı. 


M. Kemal, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul’da Sarayburnu Parkı’nda düzenlenmiş bir şenlik sırasında, Harf Devrimini halka duyurmuştur.

 M. Kemal bu konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştır: 


“Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, zengin lisanımız (dilimiz) yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki, Milletimizin yazısıyla kafasıyla bütün medeniyet aleminin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz”

1 Kasım 1928′de Latin alfabesine dayalı yeni Türk Alfabesinin kabulünden sonra, 24 Kasım 1928′de yayımlanan Millet Mektepleri Talimatnamesi gereğince, yurdun her köşesinde Millet Mektepleri açılmış, halka yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. M. Kemal bu çalışmalara “Millet Mektepleri Başöğretmeni” sıfatıyla katılmıştır.

Böylesine büyük bir inkılab yaşanırken, Avrupa’nın buna verdiği reaksiyon da oldukça ilginçti. Ta o günlerde bu güne kadar batı dünyasının en prestijli dergilerinden biri olagelen National Geographic de bu devrimi İstanbul’a yolladığı bir muhabiriyle okuyucularına detaylarıyla aktarmaktaydı.


 National Geographic’in Ocak 1929 tarihli sayısında kapaktan bir başlıkla duyurulan haberin başlığı:

 “Türkiye okula gidiyor” (Turkey Goes to School) şeklindeydi.

İstanbul’da o günlerde çekilmiş 17 adet tarihi fotoğrafla süslenen yazıyı Maynard Owen Williams kaleme almıştı. Bu önemli göreve yollanan Maynard Owen Williams, National Geographic’in ilk yurtdışı muhabiri olmak gibi bir özelliğe sahipti.

 Williams’ın bir diğer özelliği de çok iyi fotoğraf çekebilmesiydi. Yazısını zenginleştiren 17 fotoğrafın sırrı da işte buydu.

Geographic’in Ocak 1929 tarihli sayısında yayınlanan tarihi yazıda, Türkiye’de yaşanan harf inkılabının etkileri yansıtılmaktaydı. 

Yazının girişinde maksatlı olarak Arapça’nın zorluklarından bahsediliyor ve gerçeği yansıtmayacak şekilde Arapça’da 482 harf kombinasyonu olduğu buna mukabil yeni Türk alfabesinde 29 harf olduğu ifade ediliyordu.


 Halbuki Arap dili alfabesi 28 harften oluşur. Bu harfleri oluşturan temel şekil sayısı ise 17′dir.

Geographic’te yayınlanan makalede “Arap alfabesi güzel görünüyor, fakat çok zor” deniliyordu. Muhabir buna delil olarak Eyüp Sultan türbesinde yer alan kaligrafi süslemelerini orada bulunan kimsenin okuyamadığını söylüyordu. 

Halbuki herkes bilir ki, hat sanatı denilen Arap harfleri kaligrafisi tamamen bir süsleme sanatı olup, burada amaç okunabilirlik değil, göze hoş görünmesidir. 


Ancak muhabir bu türden karmaşık bir hat yazısını kimsenin okuyamamasını “Arapça’nın zorluğuna” bağlayacak kadar maksatlı bir yazı kaleme almıştı. 


Geographic’te yer alan haberde her yaşta Türkiye vatandaşının sanki okuma yazmayı yeni öğrenen çocuklar gibi her köşe başında kalemi ve kağıdı eline alıp ders çalıştığı yansıtılıyordu. 


Yine haberde, değişen Türkiye’nin üç simgesi olarak “fes ve başörtüsünden arındırılmış vatandaşlar ve yeni latin harfleri” vurgulanmaktaydı.



 

Axact

Axact

Vestibulum bibendum felis sit amet dolor auctor molestie. In dignissim eget nibh id dapibus. Fusce et suscipit orci. Aliquam sit amet urna lorem. Duis eu imperdiet nunc, non imperdiet libero.

Post A Comment:

0 comments: