MİMAR SİNAN'IN HAYATI

mimar sinan kimdir
            Türk tarihinin en büyük mimarlarından biri olan Mimar Sinan 1489 yılında Kay seride doğmuştur. O dönemin padişahı Yavuz Sultan Selim'in bir tür asker toplama yöntemi olan devşirmeyi Anadolu'da yaptırması sonucu 1512 tarihinde Kayseri'den İstanbul'a getirilmiştir. Mimar Sinan, İstanbul'da Yeniçeri Acemioğlanlar Ocağı'na katıldı. Daha önce yaşadığı yerde küçük mimari yapılarda emeği bulunan Mimar Sinan, Acemioğlanlar'ın bir zanaat öğrenmeleri kuralına uyarak dülgerliği öğrendi. Böylece ordunun yapı gereksinimini karşılayan birimlerde görev aldı. Aynı zamanda çağın iyi mimarlarının yanında çalışma fırsatı buldu. Ordu ile birlikte gittiği yerlerde değişik yapılar görmesi eğitiminin bir parçası oldu. Acemi Ocağında çalıştığı sırada 1514'te Çaldıran Savaşı'na, 1516 - 1520 tarihleri arasında ise Mısır seferlerine katıldı. Sefer dönüşünde ise Yeniçeri Ocağı'na alındı. Yeniçeri Ocağı'nda bulunduğu sırada, o dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın birçok seferine katıldı.1521'de Belgrat, 1522'de Rodos seferlerine katılarak subaylığa yükseldi.1526'da katıldığı Mohaç seferinden sonra, ilk önce yayabaşılık rütbesine daha sonra zeberekçibaşılığa (başteknisyen) yükseldi.1535'te yapılan Tebriz Seferi sırasında Van Gölünün üzerinde askeri ulaşımı sağlamak için 3 gemi yaptı ve böylece Haseki Rütbesi'ni aldı.1536 yılında Reis-i Mimaran-ı Dergâh-ı Ali (Yüksek Dergâh Mimarları Başkanı) görevine geldi.1538'de Moldavya (Boğdan) seferi sırasında Prut Irmağı üzerine 13 günde kurduğu köprü ile padişahın beğenisini kazandı.1539 yılında mimar Acem Ali'nin ölümü ile boşalan saray başmimarlığına getirilen Mimar Sinan yaşamının sonuna kadar bu görevde kalmış, 1588'de vefat etmiştir.

MİMARLIK ANLAYIŞI
              Mimar Sinan Osmanlı mimarisinde klasik dönemin yaratıcısıdır. Yapıtlarında güzellik ve işlev kavramını birleştirerek, mühendislik tekniğinin yaratıcılığını, sanatçı beğenisiyle birleştirip özgün yapılar ortaya koymuştur. Ancak bu yapıtlarda işlevi estetiğin altına gizleyen bir sanatçı anlayışı egemendir. Böylece, plastik değerleri ön plana çıkarmış, özellikle, yaptığı binalarda genişlik duygusu yaratmak amacıyla kare, altıgen ve sekizgen planlar kullanmıştır. Bu binalardaki birbirleriyle uyumlu olarak kullanılan mimarlık öğeleri, bir görkem duygusu yaratacak biçimde düzenlenmiştir.Kubbeyi taşıyan payelerin ince görünmesini sağlamak üzere hücre ve panolar kullanılmış, sütun başlıklarını mukarnaslarla süslemiştir. Ancak süslemede de işlevin göz ardı olmasını engelleyecek bir anlayış uygulamıştır.
 Mimar Sinan'ın yapıtlarından olan Süleymaniye Camisi'nde ana mekanı örten merkez kubbe, Ayasofya'da olduğu gibi giriş ve mihrab yönlerinden iki yarım kubbe ile desteklenmiştir. Yapıda yükseltilmiş olan merkez kubbe ile yarım kubbeler daha ferah bir ortam sağlamıştır. Anıtsal avlu ve yapıya bağlı minareler ile bir bütünlüğe ulaşmıştır. Darülkurrası, darüşşifası, hamamı, imareti, altı medresesi, dükkânları ve Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın türbeleriyle büyük bir alana yayılmış olan külliye, Türklerin dinsel yapılarla toplumsal hizmet veren yapıları iç içe düşünmelerinin örneklerindendir. Selimiye Camisi'nin 31 m’yi geçen çapı, Sinan'ın mimarlık açısından ulaştığı düzeyi gösteren en önemli örnektir. Ayrıca bu caminin eşsiz mekânı o döneme kadar yarattığı yeniliklerin toplu bir sonucu olarak görülebilir. Tasarımı, mimarlığı, çini bezemeleri, taş işçiliği ile Selimiye Camisi'nde Mimar Sinan sanatının doruğuna çıkmıştır. Kendisinden önceki Ayas, Hayrettin gibi mimarlardan yararlanan Mimar Sinan'ın klasik dönem olarak adlandırılan mimarlık anlayışı Ayas, Şecca, Acem Ali, Küçük Sinan, Davut Ağa, Ahmet Ağa, Kemalettin, Yusuf Mehmet Ağa, Süleyman Ağa, Musluhittin, Hüseyin Çavuş, Hacı Hasan, İbrahim gibi mimarlar tarafından sürdürülmüştür.

ESERLERİ
               Mimar Sinan 50 yıla yakın Osmanlı Devleti'nin bayındırlık işlerinin yöneticisi durumundaki saray başmimarlığını yürüten Sinan mimarlardan, ustalardan oluşan büyük bir yardımcılar topluluğu ile çalışmıştır. Sinan'ın hayatı boyunca 363 eser yaptığı belirlenmiştir. Bunlar: 84 cami, 51 mescit, 57 medrese, 7 darülkurra (hafız yetiştiren okul), 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 7 suyolu ve sukemeri, 8 köprü, 18 kervansaray, 35 saray ve köşk, 8 mahzen, 46 hamam. Mimar Sinan'ın ilk yapıtı olarak Halep'te ki Hüsreviye Camisi (1563-1537) kabul edilmektedir. Sinan’ın İstanbul'daki ilk büyük yapıtı ise Haseki Külliyesi'dir (1539).Sinan'ın başmimar olduktan sonraki ilk büyük ve önemli yapıtı ise İstanbul'daki Şehzade Camisi'dir(1543-1548).Sinan, aynı yıl Üsküdar'daki İskele Camisi de denen Mihrimah Sultan Camisi'ni de tamamlamıştır. Sinan 70 yaşına ulaştığında Süleymaniye Camisi ve Külliyesi'ni tamamlamıştır (1577). Aynı zamanda Süleymaniye Camisi Mimar Sinan'ın başyapıtı kabul edilir. Sinan, 80 yaşında ise Selimiye Camisi'ni yaptı (1569-1575). Kasımpaşa'daki Kaptanıderya Piyale Paşa Camisi (1573) Mimar Sinan'ın son eserlerindendir. Sinan'ın camilerinden bazıları: İstanbul-Beşiktaş'taki Sinan Paşa Cami (1553-1555), İstanbul-Topkapı'daki Kara Ahmet Paşa Cami (1555-1558), İstanbul Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Cami (1580), Kayseri'deki Kurşunlu Cami, İstanbul'daki Nişancı Mehmet Paşa Cami (1584)..Mimar Sinan'ın yapıtlarının bulunduğu bir diğer alan ise türbelerdir. Şehzade Külliyesi içinde bulunan Şehzade Mehmet türbesi, Hüsrev Paşa türbesi, Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesi, II. Selim türbesi. Bazı örneklerdir. Sinan'ın yaptığı köprülerden 635 m. uzunluğundaki Büyük Çekmece Köprüsü, Silivri Köprüsü, Lüleburgaz Çayı üzerindeki Lüleburgaz (Sokullu Mehmet Paşa) Köprüsü, Ergene Irmağı üzerindeki Sinanlı Köprüsü, Yugoslav yazar İvo Andriç'in ünlü romanına adını veren Drina Köprüsü bazı önemli örneklerdir.

Sinan Osmanlı İmparatorluğunun altın çağının en büyük mimarıdır. Yalnız Türk mimari tarihinin değil dünya mimari tarihinin ufuklarında zincirlenen büyük şöhretler arasında Sinan; başı göklerle öpüşen bir şahikadır. Diğer mimarlar onun haşmetli varlığı önünde diz çökmüş tepeciklerdir.
Sinan nükteli ve hikmetli mizahın mübdii Nasreddin Hoca gibi dev bir şöhrettir. Kendinden evvel ve sonra gelen birçok mimari şöhretleri yutmuştur. Sinan’ın ünü bir iksir gibi dünyayı sarmıştır.
Türkün, Türk medeniyetinin dostları ve sevenleri kadar düşmanları ve horlayıcıları da onun füsunlu şöhreti karşısında ancak takdir hissi duyuyorlar.
                Bu kitabımızda mimar Koca Sinan’ın şimdiye kadar hiçbir yerde neşredilmeyen ve bir vakfiyesi müstesna şimdiye kadar hiç bilinmeyen vakfiyeleri ile itiknâmesini (azaldık vasiyeti), Kanunî sultan Süleyman’ın “vekili mutlakı” sıfat ile yaptığı satışların ve kendisinin padişahtan satın aldığı bir arsa ile torunundan ve gelininden aldığı bir evin hüccetlerini neşrediyoruz.
Bu vesikalar Sinan hakkında şimdiye kadar bilinenlerin hepsini kökünden yıkmakta ve ortaya yep yeni bir hüviyet çıkarmaktadır. Bu bakımdan kitabımız Sinan hakkında doğru ve orijinal vesikalara dayanılarak yazılan ilk eser olacaktır. Kitabımız en az yarım asırdan beri ilim alanına kök salan muazzam yalanları ve iftiraları yıkacağı için atalet kanunu icabına göre bazı sarsıntılar yapması da çok muhtemeldir. Başlı başına ve büyük bir alem olan Sinan neşrettiğimiz vesikalarla tamamen bilinmiş ve tanınmış olmayacaktır(Konyalı,1948).

 KAYNAKÇA
1.      http://www.mimarsinan.gen.tr  Et:03.06.2012, 23.50
2.      Konyalı, İ.H. Mimar Koca Sinan. İstanbul,1948. s,1

>> Bu makale Hüseyin Koçer tarafından yazılmıştır.  
Axact

Axact

Vestibulum bibendum felis sit amet dolor auctor molestie. In dignissim eget nibh id dapibus. Fusce et suscipit orci. Aliquam sit amet urna lorem. Duis eu imperdiet nunc, non imperdiet libero.

Post A Comment:

0 comments: