Articles by "Kazım Mirşan"
Kazım Mirşan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1920 yılına kadar NOEL BABA YEŞİL RENKLİYDİ.


Bugün kapitalizmin tüketim çılgınlığının en sağlam kalesi olan NOEL BABA, Demre'de yaşayan bir aziz olarak biliniyor. Ve mucizeleri olduğuna inanılıyor.

Hatta Hıristiyanlığı devlet dini olarak kabul eden Roma İmparatoru Konstantin ilk Hristiyan Konsili olan İznik Konsili'ne davet etti Noel Baba'yı (Saint Nikola). Yüzlerce yıl adına kiliseler (Aziz Nikola ismiyle günümüzde iki bine yakın kilise bulunuyor.) yapıldı. 

Demre'deki mezarından kemikleri İtalyan tüccarlar tarafına çalınarak, Avrupa'ya götürüldü. Burada görkemli bir kilise yapılarak kemiklerioraya gömüldü. Bu kilise Hristiyanlar için artık HAC yeriydi.
Hollanda´da "Sinter Klaas" deniyordu göçmenler tarafından ABD de kullanılmasıyla "Santa Klaus" evrilerek, ABD den dünyaya bu isimle yayıldı.

1920'de COCA COLA Noel Baba'yı KIRMIZI KIYAFETLE REKLAMmalzemesi olarak kullanınca, yüzlerce yıllık YEŞİL KIYAFETLİ Noel baba tarih oldu.

NOEL BABA VAKFI VE ERGENEKON

90'lı yıllarda NOEL BABA VAKFI tarafından NOEL BABA HAFTASIkutlamaları için Antalya-Kemer'e davet edilmiştim.
Davetliler listesinde kimler yoktu ki; Yunanistan'dan Ortodoks papazlar, Türkiye'den; 500. Yıl Vakfı  Koordinatörü Harry Ojalvo, Abdurrahman Dilipak, Prof. Niyazi Öktem, Prof. M. Ali Kılıçbay, Prof. İzzettin Doğan, Kazım Mirşan, Hamburg Başkonsolosumuz (adını hatırlayamadım), AB parlamentosundan bazı üyeler, Türkiye'den bazı iş adam-kadınları, bazı bakanlıklardan bürokratlar, yok yok.. 5 gün boyunca seminerler verildi. Demre'ye Noel Baba kilisesi ve boş mezarına ziyaretler yapıldı. Kilisede Ortodoks papazlar ayin yaptı. Falan, filan...
Ne o vakfı, ne de o etkinliği bir türlü çözememiştim.

Yıllar geçti, vakfın kurucusu ve başkanı Muammer Karabulut, Ergenekon kapsamında tutuklandı, 11 ay cezaevinde yattı. Mahkeme sonunda 10 yıllık bir ceza aldı.

NOEL BABA 'AYAZ ATA' MI?

ABD'de döner Yunan yemeği olarak tescillendi. Baklavayı yine Yunanlılar dünyaya sunuyor. Dünyada roketle ilk uçan insan Legari Hasan Çelebi, IV. Murad tarafından Kırım Hanı'nın yanına gönderilmiş. Kırım Hanlığı bugünkü Ukrayna sınırları içinde. Sovyetler ilk füze denemesini Kırım'da yaptı. Tarihte mikrobu bulan kişinin Pasteur olduğu söylense de, ilk defa hastalıkların küçük canlılardan dolayı olduğunu söyleyen kişi; Fatih'in hocası Akşemseddin'den başkası değil. Amerika kıtası henüz bilinmiyorken, Piri Reis kıtanın tüm detaylarını çizmiştir. Kaşif olarak Kristof Kolomb bilinir.
Aklıma ilk gelenleri sıraladım. Tarih boyu Türkler'in kendi değerlerine sahip çıkamadığını, yüzyıllar sonra bunların batı medeniyeti tarafından sahiplenildiğine dair onlarca, belki yüzlerce örnek sayılabilir.

Sadede geleyim.

Tüm dünyada NOEL BABA'nın artık Demre'de yaşadığı biliniyor ve kabul ediliyor olmasına rağmen KALIN ABALAR İÇİNDE REN GEYİKLERİYLE çocuklara, yoksullara hediyeler dağıtması mevzusunda kimseden çıt çıkmıyor. Akdeniz'in kıyısında Ren geyiklerinin çektiği kızağa binen bir noel babayı kimse benimsememesi gerekli. Yunusların çektiği bir su kayağına şortla binen Noel Baba çok daha sevimli. 

Demreli Hıristiyan bir derviş ren geyiklerini nereden bulmuş. AYAZ ATA'dan olabilir mi?

Belki de ondan ödünç almıştır.

AYAZ ATA-SOĞUK BABA Türk-Altay ve Ortaasya mitolojilerinin ortak kahramanıdır.  

Eski Türkler ilk soğukların ve ilk karın başlamasıyla kış bayramı kutlarlar. AYAZ ATA kış günlerinde yoksullara yiyecek getiren bir derviş, bir evliyadır. Ve REN GEYİKLERİYLE resmedilir.

YEŞİL kıyafetli olan Noel Baba'nın nasıl KIRMIZIya büründüğünü öğrendik. Şimdi ise REN GEYİKLERİNİN sırrı ortaya çıkmış oldu.

Ren geyiklerinin çektiği kızakla yoksullara yardım götüren AYAZ ATA. 
Ortaasya ve Türk mitolojilerinin ortak kahramanıdır.

NOEL Mİ NARTUDAN MI?

25 Aralık'ta kutlanan Noel/Christmas ne yıulbaşı ne de İsa'nın doğuşudur. 354 yılına kadar

1- İsa'nın beden alıp dünyaya gelişini, 
2- 8 günlük iken sünnetini, 
3- 40 günlük iken mabede sunuluşunu, 
4-12 yaşında din adamlarıyla konuşmasını, 
5- 30 yaşında vaftizci Yahya tarafından vaftizini, 

6 Ocak günü bir arada ve tek bir günde kutlarlardı. 

354 yılında alınan kararla 'İsa'nın beden alıp dünyaya gelişinin kutlamasını' 25 Aralık gününe alındı. Ancak bukarar sadece batı kiliselerinde uygulanmaya başladı. Doğu Kiliseleri bugün bile 6 Ocak'taki EPİPHANY adlı kutlamaları sürdürmektedir. 

 Ortaasya'da Türkler 22 Aralık'ta gecelerin kısalıp, gündüzlerin uzamaya başlamasıyla “Güneş geceyi yendi” denilerek NARTUDAN adlı bayramı kutlamışlardır. 
“Nar= Güneş Dugan, Tugan=Doğan” anlamında yani Doğan Güneş anlamına gelir.

Türkler'in yeryüzünün tam ortasında kabul ettiği HAYAT AĞACI diye adlandırdıkları AKÇAM AĞACI süslenir bunun etrafında şarkılar söylenerek, 10 günlük bir kutlama yapılırdı.











AKP-CHP, AKP-BDP çekişmesi, kürt meselesi, futbolda şike, Ergenekon, Uludere, kürtaj, Balyoz vs. gibi gündemdeki konularda herkesin bir yorumu, tarafgirliği mevcut.

Her şeyi bir tarafa bırakın.

Bu memleket üzerinde yaşadığınızı düşünün. Başka gidecek bir yer olmadığını bu vatanı kaybedersek veya köleleşirsek bir başka şansımızın olmadığını düşünün. Kimin hangi partiyi desteklediğini, hangi gazeteyi okuduğunu, alevi mi-sünni mi olduğunu bir kenara bırakın. Sağcıyı-solcuyu, kapitalisti-komünisti bırakın bir kenara...

Kim oruç tutar-kim şarap içer boş verin. Kim şort giymiş-kim türban takmış elinizin tersiyle itin bir kenara.

DÜŞÜNÜN! 
BİZ BİRBİRİMİZİ BOĞAZLARKEN, HERKES BİRBİRİNE DÜŞMAN OLMUŞKEN, GÖRÜŞLER ARASI UÇURUMLAR OLUŞMUŞKEN bu durumdan kim-kimler nasıl faydalanıyor. Bir düşünün...

DÜŞÜNÜN DE KARDEŞ KAVGASINI BIRAKIP KALDIRIN KAFANIZI, etrafınızda ne gibi oyunlar dönüyor bir bakın... Uyanın artık bu KAN UYKUSUNDAN.
UYANIN DA BİRLİK OLUN. TEK YÜREK, TEK BİLEK, TEK CEPHE OLUN. SİZİ SÖMÜRMEYE KÖLELEŞTİRMEYE ÇALIŞAN GÜÇLERE KARŞI KIRIN ARTIK ZİNCİRLERİNİZİ...

**************

"...Geçmişte çıkarılması engellenen, yeraltı zenginliklerimizin günümüzde artık değerini arttırmış olarak çıkarılması gerekiyor. Emperyalist devletlerin siyonist kartelleri de, Türkiye üzerinde oynadıkları siyasi oyunlarla bu zenginliklere sahip olmaya çalışıyor. Unutmamamız gereken çok önemli bir konu var: Ülkemizde bulunan madenleri kendimiz çıkarıp, işlemediğimiz sürece, zenginliklerden faydalanmamız söz konusu bile olmayacaktır. Dünyanın en büyük elmas ve altın yatakları bulunan Afrika’da insanlar fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır. Doğal zenginlikler nedeniyle siyasi hâkimiyetleri beyazların elinde olan birçok Afrikalı, kendi ülkelerinde adeta köle gibi yaşamaya mahkûm kalmıştır.
Türkiye, tüm dünyanın da iyi bildiği başta PETROL, BOR, TRONA, ALTIN olmak üzere birçok değerli madenin üzerinde oturmaktadır. Bu zenginlikleri ele geçirmek isteyen emperyalist-siyonist güçler her türlü fırsatı değerlendirmektedir. Türk halkının (Sağ-Sol, Müslüman-Laik, Kürt-Türk, Alevi-Sünni) top yekûn birleşerek, sömürgeci güçlerin oyunlarını bozmaları gerekmektedir. Türkiye’ye gelerek masum sloganlar altında, perde arkasında ise zenginliklerimizi ele geçirmeye çalışanlarla savaşmalıyız. Tabi bu savaş nasıl olacak diyeceksiniz. Bu savaş çok yönlü bir savaştır. İşin siyasi boyutu olduğu gibi ekonomik boyutu da çok önemlidir. Şimdi kendinize soracaksınız; “Ben nasıl savaşırım” diye. Çok basit. Onların silahlarıyla... EKONOMİK SAVAŞ sömürge kartellerinin ülkemizdeki oyunlarını bozmada, halk bazındaki en önemli unsurudur." (Tektaşın Kanı s:84-85)

SÖMÜRÜLMEYE GÖNÜLLÜ OLUNCA...

Toplumsal değerlerin, milli-dini duyguların hiçe sayıldığı-saydırıldığı ülkemizde, nereye sürüklendiğini bilemeyen, cenaze törenlerinde “Hepimiz Ermeniyiz” diyecek kadar söylediği sözün ne anlama geldiğini artık düşünemeyen, kim nereye çekerse oraya giden, nasıl yönlendirilirse öyle düşünen, etkili kim ise onun dümen suyuna giren Türk halkının; kendine gelmesi, yüzüne gerçeğin acı tokadının atılması gerekiyor.

Memlekette; Milletini, vatanını seven ırkçı oluyor. Korkarım bir süre sonra bu vatana “Türkiye” diyenler bile faşistlikle suçlanacak.

Ulus, millet, vatan, din, iman, kavramlarının işportaya düştüğü bir zamanda:

Dokunulmazlık zırhına bürünerek terör örgütü çığırtkanlığı yapanlar, liberal ekonomi naraları atarak son kamu kurumunu satana kadar rahat uyuyamayacağını söyleyenler, devlet bütçesinden en büyük payı alıp generallerini yetiştiremeyen, askerlerini eğitemeyen, terörü bitirmeyen-bitiremeyenler, stratejik yeraltı kaynaklarını dış güçlere peşkeş çekenler, memleket parsel parsel satılırken verdiğimiz oyların rehavetiyle mecliste GÖZÜ AÇIK uyuyanlar, "benim genel başkanım seninkini döver" diyerek siyaset yaptığını sananlar, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyen bir anlayışla; siyasi kariyerini muhalefet lideri olmaya endeksleyenler, sonra da bir video kasetiyle eşekten düşmüşe dönenler, bizi yönetiyor...

PEKİ BU DURUM NEREYE GİDECEK? Herkesin birbirine düşman olduğu memleketin hali ne olacak?...  

UYANIK OL! ÜLKENE SAHİP ÇIK!!!

Türkiye toprakları insanlık tarihi boyunca, medeniyetlerin başlangıç noktası olmuş, bu medeniyetler bugünkü dünya uygarlığını meydana getirmiştir. Uygarlığın çıkış kaynağı Anadolu ve Ön Asya’dır. Köklerini araştıran Avrupalı bilim adamları dönüp dolaşıp kendilerini burada bulmuşlardır. Tarihin başlangıç noktası olarak kabul edilen bu topraklara da tarih boyu ilgi sürmüştür. Hem uygarlığın hem de, üç semavi dinin de başlangıç noktası olan bu topraklar, tarih boyu çeşitli toplumlara kucak açmıştır.
Ünlü Türk tarihi araştırmacısı Kazım Mirşan, Türkler’in Anadolu’ya 1071 yılında değil, MÖ 7000’li yıllarda geldiğini yaptığı çalışmalarla ortaya koymuştur. Öyleyse burası bizim için çok önemlidir.

Önemlidir çünkü vatanımızdır.

Üzerinde binlerce yıldır yaşadığımız topraklara bugün de sahip çıkmak ve bu topraklar üzerinde oynanan oyunları öğrenmek, onları durdurmak da bize düşen görevdir.

TOPRAKLARI SÖMÜRÜLMEYEN TEK ÜLKE TÜRKİYE AMA!...

Dünya üzerinde yeraltı kaynakları kullanılmayan tek ülke Türkiye’dir.

Tarihin her döneminde bağımsız bir devlet çatısı altında yaşamış olmamıza rağmen, ne zaman ekonomik ve siyasi zayıflığa düştüysek o zaman etrafımızda oyunlar oynanmaya başlamıştır. Yıllarca Sağ-Sol, Müslüman-Laik, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, gibi fitnelerle, yüzlerce yıllık birlik ve beraberliği bozmaya çalıştılar-çalışıyorlar.
Oyunları bozmak için öncelikle, bu oyunları öğrenmemiz gerekiyor. Yıllardır ülkemiz üzerinde dönen emperyalist ve siyonist oyunlardan habersiz yaşadı halkımız.

Yolsuzluk, rüşvet, banka boşaltmalar ve gizli anlaşmalar imzalanırken, faili meçhul cinayetler işlenirken; Futbol, televole, yerli diziler, pop starlarla, uyutulduk. Dikkatler dağıtıldı…
Dünya coğrafyasına baktığımızda, toprakları sömürülmeyen tek ülkenin Türkiye olduğunu görürüz. Yeraltı kaynakları kullanılmayan tek ülke de Türkiye’dir. Türkiye, yeraltı zenginliklerinin çıkarılması konusunda yüzyıllardır bakirliğini korumuştur. Emperyalist ülkeler ve içerideki işbirlikçileri, Türkiye’nin yeraltı kaynaklarını çıkarmasına ve işlemesine engel olmuştur-olmaktadır. Ancak dünya kaynaklarının tükenmeye yüz tutması, tüm emperyalist güçlerin gözlerini Türkiye’nin üzerine de dikmektedir. Artık Anadolu zenginliklerinin emperyalistlere sunulması zamanı gelmiştir. (Tektaşın Kanı Sayfa: 81-82)
 Bu bağlamda BOP tüm hızıyla işletilmektedir.

ÇOK GEÇ OLMADAN  KAN UYKUSUNDAN UYANIN.