Articles by "Gül ve Haç"
Gül ve Haç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KEMÂL KAPLAN - 25 Temmuz 2015

(Burada göreceğiniz fotoğraflar DÜNYADA ve TÜRKİYE'DE İLK VE TEK  kemalkaplan.blogspot.com'da yayınlanmıştır. Fotoğraflar: Kemâl Kaplan arşivi)

Her zaman Türkiye üzerinde ABD etkisi tartışıldı. Oysa 200 yıldır Türkiye ile Almanya arasında olan ilişkiyi çok az insan gündeme getirdi. Almanya'nın Osmanlı döneminde başlayan ilişkileri, Alman İmparatoru II. Wilhelm'in, II. Abdülhamid'i ziyarete gelmesiyle büyük ivme kazandı. Birinci Dünya Savaşına Alman müttefiki olarak girdik. İkincisine girmesek de Almanlar'a lojistik anlamda büyük destek verdik.

**********

1930'larda ATATÜRK'ün talimatıyla YENİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nin kurulması için DEVLET BURSUYLA öğrenciler yurt dışına yüksek öğrenim için gönderildi. 600 civarında öğrenci-büyük çoğunluğu ALMANYA olmak üzere yurt dışında eğitimlerini tamamladıktan sonra ülkelerine dönerek GENÇ CUMHURİYETİN temel taşlarını oluşturdu.

Bu gençler II. Dünya Savaşı'nın en hararetli yıllarında bile Almanya'da eğitimlerini bırakmadı.
Bir taraftan öğrenimlerine devam ederken diğer yandan, örgütlenmeyi de ihmal etmedi.

ALTAY TÜRK CEMİYETİ işte bu yıllarda kuruldu.

Altay Türk Cemiyeti, Alman ve Türk öğrencilerin birlikte kurdukları bir sosyal dernek gibi görünse de, adından anlaşılacağı gibi, siyasi yönü ağır basan, ideolojik maksadı olan bir örgüttü. I. Dünya Savaşı'nda başlayan Türk-Alman ittifakının Enver Paşa faktörü, II. Dünya Savaşı'nda da kardeşi Nuri Killigil ile sürer.
Killigil abisi gibi Büyük Turan Devleti'ne inancı nedeniyle, savaş sırasında Almanya'ya gidip Naziler'le görüşmüş, neticesinde Nazi Ordusu'nun içindeki Türkistan Alayları ortaya çıkmıştır.

Altay Türk Cemiyeti siyasi ve ideolojik olarak Türk-Alman birlikteliğini savunacak ve bu fikre hizmet edecek gençler yetiştirmeyi amaçlamıştır.




Altay Türk Cemiyeti mensupları bir toplantı halinde...

ALMAN EKOLÜ

Almanya'da okuyan Türk öğrencilerin büyük kısmı akademik kimlik altında özellikle İTÜ ve Yıldız Teknik'te öğrenci yetiştirdiler. Bir kısmı sanayide üst düzey yöneticilik yaptı. Bir kısmı ise milletvekili veya atanmış bakanlık yaptı.

Türkiye'deki Alman ekolünü bu öğrenciler tesis etti. Sözüne ettiğim burslu öğrencilerin bir kısmı da ABD'de öğrenimini tamamladı. Türkiye'deki gizli ABD-Alman çatışmasının ana faktörleri bu gençlerdir. Hatırlayınız: Bir dönemin başbakanlarından Tansu Çiller Amerikan, Mesut Yılmaz Alman ekolündendir.


                                   ALTAY TÜRK CEMİYETİ'NİN DRESDEN'DEKİ merkezi.                                     Türk öğrenciler dernek çalışmalarında.

ALMAN-TÜRK İTTİFAKI


Türkiye hiçbir dönem Almanlar'la savaşmamıştır. Halkın Alman fobisi yoktur. Hatta halkımızın bir bölümü 'Almancı' olduğu için sempati vardır. Dünyanın en çok Türk bulunan ülkesi Almanya'dır. Almanya içinde en büyük azınlık Türklerdir. Üç kuşaktır Alman toplumu ile iç-içe geçen Türkler, Almanya'da ticari, akademik ve siyasi hayatın içinde önemli görevler üstlenmişlerdir.

Özellikle Osmanlı döneminde, imparatorluğun sanayi ve askeri alandaki ıslahat çalışmalarının arkasında Alman asker ve teknik adamları bulunmaktadır. Bu kişiler davet edilmişler ve uzun süre imparatorluğa hizmet etmişlerdir.

**********

Türkiye'deki birtakım gnostik tarikatların içinde bulunan Alman-Türk sentezi gençler 100 yıla yakın bir süredir yetiştirilmektedirler. Hitler'i İşçi Partisi liderliğine hazırlayan THULE örgütünün kurucuları arasında Osmanlı vatandaşı Alman asıllı Baron Rudolf von Sebottendorf bulunuyor. Ömrünün büyük bölümünü Türkiye'de geçiren Sebottendorf, Bektaşi'dir. Gül ve Haç Örgütü'nün Teşvikiye'deki merkezinde çalışmalara katılmış bir üstaddır aynı zamanda.

Alman National Sosyalist İşçi Partisi'ni Thule örgütü kurmuştur. Örgüt özellikle I. Dünya Savaşı'nda başarı göstermiş, Adolf Hitler'i seçerek, partinin başına getirmiştir. Baron Sebottendorf, sonraları Hitler ile görüş ayrılığına düşmüş, Türkiye'ye dönen baronun 1945 yılında İstanbul'da öldürüldüğü söylense de, 1960'lı yılllarda Bursa ve Adana'da kayıtlarına rastlanmıştır.

 Edirne'ye kadar gelen Nazi ordusunun neden Türkiye'yi işgal etmeyerek Rusya'ya yöneldiği ayrıntılı olarak analiz edilirse, Türk-Alman münasebetinin derinliği görülebilir.



TÜRKİYE'DEKİ NAZİLER

90'lı yıllarda gitmeye başladığım Enstitü'nün o zamanki müdürü Gunter Soyfert, II. Dünya Savaşı'nın son günlerinde Almanlar'ın savaşı kaybetmesine az bir süre kala, Rus işgalinden kurtularak Türkiye'ye kaçan eski bir Nazi askeriyle beni tanıştırmıştı. Adı: Reinhard.

Reinhard 80'ini geçmesine rağmen, gayet sağlıklı ve zihni son derece açık sevimli bir ihtiyardı. Evi enstitüye yakındı. Tanıştığımız gün beni evine davet etmiş sonrasında uzun süre ev ziyaretlerinde bulunmuştum. Ömrünün son günlerinde, 1945'ten bu yana Türkiye'de yaşadıklarını anlatmıştı.

Genel bilgi: II. Dünya Savaşı sürerken, Nazi zulmünden kaçarak Türkiye'ye gelen Yahudiler bilinir. Özellikle bunların içinde Yahudi profesörler İstanbul'daki üniversitelerde akademik hayata büyük katkıları olduğu söylenir.

Özel bilgi: Savaşın sonuna doğru, kaybedeceği kesinleşen Almanya'dan Türkiye'ye kaçan Nazi askerleri olmuştur. Bunların genellikle G. Amerika ülkelerine kaçtığı bilinir. Hatta bir kısmı yakalanmış ve İsrail'e götürülüp yargılanmıştır. Türkiye'ye kaçan Nazi askerlerini bilen pek azdır. Bunların içinde çok ama çok önemli isimler vardır. Bir kısmı bir kaç yıl Türkiye'de kalmış, sonrasında başka ülkelere geçmiş. Bir kısmı ise ömrünün sonuna kadar Türkiye'de yaşamıştır.

Türkiye'ye gelen Naziler'i devletin bazı birimleri biliyordu. Gerekli olan kimlik ve pasaportları da yine devlet görevlileri karşılamıştır.

Türk öğrenciler Nazi askerleriyle birahanede.


ALMANLAR HİTLER'E MÜTEŞEKKİR Mİ?

Almanya'ya ilk gidişimde tanıştığım bir üst düzey firma yetkilisi ısrarlarımdan kurtulamayarak şu itirafta bulunmuştu: "Almanlar her platformda Hitler'e lanet okunmakla birlikte, onun Almanya'ya katkılarını unutamaz. Kurduğu savaş sanayisi bugün Almanya'yı dünya devi yapmıştır. Uluslararası arenada Hitler'i lanetliyoruz. Tanrı bizi affetsin."


DİKKAT: Fotoğrafların veya yazının izinsiz olarak her türlü ortamda kullanılması, 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu gereğince yasaktır. Sadece link verilerek paylaşılabilir.





Biri İstanbul Valisi Diğeri Gazinocular Kralı:
Fahrettin Kerim Gökay - Fahrettin Aslan

“Menderes’e milletvekillerinin özel yaşantısıyla ilgili bilgi aktaran ve dosyalar hazırlayan kişilerin başında ilginçtir bir gizli servis elemanı gelmez. Bu bilgileri toplayanların başındaki kişi dönemin İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’dır. O zamanlar “Tıfıl” bir gazinocu olan Fahrettin Aslan, milletvekillerinin gece yaşamıyla ilgili bilgiler derler, toplar, dosyasını oluşturur ve “Mini Mini Vali” Gökay’a iletir. Karşılığında da ayrıcalıklar elde eder. Gökay da bu dosyaları Menderes’e gönderir. Hangi milletvekili nerede, kiminle yatmış, ne yapıyor, ne konuşuyor, ne iş yapıyor gibi bilgilerin bulunduğu dosyalar, Menderes’in elinde birer susturucu olarak kullanılır.” (Tuncay Özkan - Bir Gizli Servisin Tarihi)
FAHRETTİN KERİM GÖKAY aynı zamanda GÜL VE HAÇ KARDEŞLİĞİ ÖRGÜTÜ üyesi, 33. derece MASON ve Manevi Cihazlanma Derneği kurucusu.



Roma'yı yağmalayan Bugünkü İrlanda ve İskoçyalılar'ın ataları olan KELTLER'in kralı KRAL OFFA, MS 7. Yüzyıl'da döktürdüğü sikkenin üzerinde "LAİLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULALLAH" yazıyordu.


İlk İngiltere kralı Offa'nın bastırdığı sikke

Pagan olan KETLER'in tek tanrı arayışında başlangıçta Hristiyanların Tanrı-İsa-Kutsal ruh üçlemesi tatmin etmemişti. Müslüman misyonerlerden Kelime-i Şehadet'in sırrını (yani tek tanrı, tek ilah) öğrenince onlara bu inanç daha tutarlı geldi.

Britanya Adası'nda birliği sağlayarak ilk İNGİLTERE KRALI ünvanı alan,  Kelt asıllı kral OFFA bu inancı paralara kazımakta behis görmemişti. Nitekim 6 asır sonra KELT soyundan gelen İngiltere Kralı I. John da, papa tarafından aforoz edilince MÜSLÜMAN olmak için Endülüs hükümdarı Nasır'a heyet gönderecek, Nasır bunun samimi olmadığını düşününce TÜM İNGİLTERE'NİN İSLAMİYETE geçişi mümkün olmayacaktı.

Daha da enteresanı M.Ö. 700'lü yıllarda Anadolu'ya gelen ve orada bir medeniyet kuran KELT kabileleri geldikleri GALLER'deki başkentlerinin adı TURKIJE* idi. (Türkiye okunur) Henüz Anadolu ismi telaffuz edilmezken, KELTLER yaşadıkları doğu Ege ve Orta Anadolu'yu kapsayan bölgeye GALATEA adını verdiler. (Zaman içinde GALATYA olarak anılmaya başladı. Romalılar Keltlere; “Galli” diyorlardır.

İstanbul'un fethine kadar Roma içinde GALATALILAR varlıklarını sürdürdüler. Bir kısmı Konstantinopolis'a gelip, bugünkü Galata semtine yerleşti.
İncil'de Aziz Pavlus'un Galatyalılara yazdığı mektuptan da söz edilir.

TAPINAK ŞOVALYESİ MÜSLÜMAN OLUYOR

I. John'un Endülüs'e gönderdiği 3 kişilik heyetten biri geri dönmeyerek müslüman olur. Kendisi aynı zamanda tapınak şovalyesi olan bu zad, bir süre sonra da Selahaddin Eyyubi'nin torunuyla evlenir. Bu kişi gizli bir şovalye örgütü kurmuştur. İhvan-ı Safa (İhvan-üs Safa/Halis Kardeşler) bir düşünce akımı olmakla beraber, buna bağlı bir kol olan DAİ'lik teşkilatı günümüze kadar faaliyet göstermiştir. Gaziantep ve Kilis yöresinde DAİ soyadını kullananlar mevcut. İslamı yaymakla görevli Müslüman Misyonerlerdir ve batınidirler. 

II. Abdulhamid'in Büyük Britanya Şeyhülislamı ilan ettiği Abdullah Quilliam 
Kelt soyundan geliyordu.
 ATATÜRK CROWLEY KİMDİR?

19. Yüzyıl'da doğan ve İngiltere'de ilk cami ve İslam merkezini açan Abdullah Quilliam (1856-1932)
Kelt'dir. Quilliam müslüman olduktan sonra İslamiyete yaptığı hizmetlerden dolayı, 1893 yılında II. Abdülhamid tarafından Britanya Adaları ŞEYHÜLİSMAN'ı olarak görevlendirilmiştir.
Quilliam okültist ve ezoterik bilimlere meraklıdır. Çok yakın arkadaşı Aleister Crowley ise 33. dereceden mason ve Altın Şafak Hermetik Cemiyeti adlı gizli teşkilatın kurucusudur. Abdulhamid Han tüm bu bilgilere sahip olmasına rağmen, Quilliam'ı siyaseten Şeyhülislam yapmış; dünya üzerindeki gelişmelere bakıldığında Abdulhamid'in siyasi zekası bir kez daha bu olayda zuhur etmiştir.

Quilliam yaşamı boyunca İngiltere'de 600 den fazla insanın Müslüman olmasını sağlamış. Küçük oğlu Ahmed Galatasaray Lisesi'nde yatılı okumuştur.

Quilliam'ın yakın arkaşı Aleister Crowley, "batıya doğu mistizmini tanıtmıştır.
 “Dünyanın En Kötü Üne Sahip Adamı” “Yaşamış En Gizemli Adam” ve “The Beast 666” olarak ün salmış  Crowley de KETL'dir.

Aleister Crowley 1937 yılında doğan oğlunun adını, ATATÜRK koymuştur: ATATÜRK ALEİSTER CROWLEY.

Aleister Crowley mistik, okülltist ve gnostik bir KELT'tir.
Atatürk Crowley

SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ ADAM İNGİLTERE TAHTINA NASIL GÖZ DİKTİ? -ATATÜRK CROWLEY HAKKINDA HİÇBİR YERDE YAYINLANMAMIŞ BİLGİLER VE FOTOĞRAFLAR: 
ATATÜRK CROWLEY KİMDİR? | KAOSTA KAPIŞMA

Baba Crowley, THELEMA adlı bir öğretinin kurucusudur. Crowley'e Aiwass adında bir varlık tarafindan yazdırıldığı söylenen  "Liber AL vel Legis" adlı kitap Thelema'nın kutsal kitabı niteliğindedir.
Thelema’ya MAJI(2) hakimdir. Maji büyüden farklı olarak dünyevi arzular için kullanılmaz. İnsanı ruhsal olarak geliştiren ve tanrıya yaklaştıran ilimdir.

Atatürk Crowley babası gibi depdebe yerine, daha mütevazı bir hayat sürmüştür. Atatürk babasının izinden giderek Maji ile ilgilenmiş, babası gibi defalarca Türkiye'yi ziyaret etmiştir.


 BESMELE YAZILI HAÇ

Kelt Kralı Offa'nın bastırdığı ve üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı altın sikkeden başka, bir de üzerinde BESMELE yazılı KELT HAÇI bulunuyor.
Para ve Haç'dan 19. yüzyıla kadar çok az kimsenin haberi olmuş. 1875 yılında Philippe Gardner adlı bir antikacı KELT HAÇI'nı sergilenmek üzere British Museum'a veriyor.

Haç mücevherlerden oluşuyor. Ve tam orta yerinde BİSMİLLAHİRRAHMANİRAHİM yazılı. Haç müzenin, takı ve mücevherler bölümüne kaydediliyor. Ancak İngilizler haçı SERGİLEMİYOR. Haç halen British Museum'da bulunmakta.

1965'li yıllara kadar Keltler'in ayin yaptığı Yerebatan Sarnıcı.

YEREBATAN SARNICI'NDA KELT AYİNİ

Sultanahmet'teki Yerebatan Sarnıcı'nda iskele üzerinde yürüyüp, sarnıcın dip tarafında doğru gidince, bir sütuna kaide olarak yerleştirilen ters bir MEDUSA başı bulunuyor.
Sarnıcın eskiden bu bölümü kapalı idi. 90'larda açıldı.
Bu Medusa başının ters konmasının özel bir sebebi var. Romalılar burana gizemli ve karanlık güçlerin bulunduğuna inanmışlar bu nedenle Medusa başını ters koymuşlar. Medusa'ya dokunulduğunda titreştiği söyleniyor.

Şimdi sıkı durun.

Kelt rahipleri yani Druidler her yıl Yerebatan Sarnıcı'na gelerek, burada ayin düzenlemişler. 1965'li yıllara kadar bu sürmüş. 3 gün arka arkaya süren ayinler sarnıcın o kısmı kapalı olduğu için kimse tarafından görülmemiş. Oraya nasıl girdiklerini ise Türkiye'deki İhvan-ı Safa mensuplarına sormak gerek.
Druidler için karanlık kutsaldır. Aydınlığın anası olarak kabul edilir. Bu ayinler Druidler için kutsal olan “Altındal” ile yapılır. Altındal; ökse otundan çıkarılan bir ağaç dalıdır.

KELTLER VE TÜRKİYE

Keltler'in Türkiye ile olan bağları 2 bin 700 yıl öncesine dayanıyor. Avrupa'dan Anadolu'ya gelen Keltler burada bir medeniyet kuruyor. Yukarıda kısaca söz etmiştik. Ve halen Kelt ırkından gelen insanlar yaşıyor Anadolu'da... (Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi arkeologları, Ankara'nın göç almamış köylerinde Keltler'in hala yaşadıklarını kanıtlamışlardır.)
Bugünkü Keltler (İrlanda, İskoçya, İngiltere), Protestan ve GNOSTİK(3) Hıristiyanlardır. Katoliklerin Teslis inancını reddederler. Bugün sayıları çok az olan ve Güneydoğu ile Suriye'de yaşayan Yezdaniler (Yezidiler) aynı inanca sahiptir.
Keltler zaman içinde Katoliklerle mücadele etmek amacıyla çeşitli tarikatlar ve örgütler kurmuşlardır. Bunlardan biri de meşhur GÜL VE HAÇ örgütüdür.

İhvan-ı Safa akımı etrafında toplanan İsmaililer, Hurifiler, Melamiler, Rufailer, vs. de GNOSTİK MÜSLÜMANLARDIR. Bunlar Sünni inancın aksine, Batıni yani inançlarını içte yaşamayı savunurlar. Kur'an ayetlerinin bir zahiri, bir de batıni anlamı olduğuna inanırlar. Klasik İslam öğretisinin sıradan insanlar için olduğunu, batıniliğin daha yüksek bir anlayışa sahip olduğunu kabul ederler.

İslamiyet'in Anadolu'ya yayılmasından sonra burada kalan bazı KELTLER, müslüman oluyor. Fakat bunların batıni olduğu söyleniyor. Keltler'in kurduğu CABİRİLİK(4) bugüne kadar tüm gnostik/okültis/ezoterik örgütlerin ana ekseninde bulunuyor. Cabiriler Yahudilerle ve Vatikan ile en çok mücadele etmiş bir teşkilat.

Kafalar iyice karıştı değil mi?

Benimde...

Keltler'in, İslam'la ilişkisi 1400 yıldır mevcut. Bunların içinde Müslüman olanlar da var. Hristiyan Keltler ise Protestandır.
Anadolu'daki Keltler ile Avrupa'da yaşayan Keltler birleşerek, MÖ 387'de Roma İmparatorluğu'nu ağır bir yenilgiye uğrattılar. Roma'ya giren Keltler şehri yağmalayıp, sonra çekildiler.
Ankara'da ilk yerleşim kuran Keltler'dir. Bugünkü Ankara isminin türetildiği Ankyra kelimesinin “durduran” anlamında Galatlar/Keltler tarafından verildiği söylenir.

Keltler ile Türkler'in o günlerden bugüne ilişkisi sürmüştür.

Durum biraz karışık olmakla beraber; İslam gnostikleriyle, Hristiyan gnostiklerinin kurdukları teşkilatlar, her dönem ilişki içinde olmuş, bunlara mason locaları ve sabeteyistler olarak bilinen Avdetiler de dahildir.

Gül ve Haç Kardeşliği ile İhvan-ı Safa'nın, Tapınakçılar ile Manevi Cihazlanma Derneği'nin ilişkileri her zaman iç içedir.

Gül ve Haç Örgütü bir zamanlar büyük toplantılarını İzmir ve İstanbul'da (Teşvikiye İzmir Palas Apartmanı) yapmıştır. Hatta uzun bir süre İstanbul onlara başkentlik de yaptı.

Not: Bu yazı merhum araştırmacı-yazar AYTUNÇ ALTINDAL'ın yaptığı araştırmalardan faydalanılarak yazılmıştır. 

(1)Britanica'nın İrlanda için hazırlanan ciltlerinde mevcut. Bilgiler İrlanda Devlet Arşivlerinden alınmış.

(2) Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz  dünyaca ünlü araştırmacı-yazar AYTUNÇ ALTINDAL'ın, MAJI konusunda önemli çalışmaları bulunmaktadır. Altındal da batıni ve Gnostik müslümandır.
 
(3)Gnostisizm; Antik Mısır ezoterizmini, Antik Yunan ezoterizmini (Platon, Pisagor), İbrani geleneklerini, Zerdüştçülüğü, bazı Doğu geleneklerini ve dinlerini, Hıristiyanlığı eklektik bir tutumla sentezleyen, birçok tarikâtın benimsediği mistik felsefeye verilen genel addır.

(4)Helen, Yahudi, Roma, Antik Mısır, Sümer, Babil, Hint ve Çin 'Geleneklerinden' fuzyon yoluyla taşınmış ögeler vardı. Ancak en güçlü etki Anadolu ve Orta Doğu coğrafyasından gelmişti. Baküs, Ceres, Cybele ve Eleusis, Samothrace kültürlerindeki okültik, hermetik, ezoterik, alşimist uygulamalar bir sentez halinde belirli bir tarikat/örgüt tarafından günümüze kadar intikal ettirilmişti. Bu gizli tarikat 'Cabiriler' adıyla tanınmıştı.
1888 yılında bu kültürün tapınağına ve tanrılarının izine ulaşılabildi. Thebes'de yapılan kazılarda Cabiri kültürünün tanrılarından biri olan ve Heredot tarafından 'En Güçlü Büyücü' diye tanımlanan Caberios'un heykeli bulunmuştur. Gizli Geleneğin, Yahudi Kabalizmi dahil her yönüyle uğraşan ve sadece soyluların, zenginlerin ve bilim adamlarının üye olabildikleri ilk 'Açık' Gnostik-Hıristiyan tarikat ve locaları 1767'den itibaren peş peşe açılmaya başlandı. Bunlar tamamen Cabiri Geleneğine uygun, en eski kültür ve kült uygulamalarının taşıyıcıları oldukları bilinen özel örgütlerdi.