Articles by "Avrupa Savaşlar Tarihi"
Avrupa Savaşlar Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Balkan Savaşında ağır yaralanan “Osmanlı İmparatorluğu topraklarının yüzde 32,7’sini ve nüfusunun yüzde 20'sini yitirmişti.” (1) Bu kayıplar yıkımın ilk kısmını teşkil ediyordu. Asıl yıkım ise orduda gerçekleşmişti. “Balkan Savaşları'nın sonunda Türk ordusunun durumu dikkatle ele alınmayı gerektiriyordu. Tüm ordular paramparça olmuş, kolordular kasıtlı olarak lağvedilmiş ve piyade tümenlerinin muharebe kuvvetleri arasında muazzam farklar oluşmuştu. Yok, olan nizami birliklerin yerine geçmek üzere seferber edilen ihtiyat ve yerel birliklerden kurulmuş, yaşlı sınıflardan oluşan ve geldikleri şehrin adını taşıyan çok miktarda ihtiyat piyade tümeni kuruluşu bulunuyordu. Eğitim ve silah alımları durmuştu. Nihayet, Türk sahra ordusunun hemen hemen tümü Avrupa'da, Türk Trakya'sında konuşlanmıştı ki bu da önemli bir endişe kaynağı idi”. (2)

Kırıkkilise Muharebesi

“Temmuz 1913 ile Ağustos 1914 arasında Türk ordusu Balkan Savaşları'nda karşılaşılan yıkıcı kayıpların sonucunda devasa bir yeniden örgütlenme ve yenilenme çabası içindeydi. Enver Paşa'nın orduyu, modernleşmenin önünde bir engel olarak gördüğü yaşlı ve fazla faal olmayan subaylardan temizleme kararlılığı bu muazzam görevi daha da zorlaştırmaktaydı. Bu dönemde 13oo'den fazla subay zorunlu emekli edildi.” (3)

Durum bu halde iken Alman dostlarımızla tekrardan bir anlaşma imzalanmış, kara ordusunun ıslahı için 2. kez Alman yardımı talep edilmişti. Alman General Liman Von Sanders başkanlığındaki Alman Askeri Islah heyeti 14 Aralık 1913’te İstanbul’a geldi. “Ordumuzun bir Alman heyeti tarafından ıslahını bilhassa Mahmud Şevket paşa tasarlamış ve umumi bir harb ihtimaline karşı, Türk ordusunu elde bulundurmak isteyen Alman sefiri Baron von Wimgenheim da, bir an evvel işi neticelendirmek için büyük bir gayret sarf etmiştir.” (4) “İlk önce 42 kişiden ibaret olan heyet kadrosu ertesi sene 71 kişiye çıkarılmış ve çok geniş salahiyyetler verilmiştir.” (5).Bu arada Jandarmanın ıslahı Fransızlara donanmanın ıslahı da İngilizlere verilmişti.
“Savaş yılları içerisinde Osmanlı ordusunda ki subaylar dahil Alman askeri sayısı on beş bine ulaşmıştır.”(6) Ayrıca Almanya’nın savaş boyunca Osmanlı ordusuna gönderdiği sadece silah ve teçhizatın tutarı 850 bin markı bulmuştur.” (7)

Ferdinand’ın Suikasta Uğramadan Hemen Önce


“Avusturya veliahttı Ferdinand’ın suikasta uğramasına müteakip “28 Temmuz=5 Ramazan Salı günü Sırbistan'a ilan-ı harp notasını dayamıştır. Birinci cihan harbinin ilk ateşi de ertesi gün Avusturya'nın Tuna filosu tarafından Belgrad bombardımanıyla açılmış sayılır.” (8)

Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından İstanbul'daki Alman Büyük elçisi Wangenheim'a yapıldı. Aynı tarihte Sadrazam Sait Halim Paşa da Avusturya Büyük elçisine ittifak teklif etti. Büyük bir gizlilik içinde sürdürülen görüşmelerden sonra Türk-Alman Askeri İttifakı 2 Ağustos 1914'te imzalandı. Almanya 1 Ağustos saat 17.00'de Rusya'ya harp ilan etmiş, antlaşma 2 Ağustos'ta imzalanmış olduğu için yapılan anlaşmaya göre; Türkiye antlaşmayı imzaladığı gün Almanya'nın yanında harbe girmeyi kabul etmiş oluyordu. Buna rağmen Osmanlı İmparatorluğu, 3 Ağustos 1914'te bir yandan seferberlik ilan ederken diğer taraftan da silahlı tarafsızlığını ilan etti.” (9) Bu gizli anlaşmadaki  “Üçüncü maddeye göre Türk ordusunun umumi sevk-u-idaresi Almanların Fili ve kati nüfuzuna terkedilmiş ve bu suretle bir sömürge ordusu haline getirilmiştir!” (10) Osmanlı hükümeti savaşa hazır olmadığının farkındaydı. Bazı şartlar öne sürerek ayak diremekteydi. Fakat Almanya Osmanlı’nın bir an önce savaşa girmesini, yeni cepheler açılmasını istiyordu.

“Sait Halim Wangenheim'ın Türkiye'nin antlaşma maddelerini derhal yerine getirmesi konusundaki ısrarlarına direndi. 6 Ağustos 1914 günü, Sait Halim Wangenheim'a Türkiye'nin gizli antlaşmanın hayata geçirilmesi için Almanya'dan yeni tavizler istediği 6 öneri ihtiva eden bir mektup verdi.” (11)

“Açık bir dış politikanın veya tutarlı bir bütünlüğe sahip askeri planların olmadığı koşullarda, bu 6 öneri çatışmaların başlamasından önce Türkiye'nin savaş hedeflerini tanımlama açısından belki de gerçeğe en yakın belgedir. Tümamiral Souchon'un yaklaşmakta olan filosuna vaat edilen güvenli liman sözünü tehlikeye atmak istemeyen Wangenheim derhal Sait Halim'in bu koşullarını kabul ettiğini bildirdi.6 öneri şunlardan oluşuyordu: 

(ı) Almanya kapitülasyonların kaldırılmasına yardım etmeyi vaat etmeliydi, 
(2) Almanya Romanya ve Bulgaristan ile yapılacak anlaşmaları destekleyecek ve muhtemel savaş ganimetleri konusunda Türkiye'nin Bulgaristan ile adil bir anlaşma yapmasını gözetecekti, 
(3) Almanya, düşman tarafından işgal edilebilecek olan bütün Türk topraklan boşaltılıncaya kadar barış yapmayacaktı, 
(4) Yunanistan savaşa girer ve Türkiye tarafından yenilirse Almanya Ege Adalarının Türklere iadesini sağlayacaktı, 
(5) Almanya Türkiye için, Rusya Müslümanları ile doğrudan temas sağlayacak şekilde doğu sınırında küçük bir düzeltme sağlayacaktı, 
(6) Almanya Türkiye'nin uygun bir savaş tazminatı almasını gözetecekti.” (12)

Savaştan hemen önce Osmanlı Devleti 1 Ekimden itibaren geçerli olmak kaydı ile, kapitülasyonları kaldırmıştır. Bu tek taraflı alınan karar, Osmanlı’nın savaşa girmekte olduğunu açık etmiştir.“11 Ekim’de Alman elçisi savaş ilan edildiği takdirde Osmanlı Devleti’ne iki milyar altın kuruş yardım yapılacağını bildirir. 21 Ekim’de paranın gelmesiyle harekete geçmemek için hiçbir neden kalmayacaktır.” (13)

“Osmanlı İmparatorluğunun bu savaşa Almanya'nın yanında girmiş olması, yenilgiden sonra daima eleştirilmiş ve o zamanki Osmanlı devlet adamları suçlanmıştır. Fakat Harpten önce Avrupa'da kurulmuş olan ittifaklar sistemi ve bu ittifaklara giren devletlerin siyasi ve askeri hedefleri, özellikle Rus Çarı II nci Nikola ile İngiltere Kralı VII nci Edward arasında 1908'de Reval'de yapılan görüşme ve 1915 Anlaşması dikkate alınacak olursa bu eleştiri ve suçlamaların fazla abartılmış olduğu sonucuna varılabilir. Çünkü XX nci yüzyılın başlarında İngiltere artık Osmanlı İmparatorluğunu yaşatmanın hem çok güç hem de gereksiz olduğu, paylaşmanın daha yararlı olacağı kanısına varmış ve bu konuda müttefikleriyle anlaşmıştı; Almanya’ya karşı savaşta kendi yanında yer almasını sağlamak için boğazlar üzerindeki isteklerine karşı koymayacağını Rusya'ya vaat etmişti. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere ve Fransa'ya iki kez ittifak önermiş, 1914 Mayısında Rusya'ya da Türk Rus ittifakından söz etmişse de bu devletler çeşitli bahanelerle reddetmişlerdi. O tarihte doğu politikasına büyük önem veren Almanya, İngiltere'nin desteğini geri çekmesinden doğan boşluğu doldurmaya istekliydi.” (14)

10 Ağustosta İngilizlerden kaçan Çanakkale boğazından geçmesine izin verilen Goben ve Breslau isimli iki Alman gemisi, bir kriz yaratmıştı. Bu kriz; gemilerin Osmanlı Devleti tarafından satın alınıp ve isimleri Yavuz ve Midilli olarak değiştirilmesi ile atlatılmıştır. Talat paşa anılarında bu olayı ; “Halil Bey’in aklına gemileri satın almak geldi ve Wangenheim’a bunu önerdi. Bazı tereddütlerden sonra Wangenheim bu öneriyi kabul etti. Gemilerin satışı yalnızca gösteriş değil, gerçekti” (15) diye anlatmıştır. Osmanlı Devleti bu iki gemi ile,Rus limanlarına taarruz etmiştir. Bu oldubitti ile savaşa giren Osmanlı’ya, karşı “Rus Çarı II. Nikola 2 Kasım 1914 günü Rus halkına hitaben yayınladığı bir bildiri ile fiilen başlamış olan savaşı resmen ilân etti: 
“Rusya’yı bir türlü yenemeyen Almanlar ve Avusturyalılar Türkiye’yi körü körüne savaşa sürüklemişlerdir. Almanlar tarafından komuta edilen Türk filosu Karadeniz sahillerine küstahça saldırmıştır. Bunun üzerine İstanbul’da ki Rus elçisi ile maiyetine Türkiye sınırlarını terk etmeleri emredilmiştir. Hıristiyanlığın ve bütün Slav kavimlerinin tarihi düşmanı olan küstah Türklere bu defa da hak ettikleri ceza verilecektir. Türkiye’nin akılsızca savaşa girmesi Rusların Karadeniz kıyılarındaki tarihsel görevlerinin gerçekleştirilmesini çabuklaştıracaktır.” (16)

Ruslar bu saldırıya,6 Kasımda Zonguldak limanlarını topa tutarak karşılık vermiştir.“6 Kasım sabahı, altı destroyer eşliğinde sevk edilen Rostislav zırhlısıyla Каgul kruvazörü, Zonguldak limanını iki saat boyunca bombardıman etti. Hava yağmurlu, görüş mesafesi düşük olduğundan ateş rastgele açılmıştı. Fakat yine de kıyıda birkaç yerde dumanlar yükseldiği görülmüştü. Görevini tamamlayan filo, Sivastopol’e dümen kırdığında denizde üç büyük vapur siluetiyle karşılaştı. Bunlar Kafkas sınırındaki Türk ordusu için sevkiyat yapan Bezm-i Alem, Mithat Paşa ve Bahr-ı Ahmer nakliye gemileriydi. Gemiler derhal ateş altına alınarak batırıldılar. 224 kişi destroyerler tarafından kurtarılarak esir edildi.” (17) “Bu gemilerde Sarıkamış Harekâtı için gönderilmek üzere iki alay asker, ordunun kışlık giyimi, keşif olarak kullanılmak üzere iki adet tayyare, bir adet tayyare bölüğü, üç pilot ve Kafkasya’da isyan çıkartacak Çerkez liderler bulunuyor idi.” (18)

  Sonuç olarak, savaş başlamadan, büyük devletlerin Hasta Adam’ı müttefik olarak yanında istemedikleri çok açıktır. Balkan Savaşı’nda ordusu yıpranmış, yıllar içinde ekonomisi çökmüş, sanayisi yok denebilecek kadar az olan bir Osmanlı’nın, büyük bir savaşta sadece ayak bağı olacağı düşüncesi, Avrupa da ağırlıkta idi. Ayrıca ülkede ulaşım sorunları ve Ermeni olayları mevcuttu. Oysa tarafsız tutulabilirse, ilerde bu ölmek üzere olan devletten istediklerini daha rahat alabileceklerdi. Osmanlı hükümeti de, başına geleceklerden haberdar bir şekilde kendine müttefik arıyor, Avrupa devletlerinin kapısını aşındırıyordu. Kurtuluşunu savaşa girmekte arayan Osmanlı Devleti, aynı zamanda da sömürge olma yolunda ağır ağır ilerlemekteydi. “Düyun-u Umumiye İngiliz Daimler Vekili Sir Adam Block’un 1914'te Osmanlı’nın savaşı girmesi ile söylediği şu sözler durumu çok iyi özetlemektedir;
“Eğer Almanya kazanırsa, siz de Alman kolonisi olacaksınız. Eğer İngiltere kazanırsa mahvoldunuz!” (19) Ayrıca müttefik, “Alman İmparatorluğu 'Doğu'ya İlerleme' diye bilinen tezi çerçevesinde Türkiye'yi ve Fas'ı 'Büyük Almanya Projesi'nin içinde görüyordu. 1911'de ünlü stratejist ve tarihçi Dr. O.R. Tannenberg, 'Büyük Almanya-20. Yüzyılın İşleri' adlı bir askeri yayılma stratejisi hazırlamış ve Alman Genelkurmayı da bunu benimsemişti. Tannenberg'e göre
1950'ye kadar Türkiye ve Fas, Büyük Almanya topraklarına katılmış olacaktı.”(20) Bu harita(21) (resim 1) yanda verilmiştir. Osmanlı toprakları üzerinde Almanya yazdığı, bariz bir şekilde görülmektedir.


İngilizlerin Çanakkale Savaşı hazırlıkları sırasında bastırarak askerlerine dağıtmış olduğu, 
To Constantinople (resim 2) isimli mendil bu konuda bir örnek sayılmasa bile, İngilizlerin düşüncesi açısından manidardır. Mendilin üstünde, diğer koloni bayrakları ile beraber resmedilmiş, İngiliz Milletler Topluluğu bayrağı ve ay yıldızın bir arada olduğu, sol köşenin hemen üstünde “eclipse of star crescent” yani “hilal ve yıldızın tutulması” yazmaktadır. (22).


Osmanlı İmparatorluğunun kaderini tayin edecek bu son savaşı meselesinde askerlerin hissiyatını, İsmet İnönü anılarında şöyle özetlemiştir; “Fakat bir emrivaki halinde harbe girdikten sonra, var kuvvetimizle harbi kazanmaya çalışmaktan başka yapacak bir şey yoktu. Görünüşe göre, memleket bir boşluk içinde sonsuz bir süratle meçhule doğru gidiyordu. Bu müthiş vaziyette, ne yazık ki, Enver Paşa'dan başka dayanağımız yoktu. Enver Paşa, içine düştüğümüz macerada muvaffak olursa, memleketin kurtulacağına inanıyordum. Aksi takdirde, devletin dağılması ve çökmesi kaçınılmaz bir akıbet olacaktı. Harbi kazanmaya çalışmaktan dolayısıyla Enver Paşa'nın muvaffakıyetine hizmet etmekten başka ortada kurtuluş çaresi görünmüyordu” (23).
29 Ekim 1914 de Goben ve Breslau gemilerinin Rus limanlarını bombalamasıyla fiilen başlayan bu mukadderat savaşı, yine bir 29 Ekim günü Cumhuriyet’in ilanı neticesinde, İmparatorluğun tarih sahnesinden çekilmesi ile son bulmuştu…

Ali Kaya- Ekim 2015

1- AKBAY Cemal, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi, ı. cilt: Osmanlı lmparatorluğu 'nun Siyasi ve Askeri Hazırlıkları ve Harbe Girişi Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1991, 127.
2-ERIKSON EDWARD .J SİZE ÖLMEYİ EMREDiYORUM! BiRiNCİ DÜNYA SAVAŞl'NDA OSMANLI ORDUSU,İstanbul 2003,29
3- AKBAY Cemal, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi, ı. cilt: Osmanlı lmparatorluğu 'nun Siyasi ve Askeri Hazırlıkları ve Harbe Girişi Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1991, 121
4- DANİSMEND, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, İstanbul 1972, 407
5-age 408
8- age 411
6-MÜHLMAN C., Çanakkale Savaşı Bir Alman Subayının Anıları, Timaş Yayınları, İstanbul 2006,8
7- KILIÇ ,Sezen, Türk Alman İlişkileri ve Türkiye’deki Alman Okulları (1852’den 1945’e Kadar), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2005, s. 54
9- GÖRGÜLÜ İsmet On Yıllık Harbin Kadrosu 1912 - 1922, TTK yayınları 47-52 ss.
10-- DANİSMEND, İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, İstanbul 1972,421
11- Trumpener, Gernıany and ıhe Otoman Empire 25. 26.; ERIKSON EDWARD .J SİZE ÖLMEYİ EMREDiYORUM! BiRiNCİ DÜNYA SAVAŞl'NDA OSMANLI ORDUSU,İstanbul 2003,48
12- TC Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, ı. Cilt, Osmanlı lmparatorluğu'nun
Siyasi ve Askeri Hazırlıklan ve Harbe Girişi (Ankara: GK Basımevi, 1970), 54-55; Yalman,
Turkey in the World War, 72. ERIKSON EDWARD .J SİZE ÖLMEYİ EMREDiYORUM! BiRiNCİ DÜNYA SAVAŞl'NDA OSMANLI ORDUSU,İstanbul 2003,48
13- SHAW, S. ve Shaw, E.K. (1983), Osmanlı İmparatorluğu ve Modern TürkiyeC.2, İstanbul,374-375 KASIYUĞUN Ali ,Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na Girmeden Önceki İttifak Arayışları 
14- GÖRGÜLÜ İsmet On Yıllık Harbin Kadrosu 1912 - 1922, TTK yayınları 47-52 ss
15 TALAT PASA , KASIM,Mehmet Talat Pasa’nın Anıları,İstanbul ,1986,38, KASIYUĞUN Ali ,Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na Girmeden Önceki İttifak Arayışları
16- Çar II.Nikolay Manifesti”, Novoye Vremya, 21 Ekim (3 Kasım) 1914. Bildirinin Türkçe çevirisi için bkz. Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara 1990, 246-247; General Maslofski’nin, Umumî Harpte Kafkas Cephesi Eserinin Tenkidi, Çev.Mütekait Kaymakam Nazmî, Genelkurmay Başkanlığı 10’uncu Şube Yayını, Ankara 1935, 5.; BALCI Ramazan , Tarihin Sarıkamış Duruşması, İstanbul 2005, 58; ÖĞÜN Tuncay ; SİBGATULLİNA Alfina , History Studies İnternational Journal of History ISSN: 1309 4173
17- Bolnıh, A.G., Morskiye Bitvı Pervoy Mirovoy, Tragediya Oşibok, Moskova 2002, 242-243;
Şirokorad, A. B., Rusların Gözünden 240 Yıl Kıran Kırana Osmanlı Rus Savaşları, Kırım, Balkanlar-93 Harbi ve Sarıkamış, Çev.: D. A. Batur, İstanbul 2009, 467-468; Petrov, M.A., Dva Boya (Çernomorskoğo flota s l.kr. 'Geben' 5.11.1914. Kreyserov Balt.flota 19.06.1915), Leningrad 1926, 11-13;ÖĞÜN Tuncay ; SİBGATULLİNA Alfina , History Studies İnternational Journal of History ISSN: 1309 4173
18- SÖNMEZ, Birgül; “Sarıkamış Harekâtında Donanma Hareketleri 1913-1917,16”,;Üçüncü Deniz Harp Tarihi Semineri Bildirileri, (19-21 Nisan 2006), Göcük-Kocaeli,Donanma Komutanlığı Yayınları 2006, s. 5-20.
19- ATAY, F.R. , Çankaya, İstanbul 1980,125; KASIYUĞUN Ali ,Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’na Girmeden Önceki İttifak Arayışları
20-ALTINDAL,Aytunç,Bilinmeyen Hitler,İstanbul 2004 ,156
21- TANNENBERG;Richard,Gros-Deutschland,Die Arbeitdes 20,Jahrhunderts,Leipzig,1911,s262
22-Daha fazla bilgi için ; http://www.aa.com.tr/tr/turkiye/479496--isgalcilerin-zafer-hayali-mendilde-kaldi
23- Selek,Sabahattin,İsmat İnönü Hatıralar,Ankara2006,97




 Albert Einstein’ın Atatürk’e aşağıdaki 17 Eylül 1933 tarihli mektubu (Bardakçı 2006) yazarak aralarında dünyaca ünlü isimlerin de bulunduğu Nazi tehdidi altındaki Alman Yahudi bilim ve sanat adamları adına ondan Türk üniversiteleri için iş ricasında bulunması oldukça önem verilmesi gereken bir husustur.


1 Haziran 1932’de Başvekil İsmet (İnönü), Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) Dr. Tevfik Rüştü (Aras), Adliye Vekili (Adalet Bakanı) Yusuf Kemal (Tengirşenk) ve Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Esat (Sagay) Beylerin katıldığı beş toplantıda müzakere edilerek onaylanır. 6 Haziran 1932’de İsviçre’ye dönen Prof. Malche de yeni sistemde görev almak üzere bazı bilim adamlarıyla temaslarına başlar

Bundan sonra üniversite reformu ile ilgili tüm çalışmaları 19 Eylül 1932’de atanan Maarif Vekili Reşit Galip’in başkanlığında, Avni (Başman), Rüştü (Uzel), Kerim (Erim) ve Osman (Horasanlı) Beylerden oluşan bir Islahat Komitesi yürütür
.
Bu arada modern üniversite reformunu öngören ve Prof. Malche’nin önerileri dikkate alınarak hazırlanan 2252 sayılı İstanbul Darülfünunun İlgasına ve Maarif Vekaletince Yeni Bir Üniversite Kurulmasına dair Kanun 31 Mayıs 1933 de yayınlanarak 1 Ağustos 1933 de yürürlüğe girer. 31 Temmuz 1933 tarihinden itibaren lağvedilen Darülfünunda görevli 157 öğretim üyesinden sadece 83’ü çalışmalarına devam ederken diğerlerinin yeni kurumla ilişikleri kesilir5.
Türk hükümetinin kendisinin kovduğu kişilerle temas kurduğunu öğrenen Hitler 8 Mayıs 1933 günü Berlin’deki makamına öfkeyle gelerek “Benim ortadan kaldırmak istediğim bu Yahudi alayı’nı Mustafa Kemal koruyamaz. Buna müsaade veremem.” diye tehditte bulunur ve Atatürk’e “Bu komünist profesörleri ülkenize sokmayınız” mesajı gönderir. Atatürk bu bilgi kendisine iletildiğinde Hariciye Vekili Tevfik Rüştü (Aras) ve Maarif Vekili Dr. Reşit Galip’e “Bir onbaşı beni cinayetlerine alet edemez” diyerek Türkiye’ye sığınmak ve Türk Üniversitelerinde görev yapmak isteyen Alman profesörlerle ilgili işlemlerin süratlandırılması talimatını verir
.
5 Temmuz 1933 günü NdWA başkanı Prof. Philipp Schwartz, Prof. Albert Malche ve Prof. Rudolf Nissen ile beraber İstanbul’a gelerek Maarif Vekili Dr. Reşit Galip ile görüşür ve mülteci akademisyenlerin İstanbul Üniversitesi reformuna muhtemel katkıları konusunda kendisine ayrıntılı izahat verir. Schwartz ayrıca, Kerim (Erim) vasıtasıyla Ankara ziyaretini de düzenleyerek Maarif Vekaleti yetkililerinden Salih (Zeki) ve Rüştü (Uzel) ile de görüşür. Reşit Galib’in de katılmasıyla olumlu bir şekilde süren müzakereler sonucunda bir ön anlaşma imzalanır. Reşit Galip‘in toplantının kapanış konuşmasındaki ifadesi çok anlamlıdır: “Bugün alışılmışın dışında, örneği gösterilemeyecek bir iş yapılan bir gün oldu. 500 yıl kadar önce İstanbul’u kuşattığımız zaman Bizanlı bilginler İtalya’ya göç etmişti, buna engel olamamıştık. Sonuç olarak Rönesans gerçekleşti. Bugün ise Avrupa’dan bunun karşılığını alıyoruz” Kendisine sunulan ön anlaşma metni ile Prof. Schwartz’ın bıraktığı akademisyenler listesini onaylayan Atatürk aynı zamanda Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekili (Sağlık ve Sosyal İşler Bakanı) Dr. Refik Saydam’dan Ankara Nümune Hastanesi ve Hıfzısıhha Enstitüsü için de benzer temaslar yapmasını ister. Prof. Schwartz ve Prof. Nissen 25 Temmuz 1933 de tekrar Ankara’ya gelerek kesin anlaşmayı imzalarlar.

Genç T.C.’nin Üniversite Reformu Yasası 1 Ağustos 1933’de yürürlüğe girerken, kontratları imzalanmış çoğu Yahudi kökenli mülteci bilim adamları aileleriyle beraber Türkiye’ye gelmeye başlar. Türkiye geleneksel ve tarihi insancıl hoşgörüsüyle kucak açtığı Alman profesörlere ülkenin kültürel ihtiyacını destekleme olanaklarının da kapılarını açmıştır. Üniversite 18 Teşrinisani (Kasım8) 1933 günü, ancak üç hafta kadar önce 27 Teşrinievvel (Ekim)1933 tarihinde göreve başlayan yeni Maarif Vekili Hikmet Bayur tarafından, Beyazıt Meydanında eskiden Harp Bakanlığı olarak kullanılan bugünkü Merkez Bina’da açılır9.
Alman beyin göçü” fırsatını iyi değerlendiren Atatürk, aralarında dünyaca ünlü isimlerin de bulunduğu 70 kadar Yahudi Alman bilim ve sanat adamının İstanbul Üniversitesi’nde, Yüksek Mühendis Mektebi’nde (İTÜ), Güzel Sanatlar Akademisi’nde ve Ankara’daki Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ile Hukuk Fakültesi’nde görevlendirilmesini sağlamıştır. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde başta Asuroloji’nin dünya çapındaki en önemli temsilcisi Benno Lansberger olmak üzere, Hititolog Gustav Güterbock, Sinolog Wolfram Eberhard ve Hindolog Walter Ruben çalışmışlardır. Türkiye’de çağdaş iktisadın temellerini atan ve daha sonra İktisat Fakültesi’ne dönüşecek olan İstanbul İktisat Enstitüsü’nü kuranlar da, kendi alanlarında dünyanın önde gelen beş Alman bilim adamıdır. Bunlar arasında ön sırayı Türk gelir vergisi rejiminin mimarı maliyeci Fritz Neumark’tır. Diğerleri, neoklasik iktisadın en önemli temsilcilerinden Wilhelm Röpke, iktisat tarihçisi ve sosyolog Alexander Rüstow, ünlü liberal kuramcı ve politikacı Gerhard Kessler Türkiye’de çağdaş işletme biliminin kurucusu Alfred Isaac’tır. İTÜ’de on yılı aşkın ders veren ve bu arada Ankara’da yeni TBMM binasını inşa eden ünlü Avusturyalı mimar Clemens Holzmeister da Nazi işgali üzerine ülkesini terk ederek Türkiye’ye gelenlerdendir. Sonuç olarak, o sıralarda çok kullanılan bir deyişle “Berlin dışında en büyük Alman üniversitesi” Türkiye’de kurulmuştur (Tekeli 1984: 654-655’den F. Neumark, Boğaziçine Sığınanlar, İÜ İktisat Fakültesi Maliye Enstitüsü Yayını, 1982)

Berlin Üniversitesi’nde ders vermekte olan Einstein, Nazilerin etkilerini artırmalarının ardından Almanya’da daha fazla kalamayacağını görmüş ve Paris’e geçmişti. 17 Eylül 1933’te Almanya’daki Yahudi profesörleri kurtarmak amacıyla bu mektubu Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’na gönderdi:

Altında imzası olmasına rağmen, mektubu kaleme alan Albert Einstein değil OSE yönetimiydi. Özel sekreterinin açıkladığına göre Albert Einstein 17 Eylül’ü kapsayan 10 gün boyunca Paris’te değildi.
Kaynak;

Prof. Dr. Muhteşem Kaynak Gazi Üniversitesi, İİBF
Zülfü Livaneli-Serenad
http://www.salom.com.tr/haber-64078 turkiyeye_gelen_cogu_yahudi_kokenli_alman_profesorler_ve_albert_einst.html
http://www.hurriyet.com.tr/einsteindan-ataturke-dramatik-mektup-17233146
http://www.jewishmag.com/.../einstein.../einstein_turkey.htm

İNÖNÜ'NÜN YANITI

“Saygıdeğer profesör,

İktidardaki hükümetin politikası gereği Almanya’da bilimsel ve tıbbi çalışmalarını yerine getiremeyen 40 profesör ve doktorun Türkiye’ye kabulünü dileyen mektubunuzu aldım. Bu beylerin hükümetimiz kuruluşlarında bir yıl ücretsiz çalışmayı kabul ettiklerini gördüm. Teklifiniz çok çekici olmasına rağmen ülkemiz kanun ve nizamları gereği size olumlu cevap verme imkânı göremiyorum. Saygıdeğer profesör, bildiğiniz gibi şu anda 40’tan fazla profesör ve doktor istihdam etmiş durumdayız. Çoğu benzer nitelik ve kapasitede olan bu şahıslar da aynı politik şartlar altındadırlar. Bu profesör ve doktorlar burada geçerli kanun ve şartlar altında çalışmayı kabul etmişlerdir. Şimdiki halde, çeşitli kültür, dil ve kökenlerden gelmiş üyelerle çok hassas bir oluşum geliştirmeye çalışıyoruz. O nedenle içinde bulunduğumuz şartlar gereği daha fazla personel istihdam etmemizin mümkün olmadığını üzülerek bildiririm.
Saygıdeğer profesör,
Arzunuzu yerine getirememenin üzüntüsünü ifade eder, en iyi duygularıma inanmanızı rica ederim.”
İsmet İnönü

Kaynak ;
Einstein'dan Atatürk'e dramatik mektup
Hürriyet Haber
10 Mart 2011

Sonuç


Albert Einstein’in Mustafa Kemal Atatürk’e yazdığı idaa edilen mektupla ilgili bir kaç konu yanlış anlaşılmalara neden olmaktadır.

1-Einstein bu mektubun yazılmasından on gün önce Belçika'yı terk etti ve bu nedenle o gün Paris'te değildi. Einstein arşivcisi Barbara Wolf'a göre "1933 yazında Paris'te kalması sırasında Einstein'ın OSE antetli kağıtlarından bir kaç tane yaprak imzalamıştır. Yani Einstein bunu ve kişisel bir mektup olmaktan ziyade OSE'nin Onursal Başkanı sıfatıyla imzaladı.

2-Türkiye'ye gelen Alman bilimcilerin bu mektupla bir alakaları yoktur.İlk gelenler zaten 1933 yılında Türk üniversitelerinde göreve başlamışlardır.

3-Mektup İsmet Bey tarafından kibarca reddedildi.


                                         




Mektup ile ilgili daha fazla bilgi için ;