Bir süredir sesi soluğu çıkmayan firari Cem Uzan bugün Taraf gazetesinde başlayan yazı dizisi ile adeta günah çıkarıyor. "Darbeci gazeteciler hakkında ifade veririm" diyen Cem Uzan, yakın gelecekte 28 Şubat ve sonrasının medya ayağına da dokunulacak mı? sorusunu akla getirdi.
Cem Uzan mart 2013'de "nitelikli zimmet" suçundan yargılandığı davada 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada; Cem Uzan’ın İmar Bankası aracılığıyla Türkiye'den toplanan mevduatlardan yönetiminde yer aldığı Kristal İnşaat, Rumeli Holding, Standart İnşaat ve Klasik İnşaat adlı 4 şirket aracılığıyla 3 milyon 742 bin 768 doların zimmete geçirildiği belirtilmişti. Uzan, yöneticiliği döneminde 5.5 milyon liranın kredi adı altında 4 şirkete aktarmakla suçlanmıştı.
Bugün "çocuklarımın bile çalışma izni yok" diyen Uzan, sanırım Fransa'daki lüks yaşantısından sıkıldı ve Türkiye'ye gelmek istiyor. Bunu da basın aracılığıyla duyuruyor. Belki hükümetin nabzını yokluyor.
Diyeceksiniz ki; "18 yıl ceza alan biri neden Türkiye'ye gelmek istesin" bir taraftan bakınca doğru. Fakat karar Yargıtay sürecinde. Uzan'ın röportajda ne mesaj verdiğine fokuslanırsak, durumu çözeriz kanaatindeyim.
Uzan Taraf gazetsindeki röportajda, Star Gazetesi'nin patronuyken, gazetenin yayın politikasına hiçbir müdahalede bulunmadığını, manşetleri Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil'in attığını söylüyor. Manşetlerin Orgeneral Hurşit Tolon'un emriyle atıldığını sonradan öğrendiğini ifade ediyor.
“Bilseydim derhal kovardım” diyor Uzan ardından da, “Fatih, benim babam kontgerilladır. Diye övünürdü” diyor.
Kontrgerillanın tanımını yeniden yapmaya gerek yok. Hemen herkes kendine göre bir kontgerilla tanımı yapabiliyor artık. Yahu adam zaten babasının kontrgerilla olduğunu söylüyor. Babasının böyle bir meziyeti varsa, oğlu da buna hizmet edecek, “hayır” deme şansı var mı.
Uzan acaba kontgerillanın oğluna 3 milyon dolar transfer ücreti verirken, hangi ilişkileri sağlama almayı planlıyordu. Kontrgerillanın oğlunu bir gazetenin başına getir, sonra da; “olaylardan haberim yoktu” de, âlâ...
TÜRK BASININI ÇETİN GÜNLER BEKLİYOR
Ergenekon'un ve 28 Şubat davalarının basın ayağının eksik olduğu yazılıp, çizildi. Darbe yanlısı gazetecilerin bir kısmı AKP ile çoktan sulh imzalayıp, kıçlarını sağlama aldılar zaten. Geride kalanlar düşünsün.
Fakat Cem Uzan'ın açıklamalarından çıkan başka bir durum söz konusu.
Uzan, “Darbeci gazetecilerle ilgili savcıya ifade veririm” diyor.
Bir taraftan da sanırım serveti de suyunu çekiyor.
Hükümete ya sinyal veriyor, ya da anlaşma yapıldı da; kamuoyunu buna hazırlıyorlar.
Taraf gazetesi de bilerek veya bilmeyerek çanak tutuyor.
Uzan'la geçen yıl yapılan mülakatta ise, Tayyip Erdoğan'a yaptığı hakaretten dolayı üzgün olduğunu, pişmanlık duyduğunu söyleyerek günah çıkarmıştı. Uzan ayrıca her fırsatta; 28 Şubat döneminde darbecilere bulaşmamış tek medya grubu olduklarını da dile getirir durur.
Cem Uzan Türkiye'ye gelir de, “darbeci gazeteciler” hakkında ifade verirse, ortalık toz duman olur. Bir dizi seçimlerin olacağı 2 yıllık bir dönemde, bu türden bir operasyonun hayata geçirilmesi böylesi hassas bir dönemde kimin kimlerin işine yarar malûm...
AKP PENCERESİNDEN BAKARSAK...
Bu duruma AKP penceresinden bakarsak; Cem Uzan geçmişte çok kısa sürede büyüyen bir siyasi manevra yapmıştı. Neredeyse meclise bile girecekti. Bir seçim dönemi daha yaşasa, mutlak mecliste gözüyle bakılıyordu. AKP'nin belki de en büyük rakibi olmaya adaydı. Uzanlar operasyonuyla, adeta silip süpürüldüler.
Uzan, bir daha asla siyasete girmeyeceğini söylüyor ama bilinmez.
Öte yandan seçim meydanlarında Tayyip Erdoğan'a ağza alınmayacak laflar sarf etti. Erdoğan bu lafları yutacak cinsten bir adam değil. Unutması da imkansız. Tanıdığımız bildiğimiz Erdoğan, Cem Uzan'ın Fransa'dan gönderdiği özürleri, bir kuple kabul eder mi? Etmez, kanaatimce...