Articles by "Ali Kalkancı"
Ali Kalkancı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Geçtiğimiz gün TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu tarafından dinlenen, Sisi’yi anlatmaya devam ediyoruz.

Aşağıda 1998 yılında yaşadığım ve Sisi’yi daha yakından tanıma fırsatını bulacağınız olaylar dizisini, yine iki yıl önce yayınlanan KÖSTEBEK isimli kitabımdan aldığım bölümde yer veriyorum.

Bu arada unutmadan şunu da ekleyeyim. Sisi komisyonda Tuncay Güney’le ilgili şunları söylemişti: 28 Şubat'ta Strateji adında bir dergi de dahil olmak üzere değişik yayın faaliyetinde bulunmak için bir yayın ekibi kurduk. Tuncay Güney bu süreçte işe alındı onunla bir kez görüştüm”

Tuncay Güney’i bir kez gördüğünü söyleyen Sisi, onunla eski patronunu kaçırmayı planlayacak kadar samimiydi.

*********
Kamuoyu onu ilk 80 Türkiyesi’nde Başbakan Turgut Özal’ın önünde soyunarak protesto yaptığında tanıdı. 90’lı yıllarda “Travestiler Kraliçesi Sisi” olarak isim yaptı. O yıllarda özel televizyonlarda, halk tarafından ilgi çeken talk showlarda boy gösteren Sisi, eşcinsellerin ve travestilerin sorunlarını dile getiriyordu.

Sonraları sansasyonel işlerle gündemde kalmaya çalışan Sisi, Türk siyasi tarihinin en tartışmalı sürecinde; 28 Şubat’ta, onun deyimiyle 'başrol' oynayacaktı.
Müslüm Gündüz-Fadime Şahin-Ali Kalkancı-Emire Kalkancı dörtlüsü gündeme bomba gibi düştüğü zaman, olayı yaklaşık 2-3 yıl önceden biliyorduk. Biliyorduk derken, Ali Kalkancı ve yediği nanelerden haberimiz olmuştu.

Çok şaşırmamakla beraber, olayın lanse ediliş şeklinden büyük rahatsılık duyduğumuz şüphe götürmezdi. Dindar görünümlü yarı çıplak insanların TV’lerde boy göstermesi ve başörtülü bir kadının, “Beni satıyorlardı” diye feryat etmesi herkesi çileden çıkarmıştı. Dindarlara vurulmuş çok büyük bir darbeydi. Sahte şeyhler, sahte müridler ortada cirit atıyordu.

Ali Kalkancı adını ilk duyduğumda Vakit Gazetesi’nde muhabir olarak görev yapıyordum.
Haber merkezine gelen ihbarla Kalkancı’nın ne menem biri olduğunu öğrenecektik. Telefondaki kişi, karısının Kalkancı’nın müridi olduğunu, onu tarikattan kurtaramadığını ölüm tehditleri aldığını söylemiş bizden yarım istemişti. Kalkancı’nın üzerine Vakit Gazetesi gidememiş, onu sahte şeyh olarak deşifre etmemiş-edememişti. Kalkancı’ya öyle kadınlar müptela olmuş ki; Daha önce belediye başkanlığı ve RP’den milletvekilliği yapmış birinin kızı ve gelininin Kalkancı müridi olduğunu öğrenmiştim. RP içinde bazı üst düzey kişilerin akrabalarının da mürid olduğunu öğrenince, gazeteye hak(!) vermiştim.

Bir taraftan Fadime Şahin diğer taraftan Ali Kalkancı’nın eşi Emire Kalkancı kanal kanal geziyor, sözde tarikat içindeki rezaletleri anlatıyorlardı.
Türkiye çalkalanıyor, Kalkancı ile ilişkili flash isimlerin ortaya çıkmasından ise RP korkuyordu.
Müslüm Gündüz ise olaydan önce Vakit Gazetesi’ni arada bir ziyaret eder, bazen de müritlerini gönderirdi. Gazete içinde birçok kişi Aczmendiler'den hoşlanmaz, samimiyetlerinden emin olamazlardı. Bazıları ise onlar için 'ajan' derdi.
Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin’in basıldığı ev Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’e aitti. Üzmez 2008 yılında çocuk tacizcisi iddiasıyla tutuklanıp cezaevine atılacaktı.

Tüm bunlar yaşandıktan sonra, ortaya birden bire Sisi çıktı ve “Bu olayları ben tertip ettim. Arkamda paşalar var” dedi.

28 şubattan bir yıl sonra Tuncay Güney’le tanışmıştım. Tuncay Sisi’nin daha önce Strateji Dergisi’nde çalıştığını söyledi. “Onun bir b.kla ilişkisi yok. Organizatörüm diye etrafta dolaşıyor. Sevda Demirel’i ve hani şu ünlü Kumkapı davası vardı ya, hani ölen adamın karısı vardı. Açıldı saçıldı karı, sahneye çıkmaya başladı. Sisi’ye sor, "ben onların menajeriyim" der. Gerçek başka tabi. Satıyor onları,” demişti.

Strateji’de çalışmaya başladıktan sonra Sisi’yi ve Emire Ersoy (Kalkancı)’u sık sık görecektim artık.
Emire, Ali Kalkancı’dan boşanmış, başörtüsünü de çıkarmıştı. Babası, Turgut Büyükdağ ile ortaktı. Arada bir gelir, Tuncay ve benimle sohbet ederdi. Hasta gibi bir görüntüsü vardı. Gözleri boşluğa bakardı her zaman. Televizyonda gördüğümüz kadından eser yoktu. Sanki biri beynini sıfırlamıştı, kafasının içi bomboştu adeta. Belki de ilaç kullanıyordu...

Seyhan Soylu Nam-ı diğer Sisi, derginin patronu olan Turgut Büyükdağ ile ilişkisini koparmamıştı. Dergiye haftada birkaç kez gelirdi.
Büyükdağ’ın merkezi Kuzey Kıbrıs’ta bulunan offshore bankası vardı. South Star ismindeki bankanın, İstanbul şubesi ise Sisi’nin Kurtuluş Caddesi Platin Apartmanı’nında bulunan ofisi görünüyordu.
Büyükdağ bankası aracılığıyla, uluslararası bazı işler çeviriyordu. Sisi ofisini kullandırdığı için gayet tabii olarak işlerden pay istiyordu. Büyükdağ, Tuncay dahil kimseye pabuç bırakacak biri değildi. Onun arkasından Tuncay ve Sisi atıp tutarlar, yüzüne karşı hiçbir şey söyleyemezlerdi.

Olayın özeti şöyle:

Turgut Büyükdağ, belki de hayatının en büyük oyununu oynuyordu.
Offshore bankası South Star aracılığı ile uluslararası bir işin içine girmişti. ABD’nin önemli bankalarından biri olan Wells Fargo’nun vakfından haftada birkaç kez faks geliyordu dergiye. Bu vakıfla ilgili yazışmaların çevirilerini yapması için bir arkadaşı işe almıştık; Gelen faksları çeviriyor, sonra Büyükdağ’a veriyor. Büyükdağ cevap yazıp onu İngilizceye çevirip tekrar ABD’deki Wells Fargo Vakfı’na gönderiyordu. Görevli arkadaş tüm yazışmaların bir kopyasını mutlaka Tuncay’a verirdi. Bir kopya da Tuncay’dan ben alırdım. Büyükdağ’ın haberi olmazdı tabii.
Sue Sawyer adlı vakıf görevlisi, Bosna için toplanan 50 milyon dolarlık yardım çeklerini South Star üzerinden göndermeyi düşünüyordu. Ortada garip bir durum vardı. Çünkü Sue Sawyer, olayı FBI’ın takip ettiğini bir süre beklemek gerektiğini yazıyordu faks mesajında. Wells Fargo antetli fakslar sürekli geliyor durum hakkında bilgiler veriyordu. Sisi ve Tuncay gelecek olan paralardan pay istiyorlardı.

Olayın detaylarını öğrenmeme fırsat bulamadan ortalık karıştı. Paralar bir türlü gelmediği için Sisi ve Tuncay sabırsızlanıyor, pay alamayacaklarını Büyükdağ’ın onları kandırdığına inanıyorlardı. Tuncay’la Sisi’nin Kurtuluş’taki ofisine sık gider olmuştuk. İkisi sürekli durum değerlendirmesi yapıyor, Büyükdağ’dan nasıl pay alacaklarını düşünüyorlardı. Sisi’nin kocası ve ben olayları dışarıdan seyrediyorduk. İkimizin de olanlar hakkında pek malumatı yoktu. Sisi’nin kocası hâlim-selim biri olmakla beraber, arada bir gaza geliyor, Büyükdağ’a diş bileyenler arasında yer alabiliyordu. Tabii gıyabında...

Sue Sawyer ve Turgut Büyükdağ imzalı yazışmalar ABD ve Strateji Dergisi arasında gidip geliyor, fakat para gelmiyordu.
Sonunda düşünüp taşınıp,“Turgut’u dağa kaldıralım” dediler.
PKK itirafçılarına, Turgut’u kaçırtıp eşinden fidye isteyeceklerdi. Turgut Gıda Sanayi olarak bilinen ve Büyükdağ’ın her türlü işi bu şirket üzerinden yürüttüğü TGS, eşi Yıldız Büyükdağ’a aitti.

Tüm bunlar yaşanırken, Turgut Büyükdağ kendine bir asistan almaya karar verdi. Birkaç görüşmeden sonra iyi İngilizce bilen genç bir kızı işe aldı. Turgut nerede kız oradaydı. Sanırım onunla yurtdışına da çıkacaktı.
Büyükdağ’ın ofiste bulunduğu bir gün, kız feryat figan odadan koşarak, dışarı çıktı ve kaçtı. Ardından elinde bir tutam saç bulunan Büyükdağ ve ardından sağ kolu Miço...

Daha ne olduğunu bile anlayamamıştık. Tuncay’la ikimiz onların ardı sıra baka kaldık.
Ertesi gün gazetelere bir haber düşmüştü: “Patrondan Dayak”

Eylül 1998 tarihinde yaşanan olayın gazetelere yansımış hâli şöyle:

“Cinci Hoca Ali Kalkancı'ya Babaeski'deki un fabrikasını kiraladığı iddiasıyla gündeme gelen TGS Factoring'in patronu Turgut Büyükdağ, işyerinden ayrılmak istediği için 22 yaşındaki N.G'yi Mecidiyeköy’deki ofisinde dövdüğü ve alıkoyduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Kızkardeşi N.G'yi, Büyükdağ ve adamlarının elinden kurtaran A.G, yaşadıklarını şöyle anlattı: ‘‘Kardeşim, iki ay önce TGS Factoring'de işe girdi. Bir ay deneme süresi vardı. Önceki şirkette yasal olmayan bazı işlerin yapıldığı kuşkusuyla işten ayrıldı. İşyerinden verilen cep telefonunu iade için gitti. Saatler sonra telefonla aradı. Konuşamıyordu. Nerede olduğunu sordum söyleyemedi. Bulunabileceği yerleri sayarken, 'otel mi?' deyince evet yanıtını verdi. Otel ismi sayarken, Çırağan Oteli'ne de evet dedi. Polislerle otele gittiğimizde kardeşim, Büyükdağ ve üç adamıyla lobideydi. Dört kişi gözaltına alındı. Kardeşimi dövmüşler. Büyükdağ, oteldeki bir görüşmesine kaçmasın diye kardeşimi de götürmüş. Kardeşim lobide cep telefonlarını kapıp beni aramış. Kalabalıkta rezalet çıkar diye müdahale edememişler’’

Kızı dövdükten sonra Turgut birkaç gün, Gayrettepe emniyetinde gözaltında tutuldu. ABD’den paraların gelmesi bekleniyordu. Turgut içerideyken bunun gerçekleşmesi mümkün değildi.
Turgut’un içeriden çıkarılması gerekiyordu. Tuncay, Gayrettepe’ye giderek Turgut’un çıkmasını hızlandırdı.
Yaşanan olaylar herkesi yıpratıyordu. Halimden çok şikayetçi değildim. Çünkü beklentim yoktu. Maaşımı zamanında alıyordum. Olayları sanki beyazperdeden izliyordum. Arada bir kendimi de o perdenin içinde bulduğum oluyordu.

Tuncay ve Sisi, Büyükdağ’ı kaçırmaktan vazgeçti. Bekledikleri takdirde Turgut’un minnet duygusuyla onlara kazık atmayacaklarını düşünüyorlardı.
Yanıldılar...

Turgut birden bire ortadan kayboldu. Telefonları kapalıydı. Evinde yoktu. Tuncay ve Sisi küplere biniyorlar, Turgut’u bulunca yaşatmayacaklarını söylüyorlardı.
Amiyâne tabirle işin boku çıkmıştı...

……….
*********

Ezcümle: “Paşalar alnımdan öptü. Bende alnıma yıldız dövmesi yaptırdım” şeklinde açıklaması bulunan Sisi veya Seyhan Soylu ya da nüfus kütüğündeki adı Kezban Kapgit olan şahsiyet, bir dönem Tuncay Güney tarafından kullanılmıştır. Kendini menajer veya yapımcı olarak tanıtmasına rağmen, malum çevrelerde aslında ne iş yaptığını herkes bilmektedir.


EKİM 1991 DE PLAYBOY'A KAPAK OLMUŞTU.


SİSİ ÜZERİNDE KOKAİN İLE YAKALANMIŞ, BİR SÜRE TUTUKLU KALMIŞTI.  BİRLİKTE OLDUĞU ÜNLÜLERİ AÇIKLAYACAĞINI SÖYLEMİŞTİ.



1992 DE BİR KULÜPTE ÖZEL ŞOVLAR SERGİLEMİŞ, "ŞOVUMDA ESPRİ DE VAR. SEKS DE. BEN EĞLENCE İÇİN HER ŞEYİ YAPARIM" DEMİŞTİ.


ERGENEKON SANIĞI ÜMİT OĞUZTAN'IN 1991 YILINDA SİSİ'NİN HAYATINI YAZDIĞI KİTAP. KİTAPTA SİSİ'NİN ÜNLÜLERLE OLAN İLİŞKİLERİ YAZILMIŞ, İSİMLER AÇIKLANMAMIŞTIR. KİTAP MÜSTEHCEN BULUNDUĞU İÇİN O DÖNEM TOPLATILMIŞTIR.