KEMÂL KAPLAN
29 Ocak 2015

İkisiyle de hayatlarının son yıllarında tanıştım. Filmlere konu olan DEVRİM otomobillerinin hikayesini onların ağzından dinledim. Biri ömrünü Türk Sanayisine adamış, ilk UÇAK MOTORUNU yapan, vatansever ŞÜKRÜ ER(1923-2012), diğeri 1930'lu yıllarda devlet bursu ile ABD'ye gönderilen ve darbe dönemlerinin vazgeçilmez SANAYİ BAKANI, TÜSİAD kurucusu ve ilk başkanlarından ŞAHAP KOCATOPÇU(1916-2012). (Bir dönem Şahap Kocatopçu Ergenekon Örgütünün 1 numarası olarak gösterilmişti. Kocatopçu Ergenekon Örgütünün stratejik bağlantıları içinde olduğu söylenen Marmara Grubu Vakfı'nın uzun süre onursal başkanlığını yapmıştır. Vakfın günümüzdeki onursal başkanı Jak Kamhi'dir.)

1960 darbesi sonucu iş başına gelen askeri hükümetin başında bulunan Cemâl Gürsel, 1961 yılında yüzde yüz yerli otomobil yapılması için talimat verir. Binbir zorlukla 130 günde Türk mühendisleri 4 adet otomobil yapmayı başarır. Otomobillerden ikisi 29 Ekim törenlerine katılmak için Ankara'ya gönderilir. Cemal Gürsel DEVRİM adı verilen otomobillerden birine binerek, TBMM'ye gelirken, araç durur bir daha da çalışmaz. Devrim Projesi başarısızlıkla sonuçlanmış, seri üretime hiçbir zaman geçilmemiştir.

Yakın tarihe kadar bilinen gerçek buydu. Bilinmeyen veya az bilinen bir başka gerçeği de iki tarafın kahramanlarından dinleme fırsatı buldum.

Yıl: 2005. Türk sanayinin duayenlerini araştırırken, işin emektârlarından Şükrü Er adını duymuştum. Türkiye'de ilk benzinli motoru üreten çeşitli kamu kurumlarında üst düzey yöneticilik yapmış, motor yüksek mühendisi Şükrü Er, aynı zamanda Devrim Otomobilleri Projesi'nde yer alan vatansever bir şahsiyet. Kendisine ulaştım, ilerlemiş yaşına rağmen benimle görüşmeye razı oldu. Yer: Metal Sanayicileri Sendikası binası Ankara.

Şükrü Er yaşamının mihenk noktalarını, Türk sanayinin nereden nereye geldiğini anlatırken, söz Devrim'e geldi: "Projede yer alan mühendislerden biriyim. Devlet Demiryolları'nın Eskişehir fabrikasında bir alan bize tahsis edilmişti. Ankara ve Sivas fabrikaları da bize destek veriyordu. İnsan üstü bir performansla dört ayda dört otomobil ürettik. Bu dört otomobil için üç tipte, on adet de motor ürettik. Dünyada görülmemiş şey... Bir kısmı mühendislerden oluşan 30 kadar personel alınlarının akıyla projeyi bitirdi.İki tanesi 29 ekim için Ankara'ya gönderildi. İlk orada halkın karşısına çıkacaktı. Araçlardan birine yakıt konmamış. Gürsel bu araca bindi araç durunca tüm basın, buraya hücum etti. Arkadan gelen ikinci araç paşayı alıp meclise gitti. Lakin kimse bundan söz etmedi. Biz çalışmaları sürdürürken, gazetelerde günlerce aleyhte yazı çıkmıştı. "Türkler otomobil üretemez" diye kampanya başlattılar adeta. O dönem sanayi bakanı olan Şahap Kocatopçu projeyi şiddetli kınayanların başında geliyor. Onunla daha sonra da çok kavgalarımız olmuştur. Bürokrasi içinde aleyhte bir lobi oluşturulmuştur. Devrim'in üretilmeme sebebi başarısızlık değil, tamamıyla siyasidir ve ABD baskısı vardır arkasında. Amerika'dan çok sayıda yetkili gelip temaslarda bulunmuştur. Araca benzin konmaması veya depodan benzinin boşaltılması ise resmen sabotajdır. Zamanın hükümeti yabancı destekli bu lobiye direnememiştir. Bu araçlar biri halen Eskişehir'de. Olayların üzerinden 30 yıl geçtikten sonra, gidip gördüm ve içine girip çalıştırdım. Hiçbir sorun yoktu"

Şükrü Er'in anlattıkları içimi sızlatmış Türk milletine yapılan bu haksızlığı hazm edememiştim doğrusu.
Görüşmemizin üzerinden aylar geçti. Kendisini önceden tanıdığım Şahap Kocatopçu'yu evinde ziyarete gittim. 89 yaşındaydı ve sağlığı oldukça iyiydi.

Kocatopçu da Türk sanayisine büyük emekler vermiş, iki kez-darbe dönemlerinde (1960 ve 1980) -sanayi bakanı olarak görev yapmış, TÜSİAD kurucularından ve ilk başkanlarından, 26 yıl Şişe Cam genel müdürlüğü yapmış, 90 yaşına ulaşmış bir zat-ı muhterem. 1930'lu yılların sonunda yüksek öğrenim için devlet bursuyla, önce Belçika'ya II. Dünya Savaşı başlayınca ABD'ye gönderilmiş.

Okul yılları, Türk sanayisi... Mevzu uzuyor, bir türlü Devrim konusu açılmıyordu. Bir ara söze girdim: "Efendim Devrim'den bahseder misiniz. Siz o dönem Sanayi..." "bakanıydınız" dememe fırsat vermeden, yaşından beklenmeyecek bir hiddetle, "Bana ondan bahsetme" diyerek cümleyi bitirmeme fırsat vermedi. Sonra sakinleşti, duruldu, ben şaşkınlığımı üzerimden atamadan anlatmaya başladı: "O zaman Şişe Cam genel müdürüyüm. Gürsel Paşa emretti, sanayi bakanı olarak göreve başladım. Birgün beni huzuruna çağırdı. Yerli otomobil üretmenin olasılıklarını sordu. Bunun mümkün olmadığını söyledim. Aradan bir süre geçti. Projeyi başlatacaklarını söylediler. Ben şiddetle karşı çıktım. Üretim mümkün olsa bile, rantabl olamazdı. 60'lı yıllarda ülkede kaç araç vardı ki, seri üretime geçilse, o kadar aracı alacak potansiyel müşteri yoktu."

Şahap Kocatopçu DEVRİM otomobillerinin önündeki en büyük engeldi.

Cemâl Gürsel kararlıdır. Kocatopçu engel olamayınca istifa eder.

Aklıma 1929 yılında kurulan ve ihracat şartı getirilen Ford'un Tophane'deki ilk montaj fabrikası geldi (satamazsan ihraç edebilirdin). Ardından Devrim'den sadece 5 yıl sonra Koç ve Ford ortaklığıyla kurulan fabrika aklıma geldi. Türk milletine YERLİ OTOMOBİL diye ANADOL'u yutturmuşlardı.  18 yıl boyunca üretilen Anadol  satış sıkıntısı çekmemişti! (87 bin adet satıldı)

O dönemde iç talep 3 - 5 bin adet olarak bilinirken, ilk çıkacak Anadol için 76 bin kişi başvurmuştu. Ancak Anadol yılda 8 bin adetlik üretilebildi. 1.5 yıl kadar sıra beklemek  gerekiyordu.

40'lı yıllarda başlayan ABD yardımı, özellikle motorlu taşıtlar alanında artmıştı. Hibe olarak askeri kamyon, cip,  yedek parça veriliyordu. Yerli araç üretilmesine ABD en büyük engeldi.

DEVRİM i durduran ABD 5 yıl sonra kendi firması FORD ile Türkiye'de otomobil üretimine yeşil ışık yakacaktı.


Axact

Axact

Vestibulum bibendum felis sit amet dolor auctor molestie. In dignissim eget nibh id dapibus. Fusce et suscipit orci. Aliquam sit amet urna lorem. Duis eu imperdiet nunc, non imperdiet libero.

Post A Comment:

0 comments: