Articles by "Musevilik Tarihi"
Musevilik Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aşkenaziler veya Aşkenazlar, dinen Musevi, ırken Türk soylu olanlardır, yani Musevi Hazar Türkleridir. Hazarların bir ksmının 7. veya 8. yüzyılda, Yahudi göçmenlerin Hazar ülkesine girmeleriyle Yahudiliği benimsediği kabul edilir.* Bilindiği gibi, Asurlular, Babilliler ve Araplar gibi Sarilerin "Aşkenaz" dedikleri; Yunanlıların, Romalıların ve Perslerin "Partlar" dedikleri halk, bizim "Arsaklar" olarak bildiğimiz halktır. Arsaklar da İran Sakalarını bir devamıdır. Arsakların Turani veya Türk soylu olduğunu kabul eden birçok Batılı bilgin vardır.** Dolayısıyla onların bir devamı olan Sarilerin Aşkenaz dedikleri Hazar halkının da bir Türk halkı olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.

Modern dönemden itibaren Aşkenazlar üzerine çalışmalar yapan herkes onların etnik olarak Türk olduğunu kabul etmiştir. Ünlü Türk düşmanı fakat iyi bir tarihçi ve dilci olan J. Erest Renan (1823-1892) onların Türk olduğunu söylemiştir. Eğer konuyla ilgili yüzde bir bile tereddüdü olsaydı Renan Aşkenazlara Türk demezdi. Yine Renan'ın dediği gibi, Hazar Hanlığı dağılınca bir­ çok Aşkenaz kabilesi Balkanlara ve Kuzey Avrupa'ya göç etmiş­tir. Zamanla Türkçelerini kaybederek bölgenin dillerini benimsemişlerdir. Almanya gibi bazı bölgelerde yerel dil Almanca ile kendi ana dilleri Türkçenin ve din dilleri İbranicenin karışımıyla Yidiş olarak anılan karma bir dil oluşmuştur. Sami kökenli Yahudiler başlangıçta Güney İtalya ve Fransa, özellikle de İspanya ve Portekiz'de yaşıyorlardı. Bir kısmı zamanla Almanya ve diğer Kuzey Avrupa ülkelerine göç ettiler. Oralarda Aşkenazlar ile birlikte yaşamış ve çoğu da Yidiş dilini öğrenmiştir. Ancak bazı Yahudi yazarlar, siyasi ve ideolojik amaçlı olarak 1940 yılından itibaren Avrupa'da yaşayan ve Avrupa'dan ABD'ye göçmüş bütün Yahudilere Aşkenaz veya Aşkenazi demeye başlamışlardır. Tamamen yanlış olan bu adlandırmayı maalesef bugün de devam ettirenler vardır. Yanlışlığı yukarıda söylediğimiz gibi, Aşkenaz'ın bir din veya mezhep adı değil; etnik bir ad olmasındandır. Onlar genel olarak Hazar Türkleridir; özel olarak Hazar Türklerinin Musevileridir.

Aşkenazların dışındaki Avrupa Yahudileri Sami kökenlidirler, yani Yahudi veya İsrailoğullarındandırlar. Özellikle MS 70 yılında Romalıların Mabet'i yıkıp Yahudileri sürgün etmeleri neticesinde İtalya, İspanya, Fransa ve Portekiz gibi Güney Avrupa ülkelerine göçen Yahudiler Sami kökenlidir. Bunlar zamanla İngiltere, Almanya, Polonya ve diğer Kuzey Avrupa ülkelerine dağılmışlardır. Sonra da, bilindiği gibi çoğu Amerika'ya göçmüştür. Oysa Aşkenazların Avrupa'ya ilk göçleri, Sami kökenli Yahudilerin göçlerinden yaklaşık bin yirmi yıl sonradır. Bunları birleştirme siyaseti ise 1930-1950 yılları arasında Avrupa'da kabaran antisemitizm hareketidir. Siyonistler, bütün Avrupalı Yahudileri "Aşkenaz" adıyla güya bir araya toplayarak antisemitizme karşı güç oluş­turmak istemişlerdir. Ancak bu aynı zamanda bir hedef saptırmaydı; antisemitizmin önüne Aşkenazları sürmekti. Nitekim o tarihler arasında Avrupa'da Yahudiler aleyhine ne yapılmış ise, bu gerçek Semitik Yahudilere değil; Türk Aşkenazlara yapılmıştır. Hitler'in gaz odalarında yaktığı kimselerin büyük ço­ğunluğu, 1869 Rus sürgünüyle Almanya ve Polanya'ya sığınan Aşkenazlardır. Dolayısıyla çok kısa ifade edecek olursak, bugün her nerede yaşarsa yasasın bir Aşkenaz, gerçekten Aşkenaz ise dinen Musevi'dir ve kendini Musevi sayar; ancak etnik köken itibarıyla Hazar Türküdür. Aslında Sami kökenli Yahudiler, ger­çekte Aşkenazları asla Musevi veya Yahudi saymazlar. Avrupa'da ve Amerika'da yaşayan Yahudiler arasında Türkçe soyad taşıyan birçok Yahudi vardır ki, bunlar Aşkenazidirler

Üç Dinin Tarihi/ Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar

*Artamanov (M.): The History of the Chazars, Leningrad, 1962; Kuzgun (Ş.): Hazar ve Karay Türkleri, Ankara, 1985, s. 96-146.
 **Rawlinson (G): Parthia, Londra, 1. baskı, 1893.



Aşkenazilerin Haplogrup dağılımı

Avrupa Yahudilerinin atalarını anlamak için yapılan genetik çalışmalar farklı ve tutarsız sonuçlar vermiştir. Bazı çalışmalar Avrupa Yahudileri ile Adigeler gibi Kafkas popülasyonlarının genetik benzerliklerine (Behar ve arkadaşları 2003; Levy-Coffman 2005; Kopelman ve arkadaşları 2009), bazıları Filistinliler gibi Orta Doğu popülasyonları ile benzerliklerine (Hammer ve arkadaşları 2000; Nebel ve arkadaşları 2000), diğerleri İtalyanlar gibi Güney Avrupa popülasyonları ile benzerliklerine işaret etmiştir (Atzmon ve arkadaşları 2010; Zoossmann-Diskin 2010). Bu çalışmaların çoğu genom öncesi-geniş çağda, tek ebeveynli markerler kullanılarak ve farklı referans popülasyonlar dahil edilerek yapılmış olup bu da elde edilen sonuçların karşılaştırılmasını güçleştirmiştir. Tam genom verileri kullanılarak yapılan daha yeni çalışmalar Avrupa Yahudilerinin Dürzi, İtalyan ve Orta Doğu popülasyonları ile yüksek benzerliklerini göstermiştir (Atzmon ve arkadaşları 2010; Behar ve arkadaşları 2010).

Yahudilerin Y-DNA (Baba tarafı) haplogrupları:

J1 (M267) % 5-24
J2 (M172) % 6-19
E1b1b1 (M35, M78, M123) % 3-23
G (M201), G2c (M377) % 5-7.7
Q1b (M378) % 5-7
R1b1 (M269, M17) % 2-11.4
Bunlardan R1a, R1b, Q, J2a, J1, G2 Türklerde de yoğun olarak görülmektedir.
Yahudilerin mtDNA (Anne tarafı) haplogrupları:
K % 31-40 (Batı ve Orta Avrupa Yahudilerinde % 50, Doğu Avrupa Yahudilerinde % 15)
H % 14-27
N1b % 6-10
J % 9-10
HV % 8-12
U % 5-7
T % 3-7
W % 2-3

K haplogrubu yaklaşık 12 bin yıl önce Batı Asya’dan çıkmıştır. Yüksek K yüzdesi 100 jenerasyon önce oluşan genetik darboğaza işaret etmektedir. K haplogrubu daha çok Dürzilerde (% 16), Filistinlilerde (% 8), Avrupa yerlilerinde (% 10), Avrupa’nın % 6’sında ve Kürtlerde (%12) görülmektedir.


Yahudilerin ortak gene sahip olmadığını gösteren bu sonuçlar araştırmacıları Yahudi DNA’larının orijin lokasyonlarını bulmaya yöneltmiştir.



Bülent Pakman. Nisan 2016

https://bpakman.wordpress.com/turk-dunyasi/eski-turk-devletleri-turk-yurtlari-turk-topluluklari/turklerin-tanrisi/turk-kavimlerinde-hiristiyanlik-ve-musevilik/yahudilerturk/

Diğer Kaynaklar


Localizing Ashkenazic Jews to primeval villages in the ancient Iranian lands of Ashkenaz. Ranajit Das, Paul Wexler, Mehdi Pirooznia, Eran Elhaik. Genome Biology and Evolution Advance Access. 19.4.2016 http://gbe.oxfordjournals.org/content/early/2016/03/03/gbe.evw046.full.pdf+html (tamamı) http://gbe.oxfordjournals.org/content/early/2016/03/03/gbe.evw046.abstract(özeti)

Yiddish may be a TURKISH dialect: DNA study suggests it was invented by Jews as they traded on the Silk Road. Sarah Griffith. Daily Mail. 19 Aprel 2016. http://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-3548149/Yiddish-TURKISH-dialect-DNA-study-suggests-invented-Jews-traded-Silk-Road.html

Scientists reveal Jewish history’s forgotten Turkish roots. David Keys. Independent. 20 Aprel 2016. http://www.independent.co.uk/news/science/archaeology/scientists-reveal-jewish-historys-forgotten-turkish-roots-a6992076.html

Yiddish Language was Invented by Slavo-Iranian Jewish Merchants, Scientists Say. Sci-News.com. Apr 19, 2016. http://www.sci-news.com/genetics/yiddish-language-slavo-iranian-jewish-merchants-03797.html


The Missing Link of Jewish European Ancestry: Contrasting the Rhineland and the Khazarian Hypotheses. Eran Elhaik. Genome Biology and Evolution. 2013; 5(1): 61–74.http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3595026/http://gbe.oxfordjournals.org/content/5/1/61.full.pdf+html?sid=ad091b58-1882-4dcf-8a25-e3aa2059e56d

Yahudilerin ecdadı aslında Türkler mi. Hürriyet Haber. 27 Ocak 2013 http://www.hurriyet.com.tr/yahudilerin-ecdadi-aslinda-turkler-mi-22454720

Yahudi diye bir şey artık yokmuş. Oğuz Eser. Timetürk. 31.12.2012 http://www.timeturk.com/tr/2012/12/31/yahudi-diye-bir-sey-artik-yokmus.html

Ya Yahudiler Türk’se. Mehmet Yiğittürk ODATV 28.10.2011 http://odatv.com/ya-yahudiler-turkse-2810111200.html

The Invention of the Jewish People. Sholomo Sand. Verso England. 2009. http://www.rafapal.com/wp-content/uploads/2012/01/Shlomo-Sand-The-Invention-of-the-Jewish-People-2009.pdf

Yahudi Tarihçiye göre Yahudi bir halk yok. Emine K. Arslaner / Timeturk /Almanya. 12.03.2008 http://www.timeturk.com/tr/2008/03/12/yahudi-tarihciye-gore-yahudi-bir-halk-yok.html

Yahudileri kızdıran, “Yahudi” kimdir? Nurhayat Küçük. Gazate 32. 10 Aralık 2011. http://www.gazete32.com.tr/yazarlar/yahudileri-kizdiran-yahudi-kimdir-makale52.html

13. Kabile. Arthur Koestler. PİM Yayınları. Temmuz 2007. İstanbul


Hazarlar. Bir Yahudi Türk İmparatorluğu. Albert Mizrahi. http://arsiv.salom.com.tr/news/print/17240-HAZARLAR-Bir-Yahudi-Turk-Imparatorlugu.aspx


Hazar Yahudileri. Kevin Alan Brook. Nokta Kitap 2005 (Jews of Hazaria)

Yahudi misiniz? Gen-Ar Genom Araştırma Merkezi. http://www.genomturkiye.com/83-dj-slider/19-yahudi-geni.html


A substantial prehistoric European ancestry amongst Ashkenazi maternal lineages. Marta D. Costa, Joana B. Pereira, Maria Pala, Verónica Fernandes, Anna Olivieri, Alessandro Achilli, Ugo A. Perego, Sergei Rychkov, Oksana Naumova, Jiři Hatina, Scott R. Woodward, Ken Khong Eng, Vincent Macaulay, Martin Carr, Pedro Soares, Luísa Pereira & Martin B. Richards. Nature Communications. 08 October 2013. http://www.nature.com/ncomms/2013/131008/ncomms3543/full/ncomms3543.html


Rethinking the Khazar Theory! David Duke. February 15, 2016 http://davidduke.com/rethinking-khazar-theory/



Büyük Sargon Mezopotamya'da birçok şehre hakimdi. Sargon'un imparatorluğundaki şehirlerden biri de Ur'du ve bu şehirde çok önemli bir adam yaşıyordu. Bu adamın adı Avram'dı. Kutsal metinlerde Avram şöyle anlatılır: Uzun zaman önce Avram babası Terah ile birlikte Ur şehrinde yaşar, babasına işlerinde yardım ederdi. Terah tüccardı; bakır, altın, gösterişli ve pahalı kumaşlar, tarçın ve tuz alıp satardı. Ur şehrinde ticaret yaparak zengin olmuştu. Terah mutlu olmalıydı. Ur bir tüccar için mükemmel bir şehirdi. Tüccarların mallarını alıp doğrudan nehir üzerinden şehre gidebilmeleri için, Ur şehri Fırat Nehri'nin hemen kıyısına kurulmuştu. Ancak Terah'ın yaşadığı dönem zor bir dönemdi. Sargon'un ölümünden sonra imparatorluk parçalanmıştı. Ur'un etrafındaki şehirlerin kralları birbirleriyle savaşıyor, Guti adı verilen vahşi kabileler nehirler arasındaki toprakları istila ediyorlardı. Ur saldırıya uğrayacak olursa şehir yakılıp yıkılabilir, Terah bütün servetini savaşta kaybedebilirdi. Terah sürekli endişe içindeydi. Kadim Mezopotamya tanrılarına ne yapması gerektiğini sordu. Ur şehrinin tanrısı olan ay tanrısına olağanüstü kurbanlar sundu. Hata Ur'un en büyük zigguratına giti ve ay tanrısından kendisini kötülüklerden korumasını istedi. (Zigguratlar rahiplerin, yanlarındaki basamaklardan tepeye çıkıp tanrılara kurban sunabildikleri özel piramitlerdi.) En sonunda Terah ailesiyle birlikte Ur'u terk etmeye karar verdi. Yanlarına Avram ile karısı Saray'ı da alarak daha iyi bir yer bulmak amacıyla yola çıktılar. Fırat Nehri'nin kıyıları boyunca, yerleşecekleri bir şehir bulabilmek için yolculuk etiler. Mezopotamya'nın kuzeyindeki Harran şehrine geldiklerinde Terah burayı beğendi. Harran insanların ticaret yapmaya geldikleri zengin bir şehirdi. Ayrıca Harran halkı da ay tanrısına tapıyordu, o yüzden Terah kendini burada yabancı hissetmedi. Terah, Avram ve Saray Harran'a yerleştiler. Terah tekrar ticarete atıldı. Avram, Terah'ın kazandığı paralarla aldığı koyun, keçi ve ineklerin bakımını üstlendi. Ailenin durumu gayet iyiydi. Ancak Terah yaşlı olduğundan, Harran'a geldikten birkaç yıl sonra öldü. Bundan sonra Avram ailenin ba­ şına geçti. Terah'ın cenazesi kaldırıldıktan sonraki gece Avram karanlıkta yürüyüşe çıktı. Sürülerinin etrafındaki çitlere kollarını dayayıp, koyun ve keçilerinin seslerini dinledi. Hayvancılığa mı devam etmesi, yoksa babası gibi tüccar mı olması gerektiğine karar veremiyordu. Belki de akrabalarının olduğu Ur şehrine geri dönmeliydi. Belki de ay tanrısına veya diğer tanrılardan birine ne yapmam gerektiğini sormalıyım, diye aklından geçirdi. Aniden bir ses duydu:

"Avram!" Etrafına bakındı ama kimseyi göremedi. "Kimsin sen?" dedi. "Tanrılardan biri misin?" "Ben tekim;' dedi ses."Benden başka Tanrı yok!" "Benim ne yapmamı istiyorsun?" diye sordu Avram. "Harran'dan ayrıl;' dedi Tanrı. "ona göstereceğim diyara git. Orayı sana ve çocuklarına vereceğim. Sizi büyük bir kavim yapacağım! Dostlarınızı kutsayıp düşmanları­nızı lanetleyeceğim. Dünyadaki herkes de senin sayende kutsanacak." Yahudiler Tanrı Avram'a Kenan diyarına gitmesini söyledi. Avram daha önce Kenan'a gitmeyi hiç aklından geçirmemişti. Ne de olsa orada büyük ticaret şehirleri yoktu. Hiç nehir de yoktu. Bildiği tek medeni yer olan Mezopotamya'dan çok uzaktaydı. Kenan'da tuhaf, vahşi kabileler yaşardı. Oraya neden gidecekti ki? Yine de Avram Tanrı'nın kendisine söylediği şeyi yapmaya karar verdi. Yanına karısı Saray ile bütün hizmetkar, koyun, keçi, inek ve develerini aldı. Hepsi birlikte güvenli Harran şehrini terk edip yabana doğru yola çıktılar. Nihayet Kenan'a vardılar. Oraya ulaştıklarında Tanrı Avram'a tekrar göründü.

"Seninle bir anlaşma yapacağım;' dedi Tanrı Avram'a. "Bana itaat ve ibadet et. Sen yepyeni bir kavmin kurucusu olacaksın ve ben de sana, çocuklarına ve torunlarına tüm Kenan diyarını vereceğim. Arık senin adın Avram değil lbrahim olacak, çünkü lbrahim 'birçok çocuğun babası' demektir. Saray'ın adı da Sara olacak çünkü Sara 'prenses' demektir. Sara da bütün kavmin annesi olacak:' lbrahim bunun çok komik olduğunu düşündü çünkü o yaşlı bir adamdı, sizin büyükanne ve büyük babanızdan bile yaşlıydı. Tanrı'nın vaadine çok güldü. "Sara ve ben nasıl çocuk sahibi olabiliriz?" diye sordu Tanrı'ya. "Tanrı için hiçbir şey imkansız değildir!" dedi Tanrı. Ve ertesi yıl Sara en az doksan yaşındayken bir çocuk doğurdu. İbrahim ve Sara oğullarına "kahkaha" anlamına gelen ishak adını verdiler çünkü Tanrı'ya gülmüşlerdi. İshak'ın Yakup adında bir oğlu oldu. Sonra Yakup'un da on iki oğlu oldu. Bu on iki oğul da kendi ailelerini kurdular. Bütün bu aileler Kenan'da yaşadılar. En sonunda Yakup'un oğullarının her birinin kendi isimlerini taşıyan bir kavmi oldu. Yehuda kavmi, Yakup'un oğlu Yehuda'nın ismini almıştı. Benyamin kavmi en kü­ çük oğlunun ismini taşıyordu. Bu on iki kavim lsrailoğulları yani Yahudiler olarak tanındılar
Dünya Tarihi: 1. Cilt: llkçağ: En Eski Göçebe Halklardan Roma İmparatorluğu'nun Çöküşüne/ Susan Wise Bauer  
Ortodoks Yahudilik 
Ortodoks Yahudilik Tora ve Talmud’a mümkün olduğunca bağlı kalmayı savunan bir mezheptir. Kadın ve erkekler ibadet sırasına birlikte oturamazlar. Erkekler şapka giyer ve boyunlarına şal atarlar. İbadet dili İbranicedir. Bu mezhep üyelerinden kaşrut kurallarına sıkıca uymaları beklenir. 1948’den beri Yahudi vatanı düşüncesi genel olarak desteklenmektedir. Ortodoks Yahudileri modern dünyaya vatandaş olarak katılmak konusunda serbest olmakla birlikte bu süreçte kesinlikle kendi Yahudi inançlarından taviz vermeleri veya uzaklaşmaları kabul edilemez.

Reformist Yahudilik
Reform Yahudileri, tam tersine, Tanrı’nın Musa’ya Tevrat’ı verdiğini kabul etmezler. Bu Yahudiler Tevrat’ın kaynağında pek çok yazarın yer aldığına ve Tevrat’ın bu metinlerin bir derlemesi olduğuna inanmaktadır. Bu grup Tevrat’ta yer alan 613 emre de bağlı olmamakta fakat Yahudiliğin pek çok değer, etik kural ve kültürünü sürdürmektedirler. Pek çok Yahudi Reform Yahudiliğini yeni fikirlere açık ve değişimi kabullenen bir hareket olarak görmektedir.

Muhafazakâr Yahudilik 
Muhafazakâr Yahudilik ise orta bir yol tesis etmek suretiyle Ortodoks ve Reform Yahudilikleri arasındaki ayrışmayı gidermeye çalışmaktadır. Örneğin Muhafazakâr Yahudiler Tanrı’nın Tevrat’ı Musa’ya vahyettiği fakat bunun insan yazarlar tarafından kaydedilip diğer kuşaklara aktarıldığını savunmaktadırlar. Dolayısıyla Yahudi metni insani unsurlar içermiş olmaktadır. Aynı zamanda Muhafazakâr Yahudiler Yahudi hukukunun değişmesi çevresindeki kültüre uyarlanmasını savunmaktadır. Yine de bazı gözlemciler Muhafazakâr Yahudiliğin uygulamasında büyük farklılıklar tespit etmiştir. Bazı uygulamalar Ortodoks Yahudilerinkinden bazı uygulamalar ise Reform Yahudilerininkinden pek ayırt edilmemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Yahudilerin %38’i kendilerini Muhafazakâr olarak tanımlamaktadır

Yeniden Yapılanmacı 
Yahudilik Yeniden Yapılanmacı Yahudilik, Amerikan Yahudilerinin sadece %1’ini içeren küçük bir Yahudi grubudur. Bazı gözlemcilere göre bu grup Yahudiliğin en liberal kanadıdır. Bazı açılardan bu doğrudur. Örneğin Yeniden Yapılanmacılar Yahudilerin ne Tanrı’nın seçilmiş halkı olduğuna ne de Tanrı’nın bütün tarih boyunca insani davranışlara müdahil olduğuna inanmaktadır. Diğer yandan Yeniden Yapılanmacılar Yahudi adetlerine Reform Yahudilerinden daha çok önem vermektedirler.

Siyonizm 
19. yüzyılın başlarında iki Doğu Avrupalı haham olan Zvi Kalisher ve Judah Alkalai, mümkün olan en çok sayıdaki Yahudiyi dinamik bir toplumu yeniden kurmak için İsrail topraklarına göçü teşvik etmek amacıyla Chibbat Zion (Siyon Sevgisi) hareketini başlatmışlardır. Fakat bu hareket kısa süre içinde bütün dinî unsurlarından uzaklaşarak kurucularının çoğu seküler kişiler olan bir özgürlük hareketine dönüştü. Siyonun Yahudi dinî yaşamında ve yüzyıllardır dindar Yahudinin zihnindeki önemine rağmen Siyonizm seküler bir hareket olarak seyretti. Bu durum Doğu Avrupalı Ortodoks Yahudi liderlerin Siyonizm’i reddetme nedenidir. Benzer şekilde, pek çok reform taraftarı Yahudi topraklarına geri dönüş idealini benimsememektedirler. Almanya’daki Nazi iktidarının Yahudi soykırımı, Avrupa’daki Yahudilerin İsrail’e dönüş eğilimini güçlendirmiştir. Ortodoks Yahudilerin seküler bir devlet kurma konusundan çekinceleri olmasına ve Reform Yahudilerinin kendilerini yaşadıkları bölgenin vatandaşı gören anlayışlarına rağmen pek çok Yahudi milli bir vatan olarak İsrail üzerinde uzlaşmıştır. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam ile kıyaslandığında oldukça bağlayıcı sayılan temel inanç esasları hükmünde bir ima formülasyonuna sahip değildir. Belli bir kavme hasredilen bir inanç olan Yahudilik için bu dinî aidiyet nesil bağıyla devam etmektedir. Dolayısıyla her zaman zihinde tutulması gereken bir inanç ikrarı söz konusu değildir. Bununla birlikte diğer dinlerden farklılaşan Tanrı anlayışı, iman konusunda ele alınmayı gerektirmiştir. Esasen Yahudiliğin karakteristiği olan pek çok kavram Yahudi inancını da ifade eden güçlü teolojik zemin üzerine bina olmuştur. Bu kavramlar Yahudi inancı konusunda yeterli bilgiler ihtiva etmektedir. Kitab-ı Mukaddes Yahudi inancı ve tarihi tecrübesinin anlaşılması açısından önemli bir bilgi kaynağını ifade etmektedir. Bu metnin doğru anlaşılması için metinlerin kaynakları ile içerikleri hakkında gerekli bilgiye sahip olunması zarureti vardır.
DOÇ. DR. İLYAS TOPSAKAL
Samirilik 
MÖ 880 yılında İsrailoğulları’nın on kabilesi başkenti Samarya olmak üzere kuzeyde İsrail krallığını kurmuşlardır. Ancak MÖ 721’de İsrail krallığı Asurluların eline geçmiştir. Bölgede yaşayana İsrailoğulları kendi geleneksel kült ve ritüelleriyle Asur dinsel geleneğinin birleşmesinden oluşan senkretist bir yapı oluşturmuşlardır. Samarya bölgesinde yaşadıklarından, temsil ettikleri dinsel geleneğe Samaritanizm de denmektedir. Samirilerle güneydeki Yahuda bölgesindeki Yahudiler arasında tarih boyunca bir çekişme yaşanmış ve Samaritanizm ile Yahudilik arasındaki bu çekişme günümüze kadar devam etmiştir. Sürgün sonrası Kudüs bölgesine geri dönen Yahudiler tarafından Yahudi olarak kabul edilmeyene Samiriler, günümüzde sayıları az olmakla birlikte Yahudilere karışmaksızın varlıklarını sürdürmektedirler. Yahudilerin Sina Dağı’na karşılık Samiriler Gerizim Dağı’nı kutsallaştırırlar ve Paskalya kurbanını burada yaparlar. Eski Ahit’in Torah bölümüne alternatif bir Torah’a sahiptirler ve bu kitabın varlığı Hz. İsa dönemi öncesinden beri bilinmektedir

Ferisilik
Kökleri Hristiyanlıktan önceye uzanmakla birlikte Hz. İsa zamanındaki en yaygın Yahudi mezhebidir. Ferisilik, dinsel kaynak olarak kendi döneminin diğer Yahudi mezhebi olan Sadukiliğin aksine Eski Ahit’in yanı sıra Sözlü Torah olarak adlandırılan sözlü geleneği de kabul etmekteydi. Bu çerçevede ruhun ölümsüzlüğü, ölümden diriliş, cennet ve cehennem inancı Ferisiler tarafından benimsenen esaslardır. Yeni Ahit’e göre Ferisiler, Hz. İsa’ya en yoğun muhalefet edenlerdi; Hz. İsa’nın bunlara karşı yaptığı bir çok tenkit ve konuşma çeşitli Yeni Ahit metinlerinde yer almaktadır. MS 70 yılından mabedin ikinci kez yıkılışının ardından ortadan kalktığı düşünülen Ferisilerin sahip olduğu pek çok inancın yazılı ve sözlü Torah’ı esas alan Rabbinik Yahudilik içinde varlığını sürdürdüğü düşünülmektedir.

Sadukilik 
Etkisi Hz. İsa döneminde devam eden Yahudi mezhebi Sadukilik, daha ziyade rahipler aristokrasisi arasında yaygındır. Sadukiler mabetteki ibadeti yönetme hakkına sahip, ırsi olarak geçen rahipliği elinde bulunduran küçük bir gruptur. Ferisiliğin aksine Sadukilik dinsel kaynak olarak sadece yazılı geleneği kabul ederken, “Sözlü Torah” olarak adlandırılan sözlü geleneğe dinsel açıdan itibar etmemişlerdir. Bu nedenle Sadukiler ölüm sonrası yaşam, meleklerin ve ruhların varlığı gibi düşüncelere karşı çıkmışlardır. Bu dönemde Sadukiler özellikle Kudüs’te ve tapınakta etkin olmuşlardır. Yahudi halkının aristokrat sınıfından olduklarından ülkelerinde egemen olan bütün erklerle iyi ilişkiler içinde olmuşlardır. Ancak mabedin ikinci kez yıkılışının ardından zaman içinde ortadan kalkmışlardır. Sadukiliğin inanç esaslarının MS 9. asırda kurulan Karailik mezhebi içinde yaşatıldığı söylenebilir.

Essenilik 
Essenilik mezhebi yaklaşık olarak MÖ 2. asır ile MS 2. asır arasında varlık göstermiş asketik nitelikli bir Yahudi mezhebidir. Toplumsal yaşama çok önem veren Esseniler son derece organize edilmiş bir hayat tarzına sahip olmuşlardır. Yahudiliğin Kudüs merkezli resmî din anlayışına karşı çıkarak Kudüs dışındaki kırsal bölgelere çekilmişler ve bu bölgelerde kendi sosyal ve asketik düşüncelerine uygun hayat biçimi sürdürmüşlerdir. Esseni cemaatinin mensupları birbirlerine dinî bir yemin ile bağlanmışlardır. Mezhep üyeleri beyaz kıyafetler giyinmeyi tercih edip bekârlığı esas alan bir yaşam sürerlerdi. Savaş ve ticarete karşı olan cemaat üyeleri geçimlerini kendi el emeği ürünlerle karşılamışlardır. İnanç esasları bakımından Ferisilik mezhebine benzeyen Esseniler ölümden sonra dirilmeye, kıyamet sonrası yargılamaya ve meleklerin varlığına. Günümüzde pek çok araştırmacı Kumran Metinleri’nin bir Yahudi mezhebi olan Essenilere ait olduğunu savunmaktadırlar. “Ölü Deniz Yazmaları” olarak da bilinen Kumran Metinleri 1947 yılından itibaren Ölü Deniz’in kuzey batı ucunda yer alan Kumran tepeleri civarındaki mağaralarda bulunan oldukça önemli Aramca ve İbranca yazma eserlerdir.

Karailik 
“Karaim” olarak da bilinen Karailik Rabbinik literatürü reddederek öğretilerini Eski Ahit’e dayandıran Yahudi mezhebidir. MS 8. asırdan beri bilinen Karailik mezhebinin kurusunun Anan ben David olduğu söylenir. Anan yazdığı eserinde Talmud’u reddetmiş ve tüm öğretilerinde kutsal kitabı ölçü aldığını ifade etmiştir. Eski Ahit’i anlayıp yorumlamada, zahiren ve harfi harfine anlama yöntemi olan literalizmi ilke edinen Karailer sept günü ateş yakmaz, hiçbir iş yapmaz ve yıkanmazlar. Karailer olarak adlandırılan bir grup Yahudi, Yahudilerin Müslüman idaresi altına girmeden hemen önce 700 yılının başında Babil’de ortaya çıkmıştır. Karailer rabbilerin otoritesini reddeder ve sadece Pentatök üzerine vurgu yaparak sözlü Tevrat’a ittiba etmez. 1100’lü yıllarda İspanya’daki Yahudilerin rabbinik geleneği farklı felsefi ve politik bağlamlar içinde yeniden canlandırmasıyla Karailerin etkisi azalmıştır. Ancak Karailer günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Hasidizm 
İsrael ben Eliezar ve takipçileri tarafından kurulan bir Yahudi akımıdır. 17. asırda vuku bulan Cossack katliamı Yahudiler arasında büyük korku ve tedirginlik yaratmıştı. İsrael ben Eliezar, Yahudi toplumu arasındaki yozlaşma ve ruhsal depresyona karşı iman ve dindarlığı yaymak amacıyla Ukrayna ve Polonya Yahudileri arasında yıllarca çalıştı. Bu sırada geleceğe bakmaktan ziyade günlük hayatta Tanrı’nın varlığını ve duanın değerini vurguladı. Taraftarları ise cezbe içinde ilahiler söylemeyi ve dans etmeyi adet edindiler. Hareketin lideri kendilerini “mükemmel dindar” anlamına gelen Zaddik olarak nitelediler. Hasidizm Avrupa’da hızla yayılarak 19. asrın ortalarında Doğu Avrupa Yahudilerinin neredeyse yarısını içerecek kadar ilgi görmüştür. Ancak modernizmin etkisinin artmasıyla Hasidizm hareketi zayıflamaya başladı.

Kabalacılık 
Kabala Yahudi mistisizminin genel adını ifade etmektedir. Kitab-ı Mukaddes’in gizemli yorumlarına dayalı olan Kabala kültünün Filistin’de başladığı düşünülmektedir. Ancak Kabalacılık 6. asırdan itibaren Babil bölgesinde gelişmiştir. Kabalacılık kültünün gelişimi sırasında iki önemli metin ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilki, ulûhiyetin boyutlarını veren şiur Komah ya da İlahi Yüceliğin Ölçüleri’dir. Diğeri ise sayı ve harflerin yaratıcı gücünü tartışan Sefer Yesirah ya da Yaratılış Kitabı’dır. Sonraki dönemlerde Kabala kültü batı Avrupa’da Yahudi diasporası arasında yayılmıştır. 13.asırda Yudah, Almanya’da Sefer Hasidim’i yazmıştır. Ayrıca İspanya’da Moses de Leon, daha sonraları Yahudi mistisizminin temel kitabı hâline gelecek olan Zohar’ı derlemiştir. Kabala kültüne dayalı sistemi ifade eden Kabalacılık’ta Tanrı’dan En Sof (sınırsız) olarak bahsedilir. 1100’lü yıllarda Kabalizm Yahudilik içindeki mistik kökenlere dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Kabalacılık Talmud’a sıkı bir bağlılığı gerektirmekle birlikte bu metnin rabbilerin yorumlarının ötesinde içerdiği gizli mistik telkinlerin keşfini hedeflemiştir. Kabalizm, Yahudilerin Avrupa’da baskı altına girmeleri ve bu baskılardan kurtulmaları döneminde Yahudiliği canlandırıcı bir etki sağlamakla birlikte ezoterik ve gizli öğretileri nedeniyle Talmud otoritelerince şüpheyle karşılanmıştır

Sabataycılık
Yahudilik tarihinde ortaya çıkan Sabataycılık akımının kurucusu, 17. asırda yaşamış olan Yahudi mistiği ve Mesih olduğu iddiasında bulunan Sabatay Zvi’dir. İzmir’de doğmuş olan Sabatay, Zohar üzerinde çalışmış ve 1648 yılında kendisinin Yahudiler tarafından beklenen Mesih olduğunu iddia etmiştir. Bu iddiası nedeniyle Mısır’a sürgün edilen Sabatay burada kendisine bazı zengin taraftarlar edinmiş ve Gaza ile Selanik’te Mesih olduğunu açıkça ilan etmiştir. Sabatay’ın bu iddiasına Doğu Avrupa’daki pek çok Yahudi inanmıştır. Ancak Sabatay’ın faaliyetlerinin zararlı hâle gelmesi üzerine Osmanlı yönetimi Sabatay’ı yakalayarak idam cezasına çarptırmıştır. Ancak Sabatay Müslüman olduğunu ifade ederek Mehmet Efendi adını almış ve idamdan kurtulmuştur. Sabatay’ın Müslüman olduğunu ilan etmesi üzerine Yahudi taraftarlarının çoğu Hasidik cemaat arasına karışmıştır. Sabatay’a bağlı diğer bir Yahudi grup ise Sabatay’ın Müslüman görünmesinin onun Mesihliğinin bir safhası olduğunu düşünerek kendileri de Müslüman görünmüşler ama gizlice faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu grup tarihte “Dönmeler” olarak adlandırılmaktadır. Mesihçi hareketler tarih boyunca Yahudiliğin özelliği olmuştur. 1500’lü yıllarda Kabalistik düşünce içindeki gelişmeler Mesihçi eğilimleri harekete geçirmiştir. 1600’lü yılların etkin gelişmelerinden birisi de Sabataycı harekettir. Avrupa ve Osmanlı İmparatorluğu içinde Sabatay Zvi’nin vaazları Mesihçi heyecan ve beklentiyi ateşlemiştir. Ancak bu hareket liderinin yakalanması ve Müslüman olduğunu ifade etmesiyle sona ermiştir

Aydınlanma (Haskala) 
Aydınlanma’nın bir sonucu olarak Avrupalı ve Amerikalı Yahudiler kendi dinî ve kültürel anlayışlarını yeniden gözden geçirmeye başladılar. Öncelikle Yahudiler için seçenekler sınırlıydı. Yahudiler Hristiyan olmadıkları sürece pek çok kültürel, mesleki ve eğitim kurumlarından dışlanmaktaydı. Avrupa’nın politik ve entelektüel görünümündeki değişimlerinden sonra modern Batı toplumu içinde Yahudiler için yeni fırsatlar açılmıştır. Amerikan ve Fransız devrimleri kardeşlik ve eşitliği vaat etmiş, Napolyon’un orduları bütün Avrupa’daki Yahudileri içinde yaşadıkları gettolardan özgürleştirmiştir. Bu özgürleştirmede Yahudiler hukukçu ve öğretmen olabilecekler ve hem oy kullanıp hem de milli parlamentolarda yer alabileceklerdi. Yahudiler “özgürleştirme” sayesinde içinde bulundukları ülkenin milli toplumuyla ve milli çıkarlarıyla yakınlaşma konusunda oldukça umutlanmışlardır. Ancak bu vatandaşlık statüsü ve bu statünün vaatleri geleneksel Yahudi dinî ve kültürel çıkarlarına pahalıya mal olmuştur. Yahudiler modern dünya bağlamı içinde kendi dinî mirasını yeniden değerlendirme girişimi çerçevesinde bu hoşgörüye karşı farklı tarzlarda tavır göstermişlerdir. Bu dönemde bir kısım Yahudiler kadim inanç ve ibadetlerine katı bir bağlılığı sürdürürken özellikle kentlerde yaşayan pek çok Yahudi geleneklerini reddetmiştir
DOÇ. DR. İLYAS TOPSAKAL
Yahudilikte bütün Yahudi cemaatlerinin üzerinde mutabık olduğu bir amnetüden söz edilemez. Ancak Hz. Musa’ya vahyedilen On Emir hükümlerinin özellikle ilk kısmı insanların Tanrı ile temasını düzenleyen telkinler içermektedir. Ancak 12. asırda bir Yahudi inanç manifestosu tasarlanmıştır. Yine üzerinde bütün Yahudilerin mutabık olduğu söylenemeyen bu formülasyon Moses Maimonides tarafından düzenlenmiştir. Yahudi filozofu Moses Maimonides (1135-1204) Yahudi felsefi düşüncesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Maimonides Plato ve Aristo felsefesini kutsal metin geleneğine uygulamıştır. Maimonides Yahudi teolojisinin temelini ifade eden on üç maddelik Yahudi inanç esaslarını ihdas etmiştir. Yahudilik en açık olarak Yahudi halkının seçilmişliği ve bu seçilmiş halka karşı Tanrı’nın iradesinin bir bildirgesi olarak Torah metni çerçevesinde tanımlanabilmektedir. Bu iki inanç konusunun merkezinde ise Tanrı yer almaktadır. Dolayısıyla Yahudiliği en iyi tanımlama şekli, Yahudiliğin Tanrı, seçilmiş kavim (İsrail) ve Torah inancı çerçevesinde tanımlanmasıdır.

Tanrı: Yahudilik tek Tanrı inancını yansıtan monoteist bir dindir. Kitab-ı Mukaddes Tanrı’nın birliği konusunu pek çok kez güçlü vurgularla dile getirmektedir: “Dinle, ey İsrail! Tanrımız rab tek rabdir” (Tesniye 6:4). Çok tanrılı bir inanç ya da putperestlik Yahudi kutsal metinlerinde şiddetle yasaklanmıştır: “Var mı senin gibisi ilahlar arasında, ya rab? Senin gibi kutsallıkta görkemli, heybetiyle övgüye değer, Harikalar yaratan var mı?” (Çıkış 15:11) cümlesi esasen çok tanrıcı paganlığın reddini ifade etmektedir.

İbrani: Yahudilik kutsal metin kaynaklarına göre Hz. Nuh zamanına kadar insanlık aynı ata çizgisinden gelmişlerdir. Fakat Hz. Nuh’un oğulları Ham, Sam ve Yafes ile birlikte insanlık üç farklı millete bölünmüştür. Ham, Hamilerin; Sam, Samilerin ve Yafes, Yafesilerin atası olmuştur. Sam’ın soyundan gelen Eber Hz. İbrahim’in atası sayılmıştır. Bu nedenle Hz. İbrahim’e “Eber’in soyundan” anlamında İbrani, konuştuğu dile de İbrani denmiştir. Böylece bu terim, Yahudiler tarafından ilk atalar olarak kabul edilen Hz. İbrahim, Hz. İshak ve Hz. Yakup ile onların nesli için kullanılmıştır 

Yahudi: Krallar döneminden sonra İsrailoğulları, kuzeyde İsrail ve güneyde Yahuda krallığı olarak ikiye ayrılmıştı. Bu ayrılıştan sonra yaşanan Babil ve Asur istilalarından sonra her iki krallığın halkları sürgün edilmişti. Babil sürgününe gönderilen İsrailoğulları bu sürgün sırasında Yahudiye’den gelenler anlamında Yahudi olarak nitelenmişlerdir. Dolayısıyla İsrailoğulları için “Yahudi” terimi Babil sürgünü sonrası kullanılan bir isim olmuştur.

İsrail: Yahudi kutsal metin kaynaklarında Hz. Yakup’a atfedilen bir tecrübe neticesinde ortaya çıkmış bir terimdir. Kutsal metin anlatısına göre Hz. Yakup aile yakınlarıyla birlikte çıktığı bir yolculuk sırasında bir nehrin kenarında yalnız kalmıştır. Aile bireyleri nehrin karşısına geçen Hz. Yakup yalnız kaldığı nehrin diğer yanında gecenin bir vaktinde kendini “Tanrı adamı” olarak tanıtan birisi ile sabaha kadar güreş tutmuştur. Sabahın ilk ışıklarına kadar devam eden güreş sonucunda Hz. Yakup’u yenemeyen Tanrı adamı onu “Tanrı ile güreşen” anlamına gelen İsrail ile isimlendirmiştir. Böylece İsrail adını alan Hz. Yakup soyu İsrailoğulları olarak da çağrılmıştır.

Süleyman Mabedi: Yahudiliğin inanç ve ibadet esasları, Tanrı’nın sadece kendileriyle ahitleştiği belirli bir kavmin vaad edilen belirli bir bölgede yaşamasıyla mümkün olacak şekilde tanımlanmıştır. Bu vaat edilen bölgenin en önemli unsuru ise Hz. Süleyman tarafından inşa edilen mabettir. Yahudiler tarafından Beyt ha-Mikdaş olarak adlandırılan mabet Süleyman Mabedi olarak da bilinmektedir. Bu mabed Tanrı’nın hazır bulunduğu Aron ha- Kodeş adı verilen mekânı içinde barındırmakla birlikte Hz. Musa’ya vahyedilen kutsal metnin de içinde yer aldığı Ahit Sandığı’nı içinde bulundurmaktadır. Süleyman Mabedi, pek çok Yahudi ibadet ve ritüelinin uygulama merkezidir. Yahudi ibadet geleneğinde yer alan rabbe kurban sunma ritüeli ancak mabet önündeki mezbahta gerçekleştirilir. Dolayısıyla Yahudilerin kanlı kurban sunumları için mutlaka mabetin varlığı gerekmektedir. Ancak Süleyman Mabedi’nin önce MÖ 586 yılında yıkılmasından sonra yeniden yapılıp ikinci mabet dönemi başlayıncaya kadar Yahudiler mabedin merkezi kuşatılıcılığından mahrum kalmışlardır. Mabedin MS 70 yılında ikinci kez yıkılmasından sonra ise yaklaşık iki bin yıldır Yahudiler tarihsel mabetlerinden yoksundurlar. Mabetin ayakta olmaması Yahudiliğin ibadet ve geleneklerinin bütünüyle yerine getirilmesine izin vermemektedir. Özellikle mabedin yıkılmasından sonra rabbe kanlı kurban takdimesinin gerçekleşmesi de söz konusu değildir. Yahudiler için mabedin yeniden inşası büyük bir ideali ifade etmektedir. Ancak Yahudilerin genel inancına göre mabet ancak Mesih’in gelişiyle birlikte yeniden imar edilebilecektir. Böylece vaat edilmiş topraklar dışındaki Yahudilerin de geri dönüp Hz. Davud ve Hz. Süleyman döneminin ihtişamlı İsrail egemenliğinin yeniden kuracağı beklenmektedir.

Torah: Yahudi inanç bütünlüğünü tanımlayan Tanrı ve İsrail kavramlarından sonra üçüncü kurum Yahudi kutsal metni Torah’tır. Yahudilik çok kapsamlı bir kutsal metin koleksiyonuna sahiptir. Yahudi kutsal metinleri yazılı ve sözlü metinler olarak iki kısımdan oluşmaktadır. Yazılı kutsal metinler Tanah, sözlü kutsal metinler Talmud olarak adlandırılmıştır.

 DOÇ. DR. İLYAS TOPSAKAL
Yahudi kutsal metinleri yazılı ve sözlü metinler olarak iki kısımdan oluşmaktadır. Yazılı kutsal metinler Tanah, sözlü kutsal metinler Talmud olarak adlandırılmıştır.

 Tanah 

 Temel olarak üç kitaptan oluşan Tanah metni, içerdikleri kitapların baş harfleri ile isimlendirilmiştir (TANAKH). Bu kitaplar Torah, Nevim ve Ketuvim’dir.

Torah/Tevrat:

Torah, kelime anlamı olarak “talimat” ve “öğreti” anlamına gelmektedir. Esasen Torah, Hz. Musa aracılığıyla Sina Dağı’nda İsrailoğulları’na verilen vahyi ifade etmektedir: “Ve İsrailoğulları’nın önüne Musa’nın koyduğu şeriat budur” (Tesniye 4:44). Geleneksel olarak Torah’ın Hz. Musa’ya vahyedilen ve Eski Ahit’in sadece ilk beş kitabından oluştuğuna inanılmaktadır. Torah: Torah Tenakh’ın en kutsal kısmıdır. Yaradılış, Çıkış, Levililer, Sayılar ve Tesniye olarak beş kitaptan oluşmaktadır. “Torah” hukuk ve öğreti anlamına gelmektedir ve tan oluşmaktadır. “Torah” hukuk ve öğreti anlamına gelmektedir ve Yahudiler hayatlarını bu öğretileri anlamaya ve bu hukuk kurallarına göre yaşamaya gayret ederler. Bu metinler Yahudilerin en erken tarihsel süreçlerini ve 613 mitzvot (emir) içerir. Torah Tanrı’nın vahyedilmiş sözü olarak düşünülür. Bu metin parşömenler üzerine yazılmış ve sinagagoda sandığı içinde saklanmaktadır. Bu metne çok büyük bir saygı gösterilir ve bu metni okumak Yahudi ibadetinin en önemli parçasıdır. Tenakh Yahudi kutsal metinlerin İbranice adıdır. Bu metinler Torah (hukuk), Nevi’im (peygamberler) ve Ketuvim (Yazılar) kısmından oluşmaktadır. Bu üç kavramın ilk harfleri olan TNK, Tenakh kelimesini oluşturmuştur. Bu üç metnin yanı sıra 39 kitap daha vardır. Romalılar Kudüs’ü ele geçirip Yahudileri dünyanın pek çok yerine sürdükten sonra bu kutsal metinler Yahudi ırkı ve inancının varlığını sürdürmesini sağlamıştır.

 Nevim (Peygamberler):

Eski Ahit’in Torah’tan sonraki ikinci bölümü Neviim (Peygamberler) adını taşımaktadır. Bu bölümde Yeşu liderliğindeki İsrailoğulları tarafından Filistin’in fethedilmeye başlaması ve Babil sürgününe kadar devam eden İsrail tarihi anlatılmaktadır. Neviim’de yer alan Yeşu kitabında İsrailoğulları’nın vaat edilmiş topraklara girişi anlatılır. Hâkimler kitabında İsrailoğulları’nın on iki kabilesinin yerleşimlerinden söz edilir. Samuel 1 ve 2 kitaplarında öncelikle Saul ve ardından Hz. Davut liderliğinde kurulan İsrailoğulları krallığının yükselişi işlenir. Krallar 1 ve 2 kitaplarında ise Hz. Davut’tan sonra İsrailoğulları krallığının Hz. Süleyman ile devam etmesi, daha sonra krallığın yıkılışı, İsrailoğulları’nın birisi Yahuda diğeri İsrail olmak üzere iki küçük krallığa bölünmeleri, Asur ve Babil sürgünleri öykülenir. Son olarak Nevim bölümü sırasıyla diğer peygamberlerin kitaplarını içermektedir.

 Ketuvim (Yazılar):

 Tanah’ın üçüncü bölümü olan Ketuvim dua, ilahi, ezgi ve ağıt gibi öncekilerden farklı bir içeriğe sahiptir. Mezmurlar, Süleyman’ın Meselleri, Vaiz ve Neşideler Neşidesi gibi kitaplar şiirler, bilgelik sözleri, nasihatler ve duaları içermektedir.

Talmud 

 Yahudiliğin tarihsel süreci içinde Torah’ın yanı sıra Sözlü Yasa veya Sözlü Torah olarak ifade edilen bir Yahudi yorum geleneği oluşmuştur. Bu sözlü gelenek yüzyıllar boyunca yazıya geçirilmeden nesilden nesile aktarılmıştır. Bu sözlü anlatılar içerisinde 184 hikâyeler, efsaneler, ahlak tartışmaları, dinsel hukuk yorumlar ve pek çok dinî tartışma yer almaktadır. Sözlü geleneğin MÖ 200 ve 600 tarihleri arasında derlenerek yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Metin, Mişna ve Gemera’dan oluşmaktadır. Mişna yazıya geçirilmiş hâliyle Sözlü hukuktur, Gemara ise sözlü hukuk üzerine rabbilerin yorumlarının bir koleksiyonudur.

DOÇ. DR. İLYAS TOPSAKAL