Kosova’daki Prizren, ülkenin asıl tarihi merkezidir. Osmanlı’yı da en çok yaşatan şehirlerden...
Dünyada küçük devletler vardır ve bu küçük devletlerin özellikle etnik problemleri, kendi hacimlerinin on hatta yüz misli olanlarınkiyle mukayese edilemeyecek kadar devasadır. Eski Yugoslavya’dan kopan muhtar cumhuriyet değil fahri bölge Kosova bunun en tipik örneğidir. Bir bakıma sorunu Kıbrıs gibi iki etnik grup arasındaki çatışmadan ibaret de değildir.
Kosova eski Yugoslavya’nın Arnavutluk’uydu. Kosova’da Arnavutlar büyük çoğunluğu oluşturuyor. İki milyon dense de daha az görünen toplam nüfusun yüzde 90’a yakını Arnavutlar; başkent Priştine Osmanlı devrinin en önemli merkezi değildi, asıl tarihi merkez Kosova’nın güneyinde kalan Prizren.
Kosova şu sıralar BM ve Avrupa Konseyi’nin gözetiminde nüfus sayımına hazırlanıyor. 11 bin km2 yüzölçümü üzerindeki Sırplar nüfuslarının 200 bin olduğunu iddia ediyor; muhtemelen “idi” demek lazım. Çünkü Kosova’da mesken ve toprak çok pahalı, huzuru kaçan Sırplar satıp savıp gitmişler. Bugünkü nüfusları bunun çok altında ve o yüzden de sayıma katılmıyorlar.
1389’da Kosova Savaşı olduğunda tarihin nasıl değişeceğini Sultan Murad-ı Hüdavendigar biliyor muydu acaba? Arnavut nüfusu dağlara itilen ve Slavlaşan Kosova o tarihten sonra tekrar ve hızla Arnavutlaştı. 1911’de Sultan Reşad Han isyan halindeki Arnavutları teskin için ünlü Rumeli seyahatini yaptığında; Kosova sahrasında Sultan Murad’ın türbesinin olduğu yerde cuma namazı tertiplendi. Bu olayın fotoğrafları sergileniyor. Bütün ova binlerce Arnavutla dolu, isyanı bu ziyaret durdurmaya yetmiş.
Modern Arnavutluk tarihi bilinmez bilinenlerle dolu; 1878’de Prizren’de şehrin ortasında Bayraktar Camii’nin yanındaki küçük binada bağımsızlık bildirgesi okunduğunda etrafta kaç yüz kişi vardı, bilinmiyor. Arnavut bağımsızlığı, 1878’de Rumeli’yi kaybetme tehlikesi olan imparatorlukta, Arnavutların Slav ve Helen denizi ortasında ezilmemek için başvurdukları bir politikaydı. Bazı tarihçilerin bulgusuna göre Sultan Abdülhamid böyle bir harekete Slavların baskısına karşı destek olmayı bile tercih etmiştir. Ve o sayede de durumun çıkmazını anlayan Bismark, Ayastefanos’u canıgönülden reddederek yeni bir anlaşma için Berlin Kongresi’ni toplamıştır. 1912-13’te de aynı şey oldu. Arnavutluk, etrafındaki dünyadan Osmanlı Türkü çekilince kurtuluşu bağımsızlığını ilan etmekte buldu.
20’yi aşkın tekke, cami ve hamam kalıntısı var
Prizren Balkanlar’da Osmanlı dönemini en çok yaşatan şehirlerden. Bir köşede Sırpların Syyeti Yorgi Katedrali var; son çatışmada Arnavutlar onu yıktı ve şimdi Milletlerarası Lig onu tekrar inşa ettirdi, tabii masraf Kosova hükümetinden. Şadırvan meydanının etrafındaki bir diğer önemli anıt, Sinan Paşa Camii, TİKA restore ediyor. Müteahhit işi bitirmeden gitmiş. Binanın kapalı kalması hiç de hoş dedikodulara sebep vermiyor. Bilhassa Balkanlar’da bu gibi işler sözde bildiklerimize değil ehline verilmeli.
Prizren’in bir köşesinde de Katolik kilisesi var. Şadırvan meydanı Prizren’in (Osmanlı’nın deyişiyle Pürzerrin) hep ana meydanı. Şehir 20’yi aşkın cami, tekke ve hamam kalıntılarıyla ve laik Müslüman tarzıyla devam ediyor.
Kosnik ve Pastrik dağları eteklerindeki Prizren yakınındaki İpek ile Osmanlı tarihinin bir ifadesi. Sokullu Mehmed Paşa kardeşini Sırp kilisesinin başına patrik tayin ederek makamı için de İpek’i seçmiş, mümin bir Müslüman olmuştu. 18’inci yüzyılda İpek Sırpların dini merkezi olmaktan çıktı çünkü bağımsız Sırp kilisesi tekrar lağvedilip Rum Patrikhanesi’ne bağlandı. Zaten şehir İslamlaşmıştı. Milli şairimiz Mehmet Akif ’in de doğum yeridir.
Kosova’da Türkolojinin iki hizmetkarı var; Prof. Tacida ve Prof. Nimettullah Hafız. 10 yıldır faaliyette bulunan bir Türkoloji merkezi var ve beşinci kongrelerini topladılar. Bölgede Türk nüfus yüzde 1,5; Prizren civarındaki Mamuşa şehri 5 bin kadar Türkün yaşadığı tek Türk belediyesi. Lise binasını Küçükçekmece Belediyesi yaptırmış. Bu tip küçük Balkan belediyeleri için kardeş şehir uygulaması yararlı.
Barış Balkanlar için tek çıkış yol çünkü ekonomik ilişkileri ve zenginliği de beraberinde getiriyor.
İlber Ortaylı
(Milliyet, 17.04.2011)