Erdoğan ilk yıllar dışında iktidarını kriz ve bölerek yöneterek sürdürmeyi tercih ediyor. "Bizler" "Onlar" tanımlamaları, "Komşunu savcılığa şikayet et." söylemleri, Tayyip Erdoğan'ın bölerek yönetme biçiminin emarelerinden birkaçı. Kendi taraftarlarını sürekli zinde tutan ve kışkırtan söylemler ile halkın AKP'ye oy vermeyen bölümününde kendisine düşman olmasını sağlayan, tutumları, bölerek yönetmenin argümanları.
Halktan aldığı yüzde 50'lerdeki oy oranını kemikleştirmeyi, taraftarların fanatikleştirmeden geçtiğini çok iyi bilen Erdoğan, bu kitleyi zinde tutacak ve kışkırtacak söylemleri her zaman kullanıyor. Halkın diğer kanadını ise kendisine karşı düşman olması için ayrı bir çaba sarf ediyor.
Biliyor ki; iki kutuplu bir Türkiye her zaman daha kolay yönetilir. AKP taraftarları ile AKP muhaliflerini fanatikleştirmek, Erdoğan'ın iktidarını perçinliyor.
Erdoğan referandum seçimlerinde 'EVET' oyunun oranını riskli bulmuş olacak ki, Avrupa'daki Türk vatandaşlarına çengel attı.
Lakin AB, bu referandumun 'tek adam rejimi' olduğunu çok iyi bildiğinden, başından itibaren anayasa değişikliğine soğuk bakıyor. Şimdi diyeceksiniz ki, "Efendim AB, Türkiye'nin iç işlerine neden karşıyor."
60 senedir girmek istediğimiz AB üyeliğine, AKP hükümeti kadar ışık yakan ve sözleşme imzalayan ve bu yolda ilerleyen olmadı. AB ile attığımız her adım, hukuki ve siyasi açıdan bizi AB'ye bağlar.
15 Temmuz sonrası OHAL ilan edip, on binlerce insanı örgüt mensubu diyerek, cezaevine göndermek ve açığa almanın AB'nin gözünde tutarlı bir açıklaması olmadı. Aylardır AB Türkiye'deki hukuksuz tutuklamalar ve memur kıyımından rahatsız olduğunu her fırsatta dile getirdi.
**********
2012 yılında Enerji Bakanı Taner Yıldız, petrol ve gaz konferasına katılmak için Erbil'e giderken, Irak merkezi yönetimini uçuş izni vermedi. Yıldız'ın uçağı Kayseriye indi.
2016 haziran ayında, İncirlik Üssü'nü ziyaret edecek Alman heyetle ilgili Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu şunları söylemişti: "Almanya'nın İncirlik ziyaretini uygun bulmuyoruz."
Yukarıdaki iki olay bir ülkenin diğer ülke siyasilerini kabul etmeme veya istememe hakkı olduğunu gösteriyor.
**********
Referandum için AKP'li siyasetçilerin Avrupa'da mitingler yapacağının duyurulmasından sonra, AB ülkeleri bunlardan rahatsız oldu. Zaten referandumun "tek adam yönetimi"ne kapı aradığından şikayetçi olan birlik üyeleri, bir de bunun AKP'liler tarafından kendi ülkelerinde propagandasının yapılmasına izin vermek istemedi. Recep Tayyip Erdoğan, bunu fırsat bilerek, Almanya ve Avrupa'nın kırmızı çizgisi olan "Nazi suçlamasını" yapıştırdı. Bununla Avrupalı siyasetçileri kışkırtacağını biliyor, gerilimin tırmanacağından emindi.
Yanılmadı...
Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçuşu daha İstanbul'dayken iptal edilmesine karşın, AKP durmadı ve Hollanda'ya bir kadın siyasetçiyi gönderdi. "Gelmeyin" uyarılarını dinlemeden...
Ülkeyi yıllardır gerilim ve krizle yöneten Erdoğan bu gerilimden de "OY" devşireceğini biliyordu. Avrupa'nın Türkiye'ye karşıtı bir tavır almaları, orada yaşayan Türkler'i fanatikleştirecek, duygularını sivriltecekti. Yani adam referandumda "hayır" oyu verecekse bile, bu gelişmelerden sonra "evet" diyeceği aşikardı.
Erdoğan bu halet-i ruhiyeyi, referanduma kadar sürdürecek ve her platformda da kullanacak.
Avrupa'nın bu tutumundan, sadece gurbetçi oyları mı yer değiştirecek sanıyorsunuz. Türkiye içindeki seçmen de Avrupa'nın bu tutumundan büyük ölçüde etkilenmiş durumda.
Geçen hafta "evet"in kritik sınırda olduğunu iyi bilen Erdoğan ve AKP, bu hafta anketlerde "evet"in ağırlığının keyfini sürecek.
Bu görüntüler hem Türkiye'de, hem de Avrupa'da yaşayan Türkler arasında EVET oyunun tetikleyicisi. |
Post A Comment:
0 comments: