Aldığı krediyi ödeyemeyen çiftçilerin haczedilen binlerce dönüm tarlası bankaların eline geçti. Bankacılık yasasındaki boşluklar yüzünden kıskaca alınan köylüye hak etmediği halde kredi veriliyor. Neredeyse her köylünün cebinde 3-4 kredi kartı bulunuyor. Türkiye’deki ekonomik durumun, bankacılık sistemiyle uyumlu olmadığını söyleyen uzmanlar, “Önümüzdeki yıllarda köylüyü daha zor günler bekliyor” diyor.
10 yıl içinde büyüyen ekonomi tarımı da kapsıyor. 2002 yılında tarımda dünya 11. olan ülkemiz, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı’nın (OECD) 2011 raporuna göre, 61,8 milyar dolarlık tarım cirosuyla dünyanın 7. büyüğü oldu. Tarımdaki hızlı büyüme bankaların da gözünden kaçmadı. Tarım ve birçok isim altında çiftçi kredileri cazip hale getirilerek, Türk köylüsünün kredi batağına saplanmasına neden oldu.
Özel bankaların kuşatması altında kalan çiftçi kredi borcunu ödeyebilmek için, tarlasını, hayvanını veya traktörünü satmaya başladı. Tarım kredileri, 2002-2012 arasında 529 milyon lira iken bugün yaklaşık 32 milyar liraya yükseldi. Takipteki kredi tutarı 1 milyar lira. Takipteki miktarın düşük olması ise bir yanılsamaya sebep oluyor. Zira, köylü kredi borcu takibe girmemesi için veya kefil olduğu kişiyi zor durumda bırakmamak için, elinde avucunda ne varsa satıyor. Durum vahim…
Son yıllarda köylü Ziraat Bankası ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatifi’nden kredi alma imkânı buluyordu. Ziraat Bankası köylüye dönüm başına yaklaşık 400 lira kredi veriyor. Oysa özel bankalarda oran çok daha yüksek. Başlangıçta köylüye cazip gelen bu durum, sonrasında mahvına neden oluyor.
Özel bankalar televizyon reklamlarıyla, köyleri dolaşan banka memurlarıyla ve hatta otobüslerle köylüyü düzenledikleri toplantılara götürerek, nakde sıkışan köylü tuzağa düşürüyorlar.
KREDİ KARTI BATAĞI
Ülke insanı olarak kredi kartı ve banka kredileriyle ilgili bir alt yapıya sahip değiliz. Kredi kartı kullanmak bir kültür gerektiriyor. Kredi kartı henüz kazanmadığın paranı harcamak demek, fakat bu bilinçte olan çok az kart sahibi bulunuyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, Türkiye'de bireysel kredi kartı sayısı 4 yılda yüzde 100'ün üzerinde artarak 68 milyon 152 bine ulaştı.
Türkiye'de 2008'de 32 milyon 942 bin 272 kredi kartı bulunuyorken, söz konusu rakam bu 2012 sonunda yüzde 100'ün üzerinde artış kaydederek 68 milyon 152 bin 963'e yükseldi. Söz konusu rakam geçen yıl 52 milyon 446 bin 627 kart düzeyinde bulunuyor.
2008 yılı takipteki kredi kartı sayısı 2 milyon 120 bin iken, söz konusu bu rakam, 2012 sonuna kadar yüzde 90'ın üzerinde artarak 4 milyon 200 bine yükseldi.
BORÇTAN KURTULAMIYOR
Eskiden harcamalarını hasat zamanında yapan, parası olmasa bile aldığı bir malı alıcıdan hasat zamanı vadesiyle alabilen köylü, bugün borç batağından kurtulamıyor. Global ekonominin nakit paranın pabucunu dama atmasıyla, kredi kartlı yaşama Türkiye’de uyum sağlamaya çalışıyor fakat Türkiye’nin ekonomik yapısı ve bankacılık sistemi batı ülkelerinden çok farklı.
Köylü ihtiyaç duyduğu makinayı veya ev eşyasını eskiden senet karşılığında alabiliyordu. Fakat borç senetlerinin yerini kredi kartlarının alması köylüyü de kredi kartına mahkûm bıraktı. İki baş hayvanı bulunan bir köylünün cebinde 10 bin lira limitli kredi kartı bulunuyor.
KÖYLERDE HUZUR YOK
Trakya ve Anadolu’nun birçok köyünde birbirine kefil olarak kredi alan birçok köylü bulunuyor. Bir köylünün kredi borcunu ödememesi, zincirleme olarak tüm kefilleri etkiliyor. A şahsına kefil olan B, A’nın borcunu ödeyememesinden dolayı borçlu durumuna düşünce bu defa kendi borcunu aksatıyor. Böyle olunca da, B’ye kefil olan C de dolaylı etkilenmiş oluyor. Kredi borçları yüzünden birçok köyde çeşitli kavgalar meydana geliyor. Köyde kredi borçları yüzünden birçok insan birbiriyle konuşmuyor.
Borcunu ödeyemeyen köylü her türlü yola başvuruyor: Tüm malını eşinin üzerine geçirdikten sonra anlaşmalı olarak boşanıyor. Veya arkadaşına borç senedi yapıyor ve mallarını ona hacz ettiriyor. Kredi borcu yüzünden intihar eden köylüler de yok değil.
BANKACI KUMPASI
Mahkemelere kadar uzanan bazı olaylar köylüye kurulan “kredi kumpasını” daha net bir şekilde ortaya çıkarıyor. Devam eden davaların birinde; sahte imzayla babasının tarlasını ipotek ederek bankadan kredi alan çiftçiyle, banka memurlarının birlikte hareket ettiği ortaya çıkarılmıştı.
Kredi alması mümkün olmayan köylülere, kredi veren ve verdiği kredi karşılığında komisyon alan banka çalışanları da mevcut.
Bunların yanında tarlası haczedilen köylü borcunu ödese bile bazen tarlasını geri alamıyor. Yakın gelecekte değerlenmesi öngörülen tarlaları banka köylüye geri iade etmiyor, çeşitli bahaneler göstererek oyalıyor. Örneğin bir tarlanın dönümünü 3 bin liraya hacz eden banka, aynı tarlanın baraj suları altında kalacağını ve devletin daha çok para vereceğini öğrenince köylüye tarlasını iade etmiyor.
KÖYLÜ TARLASINI KAYBEDİNCE…
Kaç bankanın, kaç bin dönüm tarlayı haczettiği bilinmiyor. Bununla ilgili herhangi bir kurumun herhangi bir çalışması da bulunmuyor. Bankacılık Denetleme Kurumu ise hacizlerle ilgilenmiyor.
Uzmanlar önümüzdeki yıllarda tarla hacizlerinin daha da artacağını söylüyor. Tarlasını kaybeden köylünün ayakta kalması ve geçimini sağlaması imkansızlaşıyor. Hükümeti her konuya müdahale edip, istediği yasayı istediği şekilde çıkarabilen bir ülkenin, vatandaşlarının kaderinin bankaların elinde olması manidar görünüyor.
Post A Comment:
0 comments: