KEMAL KAPLAN
2 Ekim 2015
Vahdettin ile Atatürk meselesi her zaman tartışılmıştır. Bir taraf Vahdettin'i 'vatan haini' olarak damgalar, diğeri'M.Kemâl'i Anadolu'ya gönderen sultan' olarak över.
2 Ekim 2015
Vahdettin ile Atatürk meselesi her zaman tartışılmıştır. Bir taraf Vahdettin'i 'vatan haini' olarak damgalar, diğeri'M.Kemâl'i Anadolu'ya gönderen sultan' olarak över.
Vahdettin'in M. Kemâl'i 3. Ordu Müfettişi olarak Anadolu'ya gönderen imzalı emri, dönemin resmî gazetesi olan Takvim-i Vekayî’de 5 Mayıs 1919’da yayınlanmıştı. Öte yandan yine Vahdettin imzalı M. Kemâl'in görevden alınma belgesi de karşı tarafın argümanları içinde yer alıyor.
"Tarih analizi, devrin şartları ve psikolojisiyle değerlendirilmelidir" der İlber Ortaylı. Taraflı tarih her zaman gerçeği örter, fantaziler sunar bize.
Tarihimiz bu fantazilerle dolup taştığından itibarlı tarihçilerin ve hatıratların önemi daha da artar.
Tarihimiz bu fantazilerle dolup taştığından itibarlı tarihçilerin ve hatıratların önemi daha da artar.
Geçenlerde 100. yaşını kutlayan dünyanın en büyük tarihçileri arasında gösterilen Halil İnalcık (Allah daha uzun ömür versin.) büyük tarihçiliğini şuna borçludur: İnalcık tarihi, yerinde tespit eder. Örneğin Malazgirt Muharebesi'ni araştıracağı zaman, kalkıp Malazgirt Ovası'na gitmiş, veriler ışığında burada tetkiklerde bulunmuş, eldeki bilgileri arazi şartlarıyla karşılaştırmıştır. Dünyada pek az tarihçinin uyguladığı yöntem onu 'tarihçilerin kutbu' yapmıştır.
Her ne kadar tarihçi kimliği taşımamış olsak da, gazetecilikte saha çalışması mesleğin 'babafingosu'dur. Uğur Dündar'ın araştırmacı-soruşturmacı gazetecilik terimini hayatımıza uygulamaya çalıştık her zaman.
Bir yaşam biçimi haline getirdiğimiz düsturun gereğini yerine getirmek maksadıyla, geçen yıl YILDIZ SARAYI'na bir ziyaret gerçekleştirdim.
Topkapı Sarayı'nı herkes bilir de, Yıldız mahzundur. Beşiktaş'ta herkes önünden geçer, lakin kimse görmez. İttihat ve Terakki dönemiyle, cumhuriyetin hışmı; içine kapanık bir çehreye bürümüştür sarayı. Yağmalanmış hazinesi, unutulmuş kimliği ile Barbaros yokuşuna sinmiştir adeta.
**********
Ali Koç'un başkanlığını yaptığı Yıldız Sarayı Vakfı'nın Genel Başkan Yardımcısı mihmandarlığında geziyorum sarayı. Bir köşeye geldik mihmandar anlatmaya başladı. "Burası Sultan Vahdettin ile M. Kemâl'in İstanbul'dan ayrılmadan önce görüştükleri köşe."
Bu köşede ne olmuştu?
Bir devletin kaderi belki de bu köşede tayin edildi. Bir milletin uyanışı belki de bu köşede konuşuldu.
**********
M. Kemâl 1932-1933 yıllarında Ankara'da görev yapan ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill'e Vahdettin ile son görüşmesini anlatmış, Sherrill bu görüşmeyi 'Mustafa Kemal’in Bana Anlattıkları' adlı kitabında nakletmişti..
Sherrill'in yazdıklarını da ünlü cumhuriyet tarihçisi Cemâl Kutay 'sohbetler' adlı kitabının 104. sayfasında yer vermişti.
Sherrill'in yazdıklarını da ünlü cumhuriyet tarihçisi Cemâl Kutay 'sohbetler' adlı kitabının 104. sayfasında yer vermişti.
Önce kitapta yazanlara bir göz atalım:
– “Odaya girdiğim zaman, sultan şurada bir masanın yanında oturuyordu, (odanın çabucak çizdiği krokisinde sultanın bulunduğu yeri kırmızı kalemle işaretlemişti). Ben burada idim (burasıda mavi kalemle noktalanmıştı). Bir pencere vardı (pencerenin bulunduğu yere bir P harfi koymuştu). Sultan benimle konuşurken durmadan pencereden dışarı bakıyordu.”
Heyecanla sormuştum:
– “Acaba pencerenin dışında ne vardı?”
Mustafa Kemal bu sorunun cevabını vermeden önce, önündeki kağıda mavi kalemle gemilerin krokisini çizmiş ve sonra bana dönerek:
-“Yıldız Sarayı’nın hemen karşısında, Boğaz’da demirli duran müttefik donanmasına bakıyordu” demişti.
Kitapta M. Kemâl'in görüşmeyi Sherrill'a anlatırken çizdiği kroki de yer alıyor. İşte kroki:
Krokide; uzun dikdörtgenler işgal gemilerini, daireler Vahdettin ve M. Kemâl'i temsil ediyor.
(Yukarıdaki fotoğraf Yıldız Sarayı'nda da bulunuyor. Hem de nerede biliyor musunuz. Vahdettin-M. Kemal görüşmesinin yapıldığı köşede, tabela gibi dikilmiş şekilde.)
(Yukarıdaki fotoğraf Yıldız Sarayı'nda da bulunuyor. Hem de nerede biliyor musunuz. Vahdettin-M. Kemal görüşmesinin yapıldığı köşede, tabela gibi dikilmiş şekilde.)
İŞTE TARİHİ YANILGI
2006 yılında 97 yaşında kaybettiğimiz cumhuriyet tarihçisi Cemâl Kutay, Sherrill'in kitabındaki olayı aynen kendi kitabına nakşederken, sanırım Yıldız Sarayı'na gitmemiş, görüşmenin yapıldığı salonu görmemişti.
Üzücü...
Üzücü...
"Gittim, gördüm, yazdım." Diyememiştir. Ben diyorum. (Egoma sağlık.)
Espri bir yana, ünlü tarihçilerin de yanılgısı olacaktır. Beşer şaşar.
Gelelim yanılgıya:
Aşağıda Yıldız Sarayı'nda Vahdettin ve M. Kemâl'in görüşme yaptığı salonun 2 fotoğrafını göreceksiniz.
Birincisi o yıllarda çekilmiş, ikincisi de benim ziyaret esnasında çektiğim fotoğraf. Açı farkı olabilir lakin her ikisi de, görüşmenin yapıldığı noktayı gösteriyor.
Fotoğraflara dikkatle bakın lütfen. Görüşmenin olduğu yerde herhangi bir pencere yok. Kapatılmış olma ihtimali hiç yok. 100 yıl önce çalınan tabloların çivileri bile duruyor duvarlarda. Sarayın orijinalliği hiç bozulmamış.
Bu kanıt yeterli mi?
Benim için yetersiz.
O esnada ayağa kalkıp birkaç adım atarak pencereden dışarı bakmış olabilirler.
Bunu da göz önüne alarak, etrafı iyice kontrol ettim. Yakında pencere yok.
"Uzaktaki pencereye gitmiş olamazlar mı?" diye bir soru da takılabilir aklımıza.
Saray pencerelerinden hiçbir şekilde denizin görünmesi mümkün değil. Hepsi sarayın büyük ağaçlarla dolu bahçesine bakıyor. (Saray bahçesinde dev ağaçlar yüz yıl önce olmayabilir. Bu tezimiz için sorun teşkl etmiyor.) Sarayın bir de alt bahçesi var. Orası da Yıldız Parkı. Yüksek bir duvar ile ayrılmış. Sarayın pencereleri geniş saray bahçesine bakıyor. Sarayın yüksek dış duvarları mevcut.
Bir bir tetkik ettim.
Sadece ve sadece sarayın bahçesinin Marmara Denizi tarafındaki köşesinde bulunan Cihannüma Köşkü'nün üst katından denizi görebilmek mümkün. Abdülhamid buraya gelerek dürbünle denizi ve halkı seyredermiş.
Düşman donanmasını görebilmek için Dolmabahçe veya Çırağan Sarayı'nın penceresinden bakmak gerek.
Düşman donanmasını görebilmek için Dolmabahçe veya Çırağan Sarayı'nın penceresinden bakmak gerek.
Bir yanılgı söz konusu fakat kim yanılıyor veya yanıltıyor cevaplamak güç.
ABD büyükelçisi Sherrill, M. Kemâl'in anlattıklarını çarpıtmış mı?
Yoksa M. Kemâl, Sherrill'i yanıltmış mı, bilemiyorum.
Ortadaki gerçek Sherrill'in kitabında yazdığı gibi olamayacağı.
DİKKAT: TÜM HAKLARI SAKLIDIR. Yazının ve fotoğrafların izinsiz olarak BİR KISMI VEYA TAMAMININ her türlü ortamda kullanılması, 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri kanunu gereğince yasaktır. Sanal ortamda sadece link verilerek paylaşılabilir.